22 Temmuz 2007 tarihinde yapılacak olan seçim takvimine göre partilerin resmi olmayan milletvekili adayları görücüye çıkmıştır. Seçim listeleri incelendiğinde partilerin listelerinde ne yazık ki Çubuklu bir adaya rastlanılamamıştır. Çubukluyu bir dönem daha TBMMde maalesef çubuklu olmayan vekiller temsil edecek, milletvekilleri kanalıyla takip edilecek işi olan çubuk halkı, önceliği Çubuk ve Çubuklu olmayan vekillerin peşinde koşmaya devam edecektir.
Peki, gelinen bu noktada birinci husus Çubuk Platformu ve Çubuğumuzun diğer önemli sivil toplum kuruluşu, Çudef işbirliği ile düzenlenen "Çubuk Milletvekilini İstiyor" etkinlik ve toplantıları bir işe yaramamış mıdır? İkinci bir husus partilerin milletvekili listeleri nasıl okunmalıdır?
Bir kısım Çubuklu vatandaşın bu toplantılar daha yapılmadan önce dediği gibi biz başında söylemedik mi bu toplantılardan bir şey çıkmaz kanaati veya kehaneti doğru mu çıkmıştır? Çubuklunun önüne getirilen adayları seçmekten başka bir alternatifi ve şansı yok mudur? Çubukta bu ve benzeri faaliyetler başarısız olmaya mahkûm mudur?
Bana kalırsa ülkemiz; Ortadoğunun en buhranlı günlerini yaşadığı son günlerde tabiri caizse kendi bindiği ağacı kesen bir tür akıl tutulmasının yaşandığı bir dönemi yaşamaktadır. Son birkaç ay içerisinde yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçimi, mitingler, askeri muhtıra... AKPARTİnin Devlet biziz diyen kesimler nezdinde meşruiyet sorununu aşamadığını göstermiştir. Beş yıldır iktidarda olmasına rağmen, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yapmasına rağmen Abdullah GÜLe dahi Cumhurbaşkanlığı adaylığı için bu derece tepki gösterilmesi, meşruiyet sorununun derinliğini göstermiştir.
Muhalefet partilerinin parlamentoya girmeyerek AKPARTİnin Cumhurbaşkanını seçmesini engelleme çabaları, Anayasa Mahkemesinin cumhurbaşkanlığı seçimi için toplantı yeter sayısı olarak 367 milletvekilinin katılımı gerektiği yönündeki kararı neticesinde tek başına Cumhurbaşkanını seçemeyen AKPARTİ tarafından bu tıkanıklığı aşmak için alınan en erken seçim kararı ile seçim takvimi başlamıştır.
Bahsedilen olaylar ve müdahaleler neticesinde gelinen seçim sürecinde partilerin aday belirleme süreci de olağanüstü şartların gölgesi altında; sağ-sol-milliyetçi-muhafazakâr... ve sair siyasi terimlerin alaşağı olduğu, parti geçmiş ve geleneklerini yok sayan ittifak, birleşme ve katılımlar ve yukarıda açıklanan sosyal mühendislik denemeleri neticesinde seçmenin ve partilerin kamplaştırılması, siyasi eğilimlerin iki kampta öbekleştirilmesi aday belirlemede de önseçim yöntemiyle değil de merkez(lider) yoklamasının tercih edilerek halkın demokratik temayüllerinin en az yansıdığı bir aday belirleme süreci yaşanmıştır.
Aday belirlemede partilerin bulundukları siyasi yelpazedeki konumları, tüzüklerinde ve parti programlarında savundukları dünya görüşlerini hayata geçirecek kişilikler veya daha çok oy alacağı düşünülen yerel adaylar yerine konjonktürden kaynaklanan merkeze yakın adayların tespiti yoluna gitmişlerdir.
Örneğin AKPARTİ tarafından ön seçim ile bölgelerinden daha çok oy alacak yerel veya kurucu tabanına uygun adaylar yerine sol kimlikli ve merkeze yakın (Ertuğrul GÜNAY, Zafer ÜSKÜL, Zafer ÇAĞLAYAN,..) adayların merkez yoklamasıyla atanması, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşanan meşruiyet sorununu aşmaya yönelik olduğu görülmektedir. Bunun gibi CHPnin kendini tanımladığı ve dayandığı taban hilafına konjoktürel nedenlerle mitingleri düzenleyen kişiler ile sağ kimlikli adayları(lutfullah KAYALAR, Yaşar OKUYAN, Edip Safter GAYDALI ) merkez yoklaması ile atayarak iktidar partisinin karşısında olan sağ oyları da çatısı altında toplama çabalarını buna örnek olarak gösterebiliriz. Bu saikler etkisinde AKPARTİ ile CHPnin merkez yoklaması ile mevcut milletvekillerinin yarısından fazlasının liste dışı bırakılması ve gösterilen adayların merkeze yakın birbirine benzer özellikler göstermeleri de yaşanan bu döneme özgü sonuçlar olarak görmek gerekir.
Bu nedenle önümüze alelacele getirilen seçim sandığı normal mecrasında akan demokratik eğilimlerin sandığa yansıtılmasından daha ziyade dışarıdan müdahalelerin etkisiyle siyasetsizleştirmenin, birbirine benzeşme ve yönlendirmenin ve merkezileştirmenin etkili olduğu aday belirleme sürecinde; Çubuktan çubuklu bir milletvekili adayının listelere girememesinin nedeni mevcut olan sivil toplum kuruluşları tarafından çubuktan milletvekili seçilmesi için yapılan iyi niyetli toplantı ve etkinliklerin yetersizliği veya başarılamayacak olanın peşine takılmak olarak asla açıklanamaz.
Bu tür etkinlik ve toplantıların küçümsenmemesi, çubuk için özverili faaliyetlerde bulunan insanlarımızın azim ve kararlılıklarının kırılmaması gerekir. Aksine bundan sonra yapılacak normal, tam demokratik ortamda, vatandaşın eğiliminin listelere tam yansıtılacağı seçimlere daha şimdiden, çubuktan bir milletvekili seçilmesi için tüm sivil toplum kuruluşları ve parti teşkilatlarının hazırlanması gerekir. Yapılan hiçbir çalışma heba olmaz, hiç kimse çubuktan bir milletvekili seçilmesi kampanyasını küçümseyemez, küçümsememelidir de