Aktepe’de kurulması düşünülen Taş Ocağı’nın açılıp-açılmaması için referandum yapılmalı...
Mahmutoğlan Köyü ile Kuruçay Köyü arasında yer alan Aktepe’de açılması düşünülen Taş Ocağı, yöre halkı arasında infial yarattı.
Aktepe’de Taş Ocağı Kurma Talepleri Tekrar Başladı...
Bilindiği üzere 2012 yılından başlayarak iki firma tarafından sürekli olarak girişimler yapılmakta her defasında bir kayaya toslarcasına talepleri sonuçsuz kalsa da, öyle görünüyor ki bu sevdalarından hiç vazgeçmeyecekler.
Demek ki bu girişim ilçemizde birileri tarafından destekleniyor!..
Aktepe de MYK Maden Petrol İnşaat Taahhüt Nakliye Sanayi Tekstil İthalat ve İhracat Limited Şirketi tarafından gerçekleştirilmesi planlanan “Kalker Ocağı ve Kırma-Eleme Tesisi” projesi kapsamında taş ocağı kurma konusu 5 yıl sonra tekrar gündeme geldi.
Köylüler Taş Ocağı İstemiyor...
Kuruçay ve Mahmutoğlan orman köylerinde oturan vatandaşlar AKTEPE’de kurulması düşünülen taş ocağını kesinlikle istemiyordu.
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından İlçemiz Kuruçay Köyü, 06/2011-03 nolu hammadde üretim izin sahasında ,” Kalker ocağı, Kırma-Eleme Tesisi, Asfalt Üretim (Plent) Tesisi ve Mekanik Plent Tesisi” projesinin yapılması planlanmış, bu nedenle de söz konusu projenin Çevresel etkilerinin görüşülmesi amacıyla 5.05. 2013 tarihinde Kuruçay Köy Konağı’nda bir, “Bilgilendirme Toplantısı” yapılmasına karar verilmişti.
Toplantıya, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı-Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü temsilcileri ve DSİ bölge temsilcileri ile birlikte AK Parti İlçe Başkanı Dr. Tuncay Acehan, ÇUDEF Başkanı Recep Taş, ÇUDEF Başkan Yardımcısı Ali Rıza Güney, Kuruçay Köy Muhtarı Mükremin Öztürk ve Köy Derneği Başkanı Vedat Kalaycı, Mahmutoğlan Köy Muhtarı Müslüm Toprak ve Köy Derneği Başkanı Halil Ayaz ve köylüler katılmıştı.
Çevre Mühendisi Tolga Düvenci, proje ile ilgili olarak sine vizyon eşliğinde açıklamalarda bulunduktan sonra, “Bizler konuyla ilgili olarak sizleri bilgilendirmek amacıyla geldik. Sizlerin konuyla ilgili görüşlerini alacağız ve ilgili makamlara ileteceğiz” demişti.
Katılımcıların görüşlerine geçilmişti;
Köylü Mehmet Can, “Meyvelerimiz ve içme sularımız gittikten sonra bu Köy’de bizim ne işimiz var?”
Kuruçay Köy Muhtarı Mükremin Öztürk, “İçme suyumuz havzadan geliyor. Bizim geçim kaynağımız burası, bizim yaşam kaynağımız burası.”
Köylü Cafer İlhan, “Aktepe’nin etrafı bahçelerle dolu, dinamit patladığında çevreye olan olumsuz etkilerini bir düşünün…
İmza topladık, bu işe karşıyız dedik. Tarihi Kale’yi onarıp cazibe merkezi yapalım dedik. Doğanın ekolojik dengesinin bozulmaması için, biz turizme bile karşı çıktık. Biz yalnız değiliz; Başbakanımız var. Cumhurbaşkanımız var. Bu işin sonuna kadar gideceğiz.” Demişti.
Köylü (Kuruçaylı) ve ÇUDEF Başkanı Recep Taş, “ Olayı duyunca içime bir sızı düştü. Böyle bir taş ocağının olumsuz etkilerinin ne olduğunu ve olacağını biliyorum.Burası bir meyve ambarı.. Burada sadece 3 bin ton vişne alınır. Çubuk Ankara’nın, 4. Meyve Bölgesi, Kuruçay Köyü de Çubuk’un Meyve Merkezi.. Aynı zamanda Ankara Armudu’nun yetiştirildiği yer ve saklama merkezi.. Senenin 8 ayında İstanbul Hal’ine buradan meyve gider. Taş ocağı açılırsa burada meyve kalmaz. Su havzası da ortadan kalkar. Taş ocağının yapılması toplumsal barışa dinamit koyar. İnsanı ve doğayı seviyorsanız, geldiğiniz gibi gidin.
Aktepe’deki Kale, Hititlerden kalma.. Şu anda da sit alanı içerisinde.. Böyle bir yıkıma gitmek ‘Bilim Kurulu’na saygısızlık olur. Raporlara rağmen böyle bir ısrar, uyuyan yılanı uyandırmak olur. Uyumlu bir toplumun yüreğine ateş düşürmeye gerek yok.”Demişti.
Yıldırım Ahalisi Derneği eski Başkanı ve Onursal Başkanı Ercan Aslan, “Konuşmacıların sözlerine aynen katılıyorum. Ve imzamı atıyorum. Çubuk İlçesi turistik bir bölgedir. Buranın merkezine giden güzergâhtadır. Taş ocağı çalışmaya başlarsa ne güzelim yaylalar ve ne de doğa harikası ‘Ay Kayası’ kalır. Yeşil namına hiçbir şey kalmaz. Buraya hiç hoş gelmediniz. Acı getirdiniz.” Demişti.
Mahmutoğlan Köyü Muhtarı Müslüm Toprak, “Aktepe, bize 2 km. mesafede..Tarım alanımıza ise 300 metre.. Su kaynağına ise 800 metredir. Taş ocağının açılmamasını istiyorum.
Burada hiçbir süslü lafla bizleri ikna edemezsiniz taş ocağının sadece tozu meyveciliği bitirir. Şu anda karşınızda Büyükşehir’e yüzde yüz oy vermiş bir toplulukla karşı karşıyasınız.”
Köylü Abdurrahim Bey, “Su kesilince köylü ne yiyip, ne içecek. Bir düşünün…”
AK Parti İlçe Başkanı Dr. Tuncay Acehan, “İlçemizde 83 köy ve mahalle var. Köy ve mahallelerimiz arasında gerçekten köy hayatı yaşayan yerleşim yerlerinden biri Kuruçay Köyü, diğeri de köy iken sonradan mahalle olan Akkuzulu’dur. Kuruçay, her yıl geleneksel olarak düzenlenen “Vişne Festivali”nde, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen yabancı çocuklara köy hayatını anlatan örnek bir köydür. Bu yönüyle de ilçe ve ülke turizmine çok büyük bir katkısı vardır.
Taş Ocağının zararları...
Taş ocaklarında yapılan çalışmaların başlıca zararı patlatmalardır. Patlatmalar doğal dengeyi, suyollarını, bölgenin endemik bitki örtüsünü, tarımı ve çatlak-mağara sistemini bozuyor.
Değişen suyolları sebebiyle çevrede yaşayanlar, yaşamını ekip biçme ile kazanan çiftçiler ve toprakları zarar görüyor. Bu gibi olumsuz etkilerinden dolayı taş ocaklarının; yerleşim yerlerinden, ormanlık alanlardan, su üretim alanlarından ve milli tarihi servet olan sit alanlarından uzakta ve ağaçlandırılamayacak kayalık alanlarda yapılması gerekiyor.
Taş ocağından çıkarılan ticari değere sahip materyaller alınınca geriye kullanılmayan taş, kiş ve toz kalıyor. Bu gibi parçaları suyolları denizlere taşıyor ve kaldırılmayan atıklar nedeniyle su canlıları da yüksek miktarda zarar görüyor. Kil ve toz parçaları balıkların ve yavrularının solungaçlarına girerek ölmelerine neden oluyor.
Taş ocaklarının bir büyük sorunu da toz. Tozu engellemek için her ne kadar filtrelerden bahsedilse bile; bu filtreler ya çok az kullanılıyor, ya da hiç kullanılmıyor.
Açığa çıkan toz; bitkilerin yapraklarına kâbus gibi çöktüğünde onları adeta kavurmakta, yeterli fotosentezin yapmasına da engel olduğu gibi, çevre halkının sağlığını da olumsuz etkiliyor. Bitkiler çiçeklenme döneminde döllenemiyor, solunum yapamıyor ve meyve sayısında düşüş gözleniyor.
Patlamaların şiddeti çevre yerleşkelerde deprem etkisi yaratıp evlerin duvarlarını tahrip edebilecek ölçüde. Bu kadar şiddetli patlamalar orada çalışanlarca nasıl hissediliyor sizce? Bu etki sağırlığa sebep olabilecek noktada. Yani işçi sağlığı sadece gürültüden dolayı bile tehlike altında. Hayatını taş ve maden ocaklarında kaybeden işçiler ve onların iş güvenliksiz iş yaşamlarını başka bir yazıda anlatacağım.
Taş ocakları gerek çıkardığı toz, gerek gürültü, gerekse ekosisteme verdiği zarar itibarıyla oldukça zarar arz eden bir konu. Acaba ne kadar para kazanmak bu doğal yok oluşa deva olabiliyor; bunu da sermaye sahibi para sever doğa sevmezlere bir danışmak icap ediyor.
Ocaktan çıkarılan malzeme ile yaşanan çevrenin tahribatı ve ocakta çalışanların yaşadığı sağlık sorunları, hatta can güvenlik(siz)liklerini yan yana koyduğumuzda ortaya çıkan manzara; her geçen gün artan taş ocağı karşıtı eylemlerinin sebebini de açıklıyor.
Su havzaları konusunda ASKİ’nin olumlu raporları var.
Şöyle ki;
ASKİ, taş ocağını işletecek şirketin faaliyetine önce sehven olumlu karar vermiş, fakat ÇED komisyonunca mahallinde yapılan tetkik ve incelemeler neticesinde bölgede yer alan Kuruçay ve Mahmutoğlan köylerini besleyen yeni içme suyu kaynaklarının tespit edildiği, açık işletme ile patlatma yöntemi yapacak olan firmanın sonradan belirlenen kaynaklara zarar vereceği gerekçesi ile kurumun (ASKİ’nin) görüşünde değişiklik olmuş bu nedenle de bir önceki teknik komisyon raporunun geçerliliğinin kalmadığını belirmiştir.
ASKİ, konuyla ilgili düzeltme raporunu da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı- Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü’ne, “ÇED Raporu Kurum Görüş Değişikliği” konu başlığı ile bildirmiştir.
Kurulması düşünülen taş ocağının Çubuk’a ve köye çok büyük zararı olacaktır.”
Kuruçay Köy Derneği Başkanı Vedat Kalaycı, “Yapılması planlanan taş ocağına kesinlikle karşıyız. Bunda bölgenin içme suyu, su havzası, sit alanı olması önemli etkenlerdir. En önemlisi de burada hayvancılık çok sınırlıdır. Orman yakın olduğu için hayvancılık yapamıyoruz. Köyümüzün geçim kaynağı meyveciliktir.”
Köylü Ahmet Çelik, “Birilerine menfaat sağlamak için birilerinin mağdur edilmesine karşıyız.”
Köylü Ahmet Gürkan, “Benim Aktepe’de yayla evim var. Çoğu günler orada kalıyorum. Benim huzurumu bozmayın !..”
Köylü Ali Karaçeşme, “Taş ocağı çalışmaya başladığında bu Köy’ün buradan kaldırılması gerekir. Köyün akciğerini, kalbini alın, yaşatmadan, öldürün!..”
Taş ocağının yapılmak istendiği alanın hemen altında evleri ve bahçeleri olduğunu söyleyen bir köylü, "Biz taş ocağını şundan dolayı istemiyoruz. Taşocağını faaliyette olduğu yerin altında evlerimiz var bahçelerimiz var. Taş ocağı yüzünden evlerimiz yıkılabilir. Su yataklarımız kayboldu. Burada güzelim ormanlarımız var. Ormanlarımızın katledilmesini istemiyoruz. Orman olmayınca biz nasıl yaşayacağız. Bizi devlet o zaman alsın başka bir yere götürsün. Biz yeşilimizi doğamızı istiyoruz.”
Katılımcılardan başka söz alan olmayınca, “katılımcıların tamamı bu projenin yapılmasına karşıdır” diye bir tutanak tutuldu ve yetkili mercilere verilmek üzere imzalanmıştı.
Taş Ocağı Konusu Kuruçay Köyü Derneği’nin 11. Kongresi’nde tekrar gündeme geldi...
Geçtiğimiz günlerde (12.03.2017 Pazar günü) yapılan Kuruçay Köyü Kongresi’nde konuşan ÇUDEF Genel Başkanı Recep Taş yaptığı açılış konuşmasında, “ Sizlerce de malum olduğu gibi 2012 yılından başlayarak iki firma tarafından sürekli olarak girişimler yapılmakta her defasında bir kayaya toslarcasına talepleri sonuçsuz kalsa da öyle görünüyor ki bu sevdalarından hiç vazgeçmeyecekler.
Zira, 2012 yılında MYK Maden Petrol İnş. Taah. Nak. San. Teks. İth. İhr. Ltd. Şti, 2013 Yılında ETC Çevre Tek. Arıtma Sist. İnşaat Bilgisayar Dan. Hiz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından girişimler yapılmış, birinci firmanın talebi bu mekânda yapılan toplantı ile şiddetle reddedilmiş, daha sonra bazı dostlarımızın da gayretleri ile baskı altına alınmış, süreç ASKİ Teknik Komisyonu tarafından ikinci defa rapor konusu yapılarak reddedilmiştir. Adı geçen firma ilk rapor ile ikinci rapor arasındaki farklılığı yargıya taşımış yargıdan da eli boş dönmüştür.
İkinci firmanın girişimleri toplumsal baskı sonucu yine Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından reddedilmiş konu kapanmıştı.
Ne var ki geçtiğimiz günlerde ilk firma yeniden girişimler başlatarak ÇED Süreci başlatmış muhtarımızla birlikte buna karşı da itirazda bulunarak konu hakkında yerel yöneticilerimiz bilgilendirilmiş, itiraz yazımız Ankara Milletvekillerimize ve Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e iletilmiş onlarında konuya müdahil olmaları bir ölçüde sağlanmıştır.
Bizimle beraber komşu köyümüz Mahmutoğlan Derneği ve Muhtarlığı da aynı mahiyette itirazda bulunmuştur. Bu girişime karşı müşterek bir mücadele halen sürdürülmektedir.
Ancak Şunu belirtmek isterim ki, Taş Ocağı sahipleri bu girişimlerinden de netice alamayacaklarına yüzde yüz inanmakla beraber hiçbir zaman da umutlarını kesmeyecek gibi görünmekteler. Bu itibarla gelecek nesillerin de aynı mücadeleyi vermeleri zaruri görünmektedir.” Dedi.
Konuyla ilgili olarak bir konuşma yapan İlçe Belediye Başkanı Dr. Tuncay Acehan, “Aktepe’nin kalker oranı oldukça yüksek.
Diğer kalkerler asfaltla karıştırıldığı zaman asfalttan 3 yılda kayboluyor.
Ama Aktepe’de ki kalker ise bunlara nazaran daha dayanıklı ve kaliteli.. Asfaltta 15 yıl yakın bir süre kalabiliyor.. Buradaki kalkerin bazaltı da yüksek..
Böyle bir tesisin (taş ocağı) kurulmasını ve su kaybolmasını kabul edemeyiz. Konuyla ilgili olarak ASKİ ve Büyükşehir belediyesi ile görüşmelerimiz devam ediyor.
ASKİ, Taş Ocağı Şirketi’nin teklifini kabul etmemiş, reddetmiştir.
Bizlerde taş ocağının kurulmaması için kesinlikle direneceğiz.
Taş ocağının kurulması; Doğal hayatın ve suyun ve meyveciliğin bitmesi demektir. Buna inşallah izin vermeyeceğiz.
İş makinelerinin altına yatarım.” Dedi.
O günden bu güne köylülerin taş ocağı konusundaki menfi görüşleri değişmedi. Bilakis giderek arttı.
Aynı kararlı ve dik duruşun tekrar sergilenmesini dilerim...
Kuruçay Köyü, Çubuk’ta vişne üretiminin merkezi, yıllık 3 bin ton vişne üretiliyor. Aynı zamanda meşhur “Ankara Armudu” ticaretinin de (iklim şartlarından dolayı 8 aylık bir süre için) depo edildiği ve pazarlandığı yerdir.
Üretilen vişneler Ankara, İstanbul, Bursa, Mersin ve Denizli’nin ya meyve hallerine ya da meyve suyu fabrikalarına gönderilir.
Aktepe’de, hem Kuruçay’ın ve hem de Mahmutoğlan orman köylerinin su yatakları var. Köylüler bu yatakların oluşması ve köylerine gelmesi için günlerce kazma-kürekle durup-dinlenmeden çalışmışlar, havzalar oluşturmuşlar. Hatta bu havzalara ‘gölet’ yapmak için ilgili mercilere müracaatta bile bulunmuşlar.
Aktepe’de, Hititlerden’lerden kalma bir kale var. Kale tepe mevkiinde 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiş..Kalenin yanında bir mağara var. Fakat mağaranın ağzı zamanla çobanlar tarafından taşlarla doldurulmuş. Rivayete göre, bu mağaradan Manastır Köyüne kadar uzanan bir tünel varmış. Mağaranın yanında birkaç metre derinliğinde çukurlar var, köylüler burada hazine arandığını söylüyorlar. Hatta geçtiğimiz yıllarda burada define bulmak için izinsiz kazı yapan birkaç kişi tutuklanmıştı...
Köylülerin ifadesine göre, Kale’nin çevresinde de verimli su yatakları varmış..
Taş ocağının kurulacağı Aktepe’nin etekleri, ormanlık ve özellikle de meyve bahçeleri ile çevrelenmiş durumda.. Bu bahçelerde başta vişne olmak üzere, Ankara Armudu, yaz armudu, kiraz ve ceviz ağaçları var.
Su kaynağı ve meyvelikler yukarıda, köyün yerleşimi ise çukurda olduğundan taş ocağının faaliyete geçmesi ile hem meyveler ve hem de su yatakları bundan olumsuz yönde etkilenecektir. Köy, beyaz bir toz tabakası ile kaplanacaktır. Bu da canlılara büyük zarar verecektir.
Taş ocağının yönü Kuruçay Köyü’nün arka yüzündedir.
Taş ocağı faaliyete geçip, dinamit atıldıkça meydana gelen titreşim suyun kaynağını da etkileyecektir. Bir başka ifade ile 3-5 milyonluk yatırım boşa gidecek ve köylünün hayatı sona erecektir. Köylü yıllarını verdiği köyü zorunlu olarak terk etmek zorunda bırakılacaktır. Böylece, taş ocağı birilerinin üç kuruşluk menfaati için köylerdeki yaşamı sıfırlayacaktır.
Proje, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından planlanmış ve MYK Maden Petrol İnşaat Taahhüt Nakliyat Makine Tekstil Sanayi İthalat ve İhracat Şirketi’ne verilmişti.
Taşeron Şirket, kâğıt üzerinde, her ne kadar birtakım taahhütlerde bulunup, doğacak her türlü mesuliyeti kabul etse de, taş ocaklarının olumsuz etkileri aşikârdır. Her şey den önce insanların maddi ve manevi mağduriyetlerini nasıl karşılayacaklardır?
ASKİ, Şirket’in faaliyetine önce sehven olumlu rapor vermiş, ÇED komisyonunun mahallinde yaptığı araştırma ve tetkikler sonucu kurum görüşü değişmiş, bu değişiklik ise Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın ilgili birimine bir yazı ile bildirilmiştir. Bu ise taş ocağının bölgede faaliyete geçmemesi için geçerli ve önemli bir nedendir.
Taş ocağının aksine, Kuruçay, Mahmutoğlan, Okçular ve Hacılar köylerinde meyvecilik teşvik edilmeli.. Kuruçay’a bir ‘meyve suyu’ fabrikası kurulmalı.. Bu suretle meyve ağacı dikimi artırılmış olur, insanlar bağ ve bahçelerine daha fazla ağaç diker.
Ayrıca turizm yönünden de eşsiz doğa harikalarına sahip bu yörelerde teleferik bağlantıları ve bungalov evler yapılarak uluslar arası turizm teşvik edilmelidir. Böyle yapılırsa köylü, köyünde mutlu bir insan gibi yaşar. Köyden kente göç olmaz. Bilakis kentten köye akın başlar. Bu suretle de büyük kentlerdeki huzur arayan insanlar köylere göç eder.
Tarihi kale kalıntılarının bulunduğu Kuruçay ve Mahmutoğlan gibi eski Orman köyleri arasında bulunan AKTEPE birileri tarafından gasp edilmeye çalışılıyor. Amaç belki taş ocağı işletmek ama, benin içimde başka bir kuşku var. Çünkü Aktepe’nin rakımı çok yüksek. Taş ocağının maliyeti çok yüksek olacak. Sakın buradaki hazine aramak için gelmiş olmasınlar!..Çünkü Aktepe ve Manastır çevresi hala tarihi hazinelerle doludur!..
Bu ülkede her şey olabilir. Bu nedenle ilçede “ilçenin hayati konuları için”, sağduyulu insanlar tarafından bir imza kampanyası düzenlenmeli.. Aktepe ve O’nun gibi yerler koruma altına alınmalıdır
İlçemizde; Meyveciliğin yanı sıra tarihi, kültürel ve turistik güzelliklere de sahip çıkmalıyız. Bu değerleri ya bakımsızlıktan ya da ilgisizlikten maalesef birer birer kaybediyoruz veya kaybedeceğiz...
Örneğin; Karagöl, Çubuk 2 Barajı, Kavşakkaya Barajı, Atatürk veya Uluağaç Yaylası, Ay Kayası, Yıldırım Evci Yaylası, Yıldırım Elören Yaylası, Aktepe, Çalıntepe v.s. gibi…
Yine Çubuk Çayı’ (Çubuk 2 Barajı’ndan dolayı) ile Ova Çayı’da (Kavşakkaya Barajı’ndan dolayı) suya hasret kalmıştı…
Ülkemizde taş ocağı istemeyen bazı yerleşim yerlerinde de referandumlar yapılıyor...
Ülkemiz medyasında, yerleşim yerlerinde taş ocağı açılıp-açılmaması ile ilgili haberlere rastlamak mümkündür...
Örneğin;
Antalya'nın Elmalı ilçesinde bulunan Abdal Musa Türbesi yakınlarında taş ocağı açılıp açılmaması konusunda düzenlenen referandumdan "hayır" kararı çıktı. Referandumun ardından köylüler çıplak eylem yaparak protesto gösterisinde bulundu.
Antalya'nın Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyünde, her yıl Abdal Musa Şenliklerinin yapıldığı ve Abdal Musa Türbesi'nin bulunduğu yerde taş ocağı açılacağını öğrenen köylülerin ve Antalya ve civar köylerden yüzlerce kişinin katılımıyla ''taş ocağı açılıp açılmaması'' konusunda bugün bir referandum düzenlendi. Referandumda Tekke köyü yakınlarında taş ocağı açılmaması yönünde ''hayır'' kararı çıktı. Referandum sonuçları Elmalı Kaymakamlığı'na verilecek. (6.06.2010)
***
* Mahkeme, Ordu’da Kibele heykelinin çıkarıldığı Taş Ocağı için durdurma kararı aldı. (28.03.2017)
* Samsun`da, balıkçı barınağına taş sağlamak amacıyla açılması düşünülen taş ocağının
Yakınlarında yaşayan köylüler, olayı pankartlarla protesto etti.
* Samsun'un Kavak ilçesine bağlı Emirli köyünde bulunan 5 taş ocağının ardından, köyün yakınında kurulması planlanan 6. taş ocağına karşı köylüler tabutlu eylem yaparak yol kesti. Yolu bir süre trafiğe kapatan köylüler, "Öldük gidiyoruz" pankartı yazılı, omuzlarında taşıdıkları boş tabutu taş ocağı yakınına getirerek, yol üzerinde kendileri adına gıyabi cenaze namazı kıldı. (9.11.2011)
* Tunceli merkez Sinan köyünde özel bir şirket tarafından taş ocağı açılmasına tepki gösteren civar köylüler, taş ocağının açılmak istendiği alanda basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirdi. (10.03.2015)
SONUÇ:
Yukarıdaki nedenler de göz önüne alınarak Bu Aktepe’de veya ilçemizin diğer yerleşim yerlerinde; Taş Ocağı açılıp-açılmayacağının bu yörelerde yaşayanlara sorulması en gerçekçi bir davranış olacaktır. Böylece köylüler kendi kaderlerini kendileri belirleyeceklerdir. Yoksa metazori yapılacak bir işlem telafisi olmayacak sonuçlar doğuracaktır.
Aktepe’de “3500 yıllık Hitit Kale” harabeleri var. Burada ki tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkılması için Kuruçay ve Mahmutoğlan köylerinde referandum yapılmalı ve taş ocağına izin verilmeli...
Güçlü ülkeler çalınan tarihine ve eserlerine sahip çıkan ülkelerdir.