183 sayılı Kanunun “Kanuni Temsilcilerinin sorumluluğu” başlıklı mükerrer 35’inci maddesine 5766 sayılı Kanun ile 2008 yılında eklenen "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur. Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz."
Fıkraları şirket ortaklığının devri halinde kamu borcunun ödenmemesi halinde o dönemde kanuni temsilci durumunda olmayan eski ortağın da müteselsilen sorumlu tutulabileceğini öngörüyordu.
Dolayısıyla görevde bulunmayan kanuni temsilcinin kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebeple, bir başkasının yaptığı eylem veya ihmali sonucunda oluşacak sorumluluğa ortak olması söz konusuydu.
Bir dava dosyasını inceleyen Hatay 1. Vergi Mahkemesi kanuni temsilcilerin kendilerine yüklenilen bir görevi yerine getirip getirmediğine bakılmaksızın sadece sahip oldukları unvandan ötürü sorumlu tutulmalarını Anayasanın 2’nci maddesine aykırı bularak bu durumu Anayasa Mahkemesine taşımıştı.
VERGİ BORCU KRİZİ
Anayasa Mahkemesinin 2014/144 Esas ve 2015/29 Karar sayılı kararında da belirtildiğine göre süreç şöyle gelişti:
A Ticaret Limited Şirketi ortaklarından B… şirketteki hisselerinin tamamını 30 Aralık 2011 tarihinde noter tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesiyle devrederek ortaklıktan ayrıldı. Davacı aynı tarihte şirketteki idari görevinden de ayrıldı. Bu durum diğer üyeler tarafından da oybirliğiyle onandı. Bu değişiklikler Ticaret Sicil Gazetesi’nde de yayımlandı. Şahsın eskiden ortağı olduğu şirket, Aralık ayında katma değer vergisi ve gelir vergisi beyannamesini verdi. Ancak 26 Ocak 2012 tarihinde ödemesi gereken tutarları ödemedi. Yine aynı şekilde 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesi de zamanında verildi. Ancak 30 Nisan 2012 tarihine kadar ödenmesi gereken vergi de ödenmedi.
Bunun üzerine Maliye Bakanlığı harekete geçti. 29 Mayıs 2012’de şirkete ödeme emri gönderildi. Ödeme emrine rağmen vergi borçlarının ödenmemesi üzerine şirketin üzerine kayıtlı malvarlıkları ve taşınmazları incelendi. Yapılan incelemeler sonucunda şirket adına kayıtlı taşınmaza ve taşıta rastlanmadı. Şirketin banka hesaplarında da ciddi bir nakit bulunamadı.
Bunun üzerine vergi alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemde kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, vergi alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağı hükmü esas alındı. Vergi borcunun oluştuğu tarihte şirketin kanuni temsilcisi olduğu gerekçesiyle de şirket ortaklarına 3 Temmuz 2012’de ödeme emri gönderildi. Yasal süre içinde ödeme gerçekleşmeyince 31 Ağustos 2012’de şirketin eski ortağı ve yöneticisi B’nin de aracına haciz işlemi uygulandı.
ANAYASA'YA AYKIRI...
Bunun üzerine eski ortak konuyu yargıya taşıdı. Hatay 1. Vergi Mahkemesi’nde görülen dava Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi 3 Nisan 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 2014/144 Esas sayılı kararı ile hükmünü açıkladı. Yüksek mahkeme 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35’inci maddesine 2008 yılında eklenerek kusursuz sorumluluğu getiren bu iki fıkranın anayasaya aykırı olduğuna hükmederek iptal etti.
İptal kararıyla Anayasa Mahkemesi görevde yer almayan kanuni temsilcinin kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle, bir başkasının yaptığı eylem veya ihmali sonucunda meydana gelen sorumluluğa ortak olmasının da adalet ve hakkaniyetle bağdaşmadığını ortaya koydu.
Artık ortaklıktan ve dolayısıyla görevden ayrılan kanuni temsilciler için kamu borçlarında müteselsilen sorumluluk ortadan kalktı. Böylece parasal yüküm ve mesuliyetlerini noksansız ve zamanında ifa etmiş olan kanuni temsilcilerin görevde olmadıkları dönemler için müteselsilen sorumlu tutulmaları artık mümkün değil…
ÖNCELİKLER NE OLACAK?
Kusurlu olmadığı halde asıl mükellefin vergi borçları kendisinden istenen kanuni temsilciler, Anayasa Mahkemesi’nin bu iptal kararı öncesinde dava açmış veya dava açma süresi geçmemişse, bu davalarda, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının uygulanmasını talep etmeli. İş işten geçmiş, kusurlu olmadığı halde iptal edilen hüküm çerçevesinde vergi ve/veya ceza ödemek durumunda kalmış olan kanuni temsilciler de ödedikleri bu tutarları kusurlu olan kişi ya da kişilere “rücu etme” amacıyla haklarını adli yargıda arayabilirler.
Ali TEZEL