SÖZLEŞMELER

ŞEVKET TANDOĞAN

           Bütün hukuk sistemlerinde sözlü ya da yazılı sözleşmeler bağlayıcıdır. Mukavele, muahede gibi Arapça-Osmanlıca tâbir edilen tüm antlaşmalara uyulması ve hangi şart altında olursa olsun yerine getirilmesi gerekir. Özellikle İslâmiyette ve İslâm’la bütünleşmiş Osmanlı kültüründe “SÖZ NAMUSTUR” İnsanlarda mutlaka bulunması gereken birinci özellik ve en değerli hazine, her bakımdan güvenilir (mutemet) olmaktır. Zira başka hiçbir meziyet güven unsurunun yerini tutamaz. Bu sebeple güven, dünyada huzur ve nizamın vazgeçilmez temel şartıdır.

          Güven sözcüğü, emniyet ve emanet kelimelerinin Türkçe karşılığıdır. Kapsamında doğruluk, dürüstlük, sözünde durmak, emaneti korumak, emaneti yeri ve zamanı gelince sahibine teslim etmek, görevlerini tam ve eksiksiz yapmak, ahde riayet gibi hususlar vardır. Yani insanlığın ve İslamlığın haysiyet terazisi güvendir.

          Güvenilir olmayan insanlar, sevilmeyen ve değer verilmeyen defolu ârızalı kişilerdir. Onlara bir emanet teslim edilmez. Sözlerine itimat edilmez. İmzalarına güvenilmez. Yalancılar bazen doğru söyleseler de artık kimse onlara inanmaz. İmanları da tam sayılmaz. Nitekim Hz.Peygamberimiz: “Emanete riayet etmeyen kişinin imanı kâmil değildir." buyurmuştur.

          Güven unsurunu önemli kılan üzerimizdeki emanetler ve görevler o kadar çok ağır ve kutsal ki, hepsi ayrı ayrı ciddi sorumluluk gerektirir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de meâlen: “Biz emaneti göklere ve yere arz ettik. Onlar yüklenmekten kaçındı ve korktu da, insan yüklendi…” buyurulmuştur.

          Görülüyor ki insan, Allah’ın emânetini üstlenen ve onu taşıyabilen yegâne varlıktır. Bütün bu emanetlere riayet eden kişiler, o nispette şerefli ve değerlidirler. Allah’ın yaratıp bahşettiği şu vücut makinemiz, sağlığımız, vatanımız, milletimiz, ailemiz, bayrağımız, mukaddesatımız, tüm maddî varlıklarımız bize birer emanettir. Bunları gözümüz gibi koruyup kollarsak güvenilir bir kişi sayılabiliriz. Namus ve iffetimiz de aynı şekilde canımız gibi korunması gereken emanetlerdir.

          Söz vermek, (vaad etmek) borçlanmak gibidir. Müslümanın sözü senettir. Zaten sözler ve sözleşmeler anında ağızdan çıkar çıkmaz melekler tarafından kayda geçirilir. İnsanlar sözleşmelerini mutlaka adaletli şekilde yazmalıdır. Verilen sözler gününde saatinde ve yerinde aynen ifa edilmelidir. Sözünde durmamak döneklik ve namussuzluktur. Şayet sözünü yerine getirmeye bir engel mazeret zuhur etmiş ise, bunu mutlaka karşı tarafa bildirerek müsaade almak ve özür dilemek gerekir.

          Uluslararası sözleşmelerde tarih boyunca ve bugün görülmüştür ki, bizler aldığımız dînî ve millî kültürün gereği olarak hep sözümüzde durduğumuz halde, diğer bazı ülkeler ahde riayet etmeyerek döneklik yapmışlar ya da kalleşçe bizi arkadan vurmaya çalışmışlardır.

          Son dönemde çözüm sürecinde millî birlik ve kardeşliği güçlendirme yönünde, Devletimizin attığı ciddî adımlar ve bu yöndeki sözleşmelerde ahde riayet gösterildiği halde, ne yazık ki terör örgütü, karakteri icabı sözünü tutmamış ve yine cinayetler işlemiştir. ”SÖZ NAMUSTUR”