Şuayip YAMAN
Bölgede birkaç dönüm arazisi olan ahır sahipleri çevredeki onlarca ve hatta yüzlerce dönüm araziyi nasıl sahiplenebiliyor? En önemlisi de bu uygulamalara kim veya kimler izin veriyor?
Aldığım bilgiye göre İlçe dışından birtakım besicilere özellikle Susuz, Ömercik ve Tahtayazı mahallelerinde ahır kurmaya izin veriliyor, birtakım üreticilere ise cezai müeyyide uygulanıyormuş... Gerçi buralarda da kısıtlamalar var; Örneğin su havzasına yakınlık gibi.
Zamanla Susuz, Ömercik ve Tahtayazı’da da birtakım kısıtlamalara gidebilirler...
Yani besiciler bin bir meşakkatle üretim yapıyorlar. Allah kolaylık versin.
Aslında köklü bir çözüm bulmalı. Örneğin besicilerin hepsi bir arada toplanmalı... Ama OSB’yi bile faaliyete geçiremediler...
Susuz Mahallesi’nde; Susuz Mahallesi’ne girerken sol taraftaki ahıra, Yukarı Emirler Yolu ile Susuz Gölet’i arasındaki ve Tahtayazı Mahallesi ile Susuz yolu arasındaki ahırlara kim ve kimler hangi kıstasa göre izin verdi? Susuz Mahallesi de Metropol’ün bir mahallesi değil mi?
Susuz Mahallesi’nde birilerinin ahır kurmasına izin verilirken, diğer mahallelere üreticiler tarafından kurulan/ kurulmak istenen ahırlara neden izin verilmiyor, neden ceza kesiliyor? Bu çifte standart değil mi?
Susuz Gölet’i, Susuz Köyü’nün doğusunda yer alan doğal gölet ve çevresindeki ormanlık arazi ile bir doğa harikası..
Çubuklu doğaseverler zaman zaman buraya gidip stres atıyorlar. Zaman zaman arazide “Çubuk Agat Taşı” toplayanlara rastlamak da mümkün..
Gölet’e, Susuz köyünden birkaç yoldan gidiliyor. Bunlardan en önemlisi ve en işlek olanı da Susuz-Yukarı Emirler Mahallesi yolunun solundan gidilen yoldur.
Çubuklu doğaseverler daha düne kadar ‘Susuz Gölet’ine giderken sürekli bu yolu kullanırlar, Güzergâh üzerindeki çeşmeden su ihtiyaçlarını karşılar, buradan Gölet’e giderlerdi.
Daha önce bu yolu kullananların ifadesine göre, Bundan böyle çeşme yolu üzerinde ahırlar bulunduğu için bu yolu kullanmak mümkün değilmiş...
Geçtiğimiz aylarda aynı yolu kullanarak Susuz Gölet’ine gitmek isteyen Çubuklu doğaseverler; Her zaman geçtikleri bu yolun üzerinde bir ahırlarla karşılaşmışlar.
Ahırın sahipleri, “Burası bizim, buradan geçemezsiniz, burası kapalı. Buradan dolaşıp üstteki yolu kullanacaksınız” diyerek buradan geçmek isteyen vatandaşlara şimdilerde kullandıkları diğer yolu tarif etmişler, onları kibarca geri çevirmişler.
Oysa ki Çubuklu doğaseverler yıllarca şimdiki ahırların içinden geçen ve çeşmeye (Akkız-Haydar ATEŞ hayratına) giden bu güzergâhı kullanırlardı.
Yine Susuz Mahallesi’ne girerken yolun solunda da ahırlar var. Doğaseverler buradaki kazılmış arazide Ağat taşı ararken ahır sahipleri gelmişler ve taş arayan vatandaşlara,”Şu ağaçlardan yukarı çıkamazsınız” diyerek taş aramalarına izin vermemişler.
Ve hatta ‘156 Jandarma İmdat İhbar Hattı’nı da arayarak, “bizim burada evimiz var. Burada karımız var, kızımız var” diyerek engel olmaya çalışmışlar. Jandarmadan olumsuz haber alınca da vazgeçmişler.
Ahır sahiplerinden birisi taş arayan vatandaşlara bir ağacı göstererek, "bir daha gelip bu ağacı geçerseniz, görürsünüz."
Taş arayanlardan birisi de, "ne o öldürecek misiniz."
Ahır sahibi "O zaman görürsünüz" demiş.
Gölet’e gitmek isteyen, çevrede taş arayan ve engellenmek istenen bu vatandaşlar ilçede sevilen, sayılan ve güvenilen insanlar…Kimselere de zararları olmaz, bilakis herkesin yardımına koşan insanlar.. Üstelik içlerinden birisi de “Arkeolog” ...
Doğasever Çubuklu vatandaşlar, “Biz yıllarca Susuz Gölet’ine bu yolu kullanarak gidiyorduk.. Şimdiye kadar böyle bir muamele ile karşılaşmadık".
Ahırların sınırlarının belli olması lazım..Bu sorun ortadan kaldırılırsa; Ahır sahipleri ile Gölet'e gitmek ve arazide taş toplamak isteyen Çubuklu vatandaşlar arasındaki husumet ve kavgalar ortadan kalkar, bunun yerini dostluk ve kardeşlik alır...
Burada en büyük sorun, ahırların sınırlarının belli olmaması
Susuz arazisi içindeki bu ahırların sınırlarını belirleyen; Ne bir kazık, ne bir çit ve ne de bir duvar var. Bir başka ifade ile ahırların sınırları belli değil, bilakis sonsuz görünüyor. Bu da çeşitli sorunların çıkmasına neden oluyor. Bu sınırların en kısa zamanda belirlenmesi gerekir..
Bu sebeple çevrede bir dönüm arazisi olan ne hikmetse ahır çevresindeki arazileri rahatlıkla sahiplenebiliyor. Böyle bir şey olur mu? Hangi devirde yaşıyoruz?
Bu yüzden İlçe’nin bazı köylerinde yıllar önce arazileri yan yana olan vatandaşlar arasında sınır kavgaları olmuştu...
Gölet yolu üzerindeki ahır sahipleri, bu yolun kullanılmasına izin vermiyor. Ama bir vatandaşın ölmüş yakınları için toplum yararına yaptırdığı hayratın suyunu kurduğu bir düzenekle istediği gibi kullanabiliyor.
Gerek Çubuk-Susuz yolu üzerindeki ve gerekse Gölet Yolu üzerindeki besicilerin, bu tutum ve davranışları inşallah ilk ve son olur. Şayet böyle bir davranışta bulundularsa hiç güzel olmamış. Gelen vatandaşları bir misafirperver edasıyla karşılayabilir, konuyu kendilerine güzelce tarif edebilirlerdi. Onlarla güzel bir dostluğun köprüsünü atabilirlerdi. Bunları yapmak için yine de zaman geçmiş değil.. İnşallah ileride bunu telafi ederler. Dargınlık ve düşmanlık iyi bir şey değil, kimseye de bir şey kazandırmaz…
Bu besiciler Çubuk'ta faaliyet gösterdiklerine göre onlarda artık birer Çubukludur, Çubuklu gibi de davranmaları gerekir. Çünkü gerçek Çubuklular misafirperverdirler.
Ülke vatandaşları yasalar çerçevesinde ülkenin her karış toprağında olduğu gibi Çubuk’ta da birtakım teşebbüs ve faaliyetlerde bulunabilir. Bu onların tabii hakkı. Bunu kimse engelleyemez. Yalnız bunları yaparken; Birlik, beraberlik, kardeşlik ve barış ilkelerine sıkı sıkıya bağlanmamız ve bu ilkelere harfiyen riayet etmemiz gerekir. Bundan sonrası teferruattır…
Ahır kurmada çifte standart...
Geçtiğimiz aylarda Taşpınar Mahallesi’ne giden zabıta ekipleri ahır sahiplerine, “Ahırları ya kaldırıp tarım arazisi yapın, ya da ahırları depo haline getirin. Bunları yapmazsanız sizlere ceza yazarız” diye ikaz etmişler. Hatta kurallara uymayan ahır sahiplerine çeşitli tarihlerde 45’şer bin liraya varan para cezası kesmişler. Daha fazla ceza kesilenlerde var...
Yine bir zabıta ekibi Manastır Mahallesi’nde ki ahır sahiplerine, “İhbar var. Ahırınızı yıkmazsanız 40 bin liraya kadar ceza keseriz” demişler. Ahır sahibi de yıllarca besicilik yaptığı ahırı yıkmak zorunda kalmış...
Manastır Mahallesi’ndeki ahırlar zannedersem su havzasına yakınlık nedeniyle yıkılıyor olabilir.
Keza Kızılöz Mahallesi’nde de besicilik yapmak yasakmış..
İlçede tarım ve hayvancılık bitmek üzere..
Bunun üzerine bir de çifte standart uygulanırsa vay halimize...
.O zaman bu insanlar ne ile geçinecek? “Sadaka Kültürü” ile mi? Peki ama nereye kadar?..
Sürekli cezai işlemlerle karşı karşıya kalan besiciler, “besicilik bizim ata mesleğimiz. Bizlere sürekli baskı yapılıyor. Biz ne ile geçineceğiz. Yetkililer buna bir çare bulsun” diyorlar.
Bu uygulamalar çifte standart değil mi?
Oysa bir yasa herkese şamildir, birine başka diğerine başka başka olmamalı...
Tüm besiciler için; hak, hukuk ve adalet ilkelerine göre işlem yapmak gerekmez mi?
İlçede adamına göre mi muamele ediliyor?
Oysa besicilik yapan herkese aynı muamelenin (işlemin) yapılması gerekir. Bir başka ifade ile besicilik bir yerde yasaksa herkese yasak, serbestse herkese serbest olmalı..Ona ayrı, buna ayrı olmamalı...
Burada bir başka parantez daha açmak istiyorum; Besiciler arasında kesinlikle ayırım yapılmamalı...
(Çünkü Çubuk’ta yaşayan, havasını teneffüs eden, suyunu içen herkes Çubukludur. Ülkenin tam bağımsızlığı ve özgürlüğünün devamı için tüm etnik gruplarla birlikte, bir arada yaşamak zorundayız...
Kurtuluş Savaşı’nda ülkemizdeki tüm etnik gruplar omuz omuza vererek, bu cennet ülkeyi 7 düvele karşı kahramanca müdafaa etmiş ve düşman çizmesinden kurtarmıştır.
Ama şimdilerde ise birtakım şer odakları ülkeyi bölmek, parçalamak ve istedikleri gibi yönetmek için uğraşıyorlar. Bunlara fırsat vermemeliyiz, alet olmamalıyız.)
Taşpınar Mahallesi, Metropol’ün Mahallesi oluyor da, Susuz, Ömercik, Tahtayazı mahalleleri ile besicilik yapılan diğer mahalleler Metropol’ün mahalleri olmuyor mu? Neden çifte standart uygulanıyor?
Bir zamanlar Ankara’nın % 45-48 et ihtiyacını karşılayan ilçede; hayvancılığın köküne ot tıkanırken, birtakım üreticileri mağdur edip, birtakım üreticilere de rant sağlamanın vebalini kim veya kimler verecek?
Etkililerin ve yetkililerin bu çifte standardı ve ileride doğması muhtemel olayları önlemek için; İlçede faaliyet gösteren besicilerle, muhtarların da yer alabileceği bir toplantıyı acilen yapmaları kaçınılmazdır.
Hem de en kısa bir zamanda...