21. asırda bir yıldız gibi parlayan ve bu asra damgasını vuracak ülke hiç şüphesiz Türkiye’dir. Dost-düşman bütün dünyanın nazar-ı dikkatini üzerinde toplayan ülkemiz; aynı zamanda mazlumların umudu, başta Siyonistler olmak üzere zâlim emperyalistlerin de korkulu rüyası haline gelmiştir.
Dış Türkler, Türkî cumhuriyetler ve tüm dünyadaki Müslümanlarla sıcak ilişkiler kurup, onları kucaklayarak kardeşlik bağlarını geliştiren ve bunu ekonomik ve siyasî güç haline getirebilen Türkiye Cumhuriyeti, basiretli ve dirayetli yöneticileri ile elbette ki süper güç olacak, çağa damgasını vuracak ve uyuyan aslan şahlanacaktır.
İşte tarihî bir silkinişle kritik eşik aşılacağı ve bu sıçramanın gerçekleşeceği sırada, beynelmilel sinsî bir tuzakla ülkemiz çelmelenmeye ve parçalanmaya çalışılmaktadır. Türkiye çok kritik, önemli ve tarihî bir süreçten geçmektedir. Bu süreci ve bu günleri iyi okumak ve anlamak zorundayız.
Müslüman Türk milletinin ezelî ve ebedî düşmanları geçmişte olduğu gibi bu gün de maskelerini indirmiş, kirli yüzlerini göstermişlerdir. Bu normaldir. Ancak onların ülkemizdeki maşaları ile kandırıp meydanlara sürdükleri azgın kitlelerin tâlan ve tahribatı kara bir sayfa olarak tarihe geçecektir. Bu kara lekenin adı kitlesel isyan, kalkışma ya da darbe teşebbüsüdür.
Yarım asırdan fazla bir zamandır Avrupa Birliği rüyasıyla bizi oyalayan batılı ülkelerin; gerçek dost olmadıkları, sadece kendi çıkarları için bizi Pazar olarak gördükleri biliniyordu. Zaten atalarımız “Domuzdan post, gâvurdan dost olmaz.” Demişler. Avrupa Parlamentosunun aldığı karar bu gerçeği kanıtlamış ve batı hayranlarına iyi bir ders olmuştur.
Tarihçiler bu günleri yazarken “Dik dur eğilme, bu millet seninle” sloganını ve bu slogana uygun davranan Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı da altın harflerle yazacaktır. Zira böylesine iç ve dış güçlerce birlikte organize edilmiş, planlı büyük bir kitlesel başkaldırı karşısında omurgalı dik bir duruşla milletinin emanetini koruyabilen cesur bir kahraman tarihte az görülmüştür.
Nitekim bir asır önce Sultan 2.Abdülhamid Han; benzer yollarla ittihatçıların başını çektiği gösterilerle hâinler tarafından tahttan indirilmişti. Yaklaşık yarım asır önce de merhum Başbakan Menderes de yine aynı sokak gösterileriyle gelişen darbe sonucu devrilmiş ve idam edilmişti. Şimdi yine senaryo aynıdır. Figüranlar ve oyuncular da aynıdır. Ama bu defa karşılarında gözü pek, yiğit ve mânevî himaye ve himmete mazhar bir lider var. Deviremediler, Allahın inayetiyle deviremeyecekler.
Dün bir asır önce ulu hakan Sultan Abdülhamid’i devirmek için sokağa dökülenlerin arasında kandırılmış bir avuç Müslüman sarıklılar, “Din elden gidiyor, şeriat çiğneniyor” diye bağırırken, bu gün de ne acıdır ki Ergenekoncuların dümen suyunda giden safderun kardeşlerimiz son darbe teşebbüslerine sevinmekte ve maalesef “Kara partiye iyi bir ders oldu” diyebilmektedirler. Buna üzülmemek mümkün değildir.
Merhum Adnan Menderes tedbirli, temkinli, hazırlıklı ve dirayetli davransaydı; sayın Demirel höt deyince şapkasını alıp kaçmasaydı belki de bu darbeler yaşanmayacaktı. İşte şimdi tedbirli, temkinli, hazırlıklı ve dirayetli bir Başbakan karşısında darbeciler sert kayaya çarptılar. Oyun bozuldu. Suçlular teker teker inlerinden, yuvalarından alınıp yargılanmak üzere adalete teslim ediliyorlar.
Bu kritik dönemeçte tarih yazılırken isyancılar kara bir sayfaya, devleti ve milleti savunan Sayın Başbakan ise altın sayfaya kahraman olarak yazılacaktır.