Bitmek üzere olan PKK terörü, iç ve dış mihrakların farklı çıkar beklentileriyle yeniden hortlatıldıktan sonra askeri ve merkezi otoritelerimizin uygulamaları sonucu bu defa kesin olarak bitecek gibi gözüküyor.
Eskiden Kış Kurdu tatbikatları yapardı ordumuz. Terör belası üzerimize Salı verileli bu tatbikatların yerini operasyonlar almaya başladı. Kışı doğuda geçirenlerimiz iyi bilirler, kışı da yazı gibi çok farklıdır buralardan. Sabah 10:00"da atlet ile gezebiliyorken, saat 14.00"de gök gürültüsü ve şimşekler arasında ansızın tipi bastırabilir. Operasyonda yürürken terlememek için hafiflemek, molalarda da üşütmemek için kalın giyinmek gerekir. Jandarma NATO kuvveti olmadığı için silahları farklıdır. Ama jandarma dışında kalan birliklerimizin operasyonlardaki en büyük düşmanı sürekli bakım isteyen (nemli havada pas tutan), atışlarda çabucak tıkanan ve hantal olduğu için taşınması sorun olan G3 ve MG3 ile Uçaksavar gibi Amerikan yapımı silahlarımızdır. Allah"a şükürler olsun ki daha kullanışlı yerlilere dönüş yapıyormuşuz. Ordumuz ve iç güvenlik kuvvetlerimiz şüphesiz vatanımızın topraklarını PKK"lılara dar edeceklerdir.
İkinci durum, toplum olarak içimizdeki teröre karşı uyanık olmamız ve birlik ve beraberlik içinde mücadele vermemiz gereklidir. Şehirlerimizde hiç şüphesiz PKK ve diğer terör örgütleriyle polisimiz başta olmak üzere tüm güvenlik kuvvetlerimiz mücadele vermektedir. Onlara vatandaş olarak yardımcı olmamız gerekir. Hücre evi tarzı kullanılan evlere rastlarsak, yaşam tarzı, hal ve hareketleri şüpheli şahıslara rastlarsak, şüpheli paket ve çanta gibi içinde bomba bulunması muhtemel eşyaları en kısa zamanda polise bildirmekten çekinmeyelim.
Önemli bir diğer husus onlarca yıldır virüs gibi içimizde barınıp da tüm toplumumuzu hedef alan teröristlere karşı uyanık olmalı, geçliğimiz ve ailemizi korumalıyız. Dirisi peş kuruş etmeyen Dink gibi, soruşturması arap saçına dönen Malatya Misyonerler Cinayeti, Ümraniye"de ortaya çıkıp da ucu Danıştay Cinayeti"ne dayanan çete soruşturması, unutmadığımız Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, gibi SAĞDUYU"YA karşı işlenmiş suçları ve gelişmeleri iyi analiz etmemiz gerekiyor. Aynı güçler bugün basın aracılığı ile haber ve yorumlarıyla, çeşitli dizilerde ailemize zehir saçmaya devam ediyorlar.
Gerek İmam Hatip Liseleri ve Meslek Liselerinin örgün eğitimleri ile üniversite öğrenim hakları, gerekse başörtüsü olarak ortaya çıkan ama aslında 1994"lere kadar hiç sorun olarak görülmeyen hususlar iç problem olarak başımıza salınıverdi. Suni şekilde seçimlerde seçmenlerini Cennet"e, oy vermeyenlerini Cehennem"e gönderen bir siyasi iradenin hediyeleriyle toplum olarak hala uğraşıyoruz. Ortam hafif rahatladığında Adıyla siyasetleri hiç bağdaşmayan Milliyet, Cumhuriyet, Hürriyet gibi gazetelerimiz ve televizyonları başörtüsü benzeri suni gündemlerle halkımızı manen bölmeye çalışıyorlar.
Son zamanlarda gündüz aile içi şiddeti kışkırtma ve artırmaya yönelik programların yanına akşamları da 12 Eylül öncesine yönelik senaryolar işlemeye başladılar. Ev hanımlarının ve çocukların eğitim ve sağlık konuları, vatandaşlık sorumluluğu gibi konular neden çoğu kanalda işlenmiyor da boşananlar, kavga edenler, sorunlu aileler konu ediliyor. Özellikle programlarda namusluluk gericilik yapılıyorken, gayr-i meşru ilişkiler aşk ve sevgi adına mazur görülebilir anlayışıyla meşrulaştırılmaya gayret ediliyor.
Gayr-i meşru ahlak dışı ilişkilerin meşrulaştırılmasının artırıldığı yetmiyormuş gibi, 12 Eylül öncesi dönemleri işleyen senaryolarda SAĞDUYU, VATANSEVERLİK, MİLLİYETÇİLİK, DİN İNANCI, POLİS, ASKER, DEVLET düşman, Vatanseverler ise insanlık dışı FAŞİST olarak gösteriliyor, . Diğer yanda da hiçbir katma değer yaratma kaygısı olmayan, kıt imkanlarla sanayileşme ve modernleşme yerine grevler, fabrika yakmalar, üniversite basmalar, eğitim karşıtı hareketler, hakim, asker, polis öldürmeler, eşkıyalık, anarşist KOMUNİZM hoş görülmeye, DEVRİM ve Devlete başkaldırı EYLEM"i kahramanlık ve gençlik idealizmi olarak işleniyor.
Halkımızı kitap okuma alışkanlığından uzaklaştıran medyamız doğrudan ailemize, ülkede yaşanmışlardan hiç haberi olmayan çocuklarımıza ve gençliğimize bizleri düşman ilan ediyor. Uyanık olmamız lazım. Sağduyu karşıtı programlarda doğrusunu çocuklarımıza anlatmamız lazım. Çarpıtılmışları çıkarcı hain medyadan değil, gerçekleri bizden öğrenmeleri lazım. Bu nedenle SAĞDUYU sahibi olmaları yönünde okuma alışkanlığını gençlerimize kazandırmamız lazım. Kahvehanelerde değil de, ailece hep beraber vakit geçirip, sıklıkla sağduyulu kanallar ve programlar izlememiz lazım. Önce kendimiz sağduyu sahibi olup sonra ilk elden çocuklarımıza da örnek olmamız lazım.
Sevgili Çubuklular, dışarıdaki terörle millet olarak top yekun verdiğimiz mücadelemizin daha fazlasını içimizdeki terör saldırılarına karşı SAĞDUYU ile vermemiz lazım. Allah yardımız olsun.