Vaka artışına rağmen tedbirsizlik sürüyor. Salgın sürecinde başa döndük.
65 yaş ve üstü evlerde hapis olunup, “psikolojik corona” olurken, 20 yaş üstü ve 45 yaş aralığında olanlar ise hala sokaklarda cirit atıyor; Kanun, kural ve önlem tanımıyorlar...
Bazı illerde 65 yaş üstüne sokağa çıkma uygulaması başlatıldı. Birilerinin sorumsuz ve duyarsız davranışları sonucu fatura yine dönüp-dolaşıp 65 yaş ve üstüne çıkacak...
YAŞLILARDA “KIRIK KALP SENDROMU” UYARISI!
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, corona virüsü nedeniyle sokağa çıkma kısıtlaması getirilen 65 yaş ve üstü vatandaşlarda “kırık kalp sendromu” oluşabileceği uyarısında bulundu.
Akgül, “Kendini kalp kriziyle gösteren bir hastalıktır ama damarlar açık bulunduğu için gözden kaçar. 'Evde kal'ı biraz serbestleştirmemiz gerekmekte. Çünkü evde kalanların psikolojisi bozulmaya ve hastalıkları çok artmaya başladı” demişti.
Corona virüsü salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında 65 yaş ve üstü vatandaşlar, (sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemlerde pazar günleri uygulanan 4 saatlik iznin haricinde yaklaşık 11 Mart’tan –Mayıs ortalarına kadar) 2 aydır evlerinden çıkamıyordu.)
Uzmanlar ise uzun süre evde kalmanın yoğun strese ve kaygıya dönüşebileceği konusunda uyarılarda bulundu.
65 YAŞ VE ÜSTÜ İLE YALNIZ YAŞAYANLARI KAPSIYOR
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Ahmet Akgül, salgın sürecinde önlemler gereği evinde kalan özellikle 65 yaş ve üstü ile yalnız yaşayanlarda, yoğun stres nedeniyle “kırık kalp sendromu” oluşabileceğini söyledi.
Yoğun stres ve sosyalleşmenin azalması gibi durumlarda damarların kasılıp baloncukların oluştuğunu ve damarların tekrar açıldığında kalp kasının bozulduğunu söyleyen Prof. Dr. Akgül, düzeltmek için de kalp yetmezliği tedavisinin uygulanması gerektiğini belirtmişti.
“YALNIZLIKTA VE SOSYALLEŞMENİN AZALMASI GİBİ DURUMLARDA OLUYOR”
Evde kalanlarda hastalıkların artmaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Akgül online (çevrimiçi) olarak psikolojik destek verilmesi gerektiğini belirtti.
Akgül, şu ifadeleri kullanmıştı;
- Bu hastalık, özellikle 65 yaş ve üstü kadınlarda ve yalnız yaşayanlarda ortaya çıkmıştır. Bu hastalıkta hastalar çok ciddi bir kalp ağrısı yaşıyor ve hemen hastaneye gidiyorlar.
- Kalp krizinde, hastanın kanına bakılıp EKG’si çekilir. Kalp krizi tanısı konduğu zaman da hemen anjiyoya alınır. Anjiyoda o tıkalı damar açılmaya çalışılır. Hasta birkaç gün yatıp gider. Fakat bu hastalık öyle değil.
- Şikâyeti gerçekten tamamen bir kalp krizi şikayeti, yani göğüste ciddi bir baskı ve sanki bir fil oturuyormuş hissi var. Hasta hemen acile gider ve acilde yine EKG’ye bakılır. EKG’de gerçekten kalp krizi bulguları olur, kalp kaslarında harabiyet görülür.
- Hasta anjiyoya götürülür, fakat bu sefer bakılır ki kalp damarları tamamen açık. İşte hastalığın farkı burada. Damarlar açık olunca “tamam, bu hastada bir şey yok” deniyor ve hasta birkaç gün dinlendirilip eve gönderiliyor.
“Kırık kalp sendromu” deyince biraz basit gibi duruyor ama bu öyle bir hastalık değil. Uzun süre yoğun stres altında kalınca; mesela bir eşin veya çocuğun kaybında, iflas etmede, yalnızlıkta, şu an olduğu gibi evde kalma gibi yoğun streslerde ve başka streslerin de birikmesinde, sosyalleşmenin azalması gibi durumlarda oluyor.
“BİRAZ ‘EVDE KAL’I SERBESTLEŞTİRMEK LAZIM”
* Bu kendini kalp kriziyle gösteren bir hastalıktır ama damarlar açık bulunduğu için gözden kaçar. Bu hastalarda özellikle şu günlerde, yaşı biraz ileriyse ve biraz da yalnızsa muhakkak psikolojik danışmanlık yapılması lazım.
* Şu anda devletimizin aldığı önlem çok iyi. ‘Evde kal’ ama artık bunu biraz serbestleştirmemiz gerekmekte. Çünkü evde kalanların psikolojisi bozulmaya ve hastalıkları çok artmaya başladı.
* Kırık kalp sendromunun tedavisi de kalp krizi tedavisi değildir. Tedavisi çarpıntı, aritmi tedavisidir ve bu hastalara kalp krizi değil, kalp yetmezliği tedavisi gerekir.
“PSİKOLOJİK DESTEK LAZIM”
Coronaya karşı alınan tedbirlerin önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Akgül, sözlerine şöyle devam etti:
* Önlemlerimiz tabii ki çok önemli. Yine önlemlere dikkat ederek bu kişilerin biraz daha sosyalleşmesini, dışarı çıkmasını artırmamız gerekecek. Şu anki uygulama güzel ama yeterli olmayabilir.
* Aynı zamanda bu kişilere kesinlikle online bir şekilde psikolojik destek sağlamak lazım. Belediyeler ve devletimiz bu konuda çalışmalar yapıyor, bizim de online destek hatlarımız var. Bunlar çok önemliler.
* Ayrıca kalp yogası da önemli bir tedavidir. Oturduğunuz yerde yapacağınız nefes egzersizleriyle, fiziksel egzersizlerle ve zihinsel egzersizlerle hem stresle hem de hareketsizlikle baş edebilecek hale gelebilirsiniz. Evde yalnız başına kalan insanlarda kalp sağlığı açısından stres yoğunluğu çok önemlidir.”
VAKA SAYILARI ARTIYOR!
BİLİM KURULU ÜYESİ ÖZLÜ: “HİÇBİRİMİZ GÜVENDE DEĞİLİZ!”
İki gündür günlük vaka sayısında artış yaşandığını belirten Sağlık Bakanlığı Corona virüsü ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, Twitter hesabından vatandaşlara kritik uyarılarda bulundu.
Özlü, “Bu bir uyandırma alarmı.”
“Bana bir şey olmaz” demeyin. “Herkese olan size de olabilir. Siz de herkes gibisiniz. Hiçbirimiz güvende değiliz" dedi.
Özlü, katıldığı bir TV programında yaptığı açıklamada ise “Bugünkü rakamlar bize alarm çalıyor şu anda. Tekrar eskiye dönebiliriz, yasaklar gelebilir, her şey geriye dönebilir diye bizi uyarıyor” dedi.
Prof. Dr. Özlü’nün açıklamaları şu şekilde:
* İki gündür günlük olgu sayımızda artış var. Bu bir uyandırma alarmı. “Salgın bitti, tehlike geçti, eski günlere döndük” gibi davranmaya devam edemeyiz. Virüs tedbirsizliği affetmiyor. Salgın kaldığı yerden devam etmek için fırsat kolluyor.
* Bazılarımızın tedbirsizliğinin faturasını hepimiz ödüyoruz. Bu mücadeleyi hep birlikte yürütmek zorundayız.
* Memleketinize, köyünüze, baba ocağınıza döndüğünüzde eski alışkanlıklarınızı tekrarlamayın. Akrabalarınız, büyükleriniz, komşularınızla temas, el öpme, sarılıp, kucaklaşmaktan sakının. Ortak yemek, kahvaltı ve partilerden kaçının. Onları ve kendinizi tehlikeye atmayın.
* Nişan, söz, sünnet, taziye, asker uğurlama gibi törelerimizi eskisi gibi değil; maske, mesafe ve hijyen kurallarına uygun olarak ve yeni normlara göre yapalım.
* “Bana bir şey olmaz” demeyin. Herkese olan size de olabilir. Siz de herkes gibisiniz. Hiçbirimiz güvende değiliz. Virüs içimizden birilerinde dolaşmaya devam ettikçe, hepimiz tehdit altında olacağız. Bu kolektif bir mücadele. Birbirimizi uyaralım.
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, katıldığı bir televizyon programında da vaka sayılarındaki artışı yorumladı.
“PLATO OLUŞTU”
Sağlık Bakanlığı’nın dün açıkladığı virüs vakalarındaki verileri değerlendiren Özlü, şunları söyledi:
* 700’lü rakamlara kadar günlük yeni vaka sayısında bir düşme olmuştu.
* Bunu daha çok bayramdaki 4 günlük sokağa çıkma yasağının olumlu yansıması nedeniyle yaşamıştık.
* Şimdi baktığımızda yine bin-bin yüzlü seviyelere geldi. Ben eğriye baktığım zaman genel olarak 18 Mayıs’tan itibaren bu düzeyi koruduğunu görüyorum günlük yeni vaka sayılarının.
* Yani bin 200 ile 800, bin 200 ile 900 arasında bir bantta oynamalar oluyor. Kimi zaman 900-800’e düşüyor, kimi zaman bin, bin 100-bin 200’e ulaşıyor.
* Bir platonun oluştuğunu söyleyebilirim. Bir çıkış ivmesi yok. Bir düşme ivmesi de yok.
* Ara ara düşmeler ve çıkmalar olmakla birlikte, genel itibariyle vaka sayılarımızın bu düzeyde sabitlendiğini düşünüyorum.
“SALGININ KONTROL ALTINDA DEVAM ETTİĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİZ”
Vaka sayılarının bugünlere ulaşmasındaki gecikmenin ya da duraksamanın nedeninin tedbirsizlikler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özlü, şöyle konuştu:
* Yoksa eğer kurallara uyulsa, genel olarak maske, mesafe ve hijyen kuralına riayet etseydik, bugün bu rakamlar bu düzeyin çok altına inmiş olabilirdi. Ve daha güvenli günlere ulaşmış olurduk.
* Ama maalesef bazı dikkatsizlikler, tedbirsizlikler, umursamazlık, her şey bitmiş gibi bir algının oluşması bu duraklamaya, gecikmeye neden oluyor. Tabi hepimiz bu rakamları her gün endişeyle izliyoruz.
* Genel olarak bakıldığında ben şunu söyleyeyim, sadece günlük vaka sayıları üzerinden çıkarsamada bulunmak çok doğru değil. Diğer parametrelere de bakıyorum ben.
* Günlük rakamlar açıklandığında örneğin test yapılan kişiler arasında pozitif çıkan kişilerin oranı azalıyor.
* Eskiye kıyas edildiğinde yüzde 2,5’lar seviyesinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu düzeyde bir sorun görmüyorum.
* Yani toplumda hastalığın, virüsün bulaşması azalıyor diye düşünüyorum.
* İkincisi toplam vaka sayımız, hasta havuzumuzun azalmakta olduğunu görüyorum. Her gün iyileşen hasta sayımız artıyor.
* İyileşen hasta sayılarımızın artması olumlu bir parametre. Tüm veriler birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’de salgının kontrol altında devam ettiğini söyleyebiliriz.
“HAVA SICAKLIĞINDAKİ UMUT BOŞA ÇIKTI”
Hava sıcaklığının virüsün bulaşıcılığına etkisi üzerine konuşan Özlü, “Havaların sıcaklığının buna etkisi olmadığını düşünüyorum. Böyle bir umudumuz vardı ama maalesef o umut boşa çıktı biraz.
Şu anda İran, Sudan, Katar, Suudi Arabistan, Umman ve diğer Ortadoğu ülkelerinde vaka sayılarının arttığını görüyoruz” dedi.
“RAKAMLAR ALARM VERİYOR”
Sağlık Bakanlığı’nın virüs salgınında bugüne dair verilerini de yorumlayan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, şunları söyledi:
- Endişe verici, kaygı verici. Yükselme trendi devam ediyor. Dün itibariyle bini aşmıştık.
- Bugün yaklaşık 250’ye kadar bir artış var günlük vaka sayısında. Bu artış devamlılık gösteriyor gibi. Yarın ne olacak bilmiyoruz.
- Bu artış böyle devam ederse işler kontrolden çıkabilir. Buna müdahale gerekebilir. Hepimizin çok dikkatli olması lazım.
- Bu süreç tersine dönmemeli. Çok zahmet çektik bugüne kadar bu virüsü, bu düzeye getirmek için, kontrol altına almak için salgını… Bu bence çok uyarıcı.
- Bugünkü rakamlar bize alarm çalıyor şu anda. Aman dikkat diyor. Yanılmayın, bu iş bitmedi, virüs hala bakın ortada ve artış başladı, dikkatli olun, tekrar eskiye dönebiliriz, tekrar kısıtlamalar gelebilir, yasaklar gelebilir, her şey geriye dönebilir diye bizi uyarıyor.
- Bunu ciddiye almamız lazım. Dünkü uyarı bugün daha belirgin hale geldi. Sarı alarma geçtik şimdi.”
Maske takın. Hayat kurtarın...
- Maske takın
- Fiziksel mesafeyi koruyun
- Ellerinizi yıkayın
Doğru şekilde bilgi edinip uygun önlemleri alarak kendinizi ve çevrenizdekileri koruyun. Yerel sağlık kurumunuzun önerilerine uyun.
COVID-19'un yayılmasını önlemek için:
Ellerinizi sık sık temizleyin. Sabun, su veya alkol bazlı dezenfektan kullanın.
Öksüren veya hapşıran kişilerle aranızda güvenli mesafeyi koruyun.
Fiziksel mesafeyi koruyamadığınız durumlarda maske takın.
Gözlerinize, burnunuza veya ağzınıza dokunmayın.
Öksürürken veya hapşırırken burnunuzu ve ağzınızı dirseğinizin iç kısmıyla veya bir mendille kapatın.
Kendinizi iyi hissetmiyorsanız evde kalın.
Ateş, öksürük ve solunum güçlüğü şikayetleriniz varsa tıbbi yardım alın.
Başvuracağınız sağlık hizmetleri sağlayıcısını önceden aramak, doğru sağlık tesisine en hızlı şekilde yönlendirilmenize olanak tanır. Bu yaklaşım, hem sizi korur hem de virüslerin ve diğer enfeksiyonların yayılmasını önler.
MASKELER
Maskeler, virüsün maskeyi takan kişiden diğer kişilere yayılmasını önlemeye yardımcı olabilir.
Tek başına maske, COVID-19'a karşı koruma sağlamaz; bu önlem, fiziksel mesafe ve el hijyeni önlemleriyle birlikte kullanılmalıdır.
Yerel sağlık kurumunuzun önerilerine uyun. T
Tek başına maske, COVID-19'a karşı koruma sağlamaz; bu önlem, fiziksel mesafe ve el hijyeni önlemleriyle birlikte kullanılmalıdır. Yerel sağlık kurumunuzun önerilerine uyun.
20 YAŞ ÜSTÜ VE 45 YAŞ ARALIĞINA DA KISITLAMA GETİRLMELİ..
65 yaş ve üstüne çeşitli kısıtlamalar getirilirken 20 yaş üstü ve 45 yaş aralığında hala bir kısıtlama yok.
65 yaş ve üstü eve kapatılırken, 20 yaş üstü ve 45 yaş aralığına kısıtlama getirilmez ise vakaların artması ile birlikte şimdilerde de olduğu gibi sürekli başa dönmek zorunda kalırsınız...
Bir kural herkese şamil olursa bir sonuç alırsınız.
Oysa gerçek bulaştırıcılar (20 yaş üstü ve 45 yaş aralığı) ile ilgili henüz bir kısıtlama veya yasak getirilmedi.
Bu yaş aralığı hala sokaklarda maskesiz dolaşmakta, maske takanlar ise maskelerini burun ve ağız altına indirmekte tabiri caizse aksesuar olarak kullanmakta. Ya da dirsek, bilek, kulaklarında ve hatta ceplerinde, kemerlerine sıkıştırılmış vaziyette veya çantalarında gezdiriyorlar. Görevlileri görünce de gizledikleri yerden çıkartıp takıyorlar. Görevli gözden kaybolunca da tekrar eski yerine takıyor veya koyuyorlar...
Bu sorumsuz ve duyarsızlar akşamları evlerine dönüyorlar. Evde kimler var? Anne babaları, yani genelde 65 yaş ve üstü büyükleri...
Sokakta virüs kapan bu yaş aralığı duyarsızlar eve gelince kime virüs bulaştıracaklar. Tabii ki öncelikle 65 yaş ve üstü ebeveynlerine.
Siz istediğiniz kadar 65 yaş ve üstünü evlere hapsedin, 20 yaş üstü ve 45 yaş aralığına kısıtlama ve yasak getirmediğiniz müddetçe salgınla mücadelede bir adım dahi ileri gidemezsiniz.
Sadece 65 yaş ve üzerindeki değerli büyüklerimize en büyük kötülüğü yapmış olursunuz...
Pandemi süreci tam olarak bitmeden 1 Haziran 2020 tarihi itibarıyla normalleşme süreci resmen başladı.
Bu süreçte zaman içerisinde;
- AVM’leri açtık,
- Toplu taşımayı açtık,
- Turizm bölgelerini açtık. Banka kredisi verip insanları tatile gönderdik.
- Nişan, düğün, taziyeler, asker uğurlamalarını serbest bıraktık.
- Kutlama, açılış ve bayramlaşma sonucu vakalarda artışlar başladı.
Bunlar tabii ki iyi niyetle yapıldı. Ama sorumsuz ve duyarsız kendini bilmezlerin kural tanımazlığı yüzünden pandemi ile mücadelede başa dönmek zorunda kalındı...
O zaman pandemi ile mücadele için yukarıdaki kurallara harfiyen uyalım. Uymayanları uyaralım...