Sorulara Cevaplar 6

                                       Sorulara Cevaplar   6

 

Faiz-Gecikme Zammı   İslami kurallara göre düzenlenmemiş bugünkü toplumsal hayatımızda faizden tamamen kurtulmamız maalesef mümkün değildir. Fakat bu, asla faizi meşru kılmaz.

İsteyerek yapmadığımız ve gücümüz dışında olan tek taraflı (konut edindirme fonu, zorunlu tasarruf kesintisi vb.) faiz uygulamalarından biz sorumlu olmayız. Ancak  faiz şüphesi olan uygulamalardan da uzak durmak takvaya daha uygun olduğu için bu tür uygulamalardan tahakkuk eden fazlalıkları ihtiyaç sahiplerine vermek yerinde olur.

 Bilindiği gibi faiz, anlaşmaya bağlı olarak borç ilişkilerinde bir tarafın elde ettiği haksız/karşılıksız fazlalıktır. Faiz, iki taraf arasında bilerek ve isteyerek yapılan hukuki bir sözleşmedir. Dolayısıyla zamanında ödenmeyen elektrik-su faturalarına veya borçlara eklenen gecikme zamları bu kapsama girmez. Gecikme zammı, borcunu geciktiren borçlu için bir ceza, alacaklının da hakkını korumak için bir tedbir hükmündedir.

 

Peygamberimiz niçin çok evlendi?  Peygamberimiz kıyamete kadar insanlığa rahmet ve örnek olmak üzere seçilmiş ve bizzat Allah tarafından terbiye edilmiş son peygamberdir. Onun için: “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi ne güzel yaptı.” buyurmuştur.

Bütün peygamberler gibi peygamberimiz de ısmet (günahlardan ve yanlış yapmaktan korunmuş olma) sıfatına sahiptir. İnsan olmasının bir delili olmak ve bize örnek olmak üzere yapmış olduğu bazı kusur (zelle:küçük hata) larından dolayı bizzat Allah tarafından uyarılmıştır.(Bkz. Tevbe 43; Abese 1-4) Yani peygamberimiz sürekli Allah"la irtibat halindedir ve O"ndan vahiy  almaktadır. Kendi heva ve arzusuyla konuşmadığı gibi bir iş de  yapmaz: “O arzusuna göre konuşmaz. Bildirdikleri vahyedilenden başkası değildir.” (Necm 3-4)

Peygamberimizin hangi şartlarda ve niçin çok evlendiğini sebep ve hikmetleriyle anlamak için bu konuda yazılmış kitapları mesela Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanmış, Hz. Muhammed Niçin Çok Evlendi? kitabını okumak gerekir. Burada yalnız şu kadarını söyleyebiliriz:

 

1. Peygamberimizin evlenme şartlarını ve usulünü bizzat Kur"an düzenlemiştir. Bir mü"min için bu çok önemli be bağlayıcı bir husustur:

“Ey Peygamber!  Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah"ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” (Ahzab 50)

2., Oryantalistler tarafından ortaya atılan “Peygamberimizin (haşa) şehvet düşkünü olduğu” iddiası yine onlar tarafından “Peygamberimizin çok evlenmesiyle” gerekçelendirilmeye çalışılmıştır.

Bu iddia tutarsızdır, akıl ve mantık dışıdır. Çünkü:

a)      Peygamberimiz, 25 yaşına kadar gençlik çağını iffetle geçirdiği gibi, 53 yaşına kadar da tek kadınla, 40 yaşında dul bir kadın olarak evlendiği Hz. Hatice ile evli olarak geçirmiştir. Bu, tarihi bir hakikattir.

b)      Hz. Aişe hariç, peygamberimizin bütün hanımları ya dul ya da boşanmış  kadınlardır.

c)      Peygamberimizin eşlerinden beşi himayeye muhtaç dul kadınlardan üçü de barışı temine hizmet eden düşman kabilelere mensup kadınlardandır.

 

Allah bütün günahları bağışlar.  Allah ğafur (çok bağışlayan) ve rahim (çok merhamet eden) dir. Şartlarına uygun nasuh (bir daha dönülmemek üzere) bir tevbe yapıldığı takdirde bütün günahları affeder. Bu konuyu ayetlerle izaha çalışalım:

  1. “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah"ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer 53)

“Allah" ın rahmetinden ümit kesmeyin”  demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir. Bundan maksat, en günahkar insanların bile tevbelerinin kabul edileceğini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip Allah"a dönmelerini teşvik etmektir.” (Bkz.  Kur"an-ı Ke rim ve Türkçe Açıklamalı Meali, A.Özek ve diğerleri, Komisyon)

2.  “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah"a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa 116)

3.  “Muhakkak ki ben tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra (böylece) doğru yolda giden kimseyi bağışlarım.” (Ta ha 82)

 

“İlgili hadislerle bu ve benzeri ayetlerin birlikte değerlendirilmesi sonunda anlaşılan odur ki, Allah Teala zerre kadar iman ile ahirete intikal eden müminleri bile ya bir müddet cezalandırdıktan sonra, yahut tevbe, kefaret, iyi ameller, musibetlere sabır gibi sebeplerle, yahut da böyle bir sebebe dayanmaksızın affetmekte, bağışlamaktadır. İmansız olarak, inkar ve şirk içinde hayatını tamamlayanları ise bağışlamayacağı bu ayetten kesin olarak ortaya çıkmaktadır.” (Bkz. Kur"an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali, Komisyon)

 

Allah şirk ve küfür dışında bütün günahları tevbe ile veya dilerse tevbesiz affeder. Şirk ve küfr"ün tevbesi iman etmektir. İman ettikten sonra eski şirk ve küfür de ortadan kalkar.

Bazı hadislerden bildirilen, kadir gecesinde ( veya berat gecesinde)  anaya babaya asi olan, içkiye devam eden ve akraba ile ilişkiyi kesenlerin affedilmeyeceği ile ilgili rivayetler, bu günahların büyüklüğünü veya o gecenin faziletini vurgulamak üzere kullanılan terğib ve terhib (teşvik ve korkutma) ifadeleri olmalıdır.