Belediye teşkilatlarının bulunduğu merkezlerde kent konseylerinin kurulmasına imkân veren 3.7.2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 76. maddesindeki Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.
Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar.
Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Hükmünü okuduğumda çok şaşırmıştım. Çünkü durup dururken bu düzenleme nereden çıkmıştı? Tamamen tavandan tabana, merkeziyetçi devlet geleneğinden gelen aşırı devletçi anlayış yerine, amacı saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmek gibi ülkemizdeki kamu yönetimi anlayışına çok yabancı olan bu yenilikçi ve çağdaş yaklaşıma nasıl geçilmişti?
Bu merakımı gidermek için yapmış olduğum kısa bir araştırma neticesinde gelinen bu noktanın ülkemizin kabul ettiği bazı uluslararası antlaşma ve eylem planları (1992 Rio Gündem 21 başlıklı Eylem Planı, Habitat toplantıları, Avrupa Birliği uyum çalışmaları ve sair) ile özellikle Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde merkezi yönetim ve hükümet yetkilerinin bir kısmının yerel yönetimlere devredilmesine ilişkin politikalar ile diğer demokratik ülke hükümetleri gibi STK'ların meşruiyet alanını genişletmeyi ve kamu hizmetlerinin görülmesinde STK'lar ile ortaklıklar yapılacağına dair taahhütlerin bir hükümet politikası olarak benimsenmesinin etkili olduğu anlaşılmıştır.
Şu an bu noktaya nasıl gelindiğine ilişkin teknik bilgiler vermekten ziyade bizim için kent konseylerinin kurulmasına ilişkin yukarıdaki açıkladığımız yasal gelişme ile Kent konseyinin çalışma usûl ve esaslarını düzenleyen İçişleri Bakanlığınca hazırlanan 8 Ekim 2006 tarihli Kent Konseyi Yönetmeliği önem arz etmektedir. Bu yönetmeliğe göre;
Kent konseyi; Merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları olarak tanımlanmakta;
Yönetişim ise saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu, yerindenlik ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışını, ifade etmektedir.
Türkiye'de yönetişim(yönetim) sistemi geleneksel olarak merkeziyetçi bir yapıya sahiptir. Kent konseylerinin kurulmasının temel amacı, sivil toplumun karar mekanizmalarına katılmasını ve yerel yatırımlarda söz sahibi olmasını sağlayarak, yerel yönetişimi güçlendirmektir.
Yönetmelikte Kent konseyinin çok önemli görevleri sayılmıştır. Bunlar;Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak, Sürdürülebilir gelişme sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli bir planın hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak, Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturmasına katkıda bulunmak,Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek, Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek, Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak, Sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek, Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak, Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak, Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak, Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili belediyeye gönderilmesini sağlamaktır.
Kent konseyinin organları, katılımcıların tümünden oluşan Genel Kurul, genel kurul tarafından iki yıllık süre için seçilen en az 10 kişiden oluşan Yürütme Kurulu, Çeşitli sektör, birikim, disiplin, ilgili konu ile doğrudan veya dolaylı sorumluluğu bulunan çeşitli kamu kuruluşları, meslek odaları, sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile oluşan Meclisler ve Çalışma Gruplarından oluşur.
Görüleceği üzere kent konseyleri tanımları, görevleri, organları ile güçlü bir yasal dayanağa oturtulmuştur. Kent konseyleri STKların da yerel yönetime katılmasına olanak veren çok sesli, katılımcı, yerinden, demokratik, yeni bir yapılanma modelidir.
Genel kurul ile Yürütme Kuruluna toplantı Divan Başkanlıklarına Belediye Meclis Başkan Vekilinin Başkanlık etmesi, ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin kent konseyi genel kurulundaki sayıca ağırlıkları gibi anti demokratik uygulama ve resmi kurumların vesayetine rağmen bu haliyle de Kent konseyleri STKların, oda ve meslek kuruluşları gibi sivil unsurların yönetime katılmalarına olanak sağlamaktadır.
Bu itibarla Çubuğun değerli STKları da Çubuk Kent Konseyinin genel kurul, yürütme kurulu ile meclis ve çalışma grupları içerisinde yerini yürekten almalı, Çubuğun her türlü, gündeme alınması gereken müzmin sorunlarını, kendi aralarında tartışmak yerine kent konseyinin gündemine cesaretle taşımalı, taşıdığı sorunların da takipçisi olmalıdır. Halkın yönetime katılmasına, kendi seçtikleri temsilci ve yöneticileri kendi hallerine bırakmayıp, sürekli denetlemeye, hesap sorma ve hesap vermeye, şeffaf ve saydamlığa imkân veren bu platformu Çubuk STKları sonuna kadar kullanmalıdır.