Bir hastanede veya poliklinikte sıra bekliyorsunuz.
Sıra size gelmiş ve tam içeri gireceğiniz sırada şık giyimli, kravatlı, saçları jöleli, eli çantalı bir adam gelir. Kapıyı dahi çalmadan içeri girer.
Siz sağa sola bakınıp oflanıp puflanmaya başlarsınız. Sinir katsayılarınız tavan yapmıştır. İçeri giren bir ilaç firması temsilcisidir. Çağdaş adıyla reprezant.
Çoğunlukla sizden esirgenen ilgi ve alakanın kat kat fazlasını görür. Bu yüzden kendilerini imtiyazlı hissederler. İçeri girerken kimseden izin alma gereksinimi duymamaları da bu yüzdendir. Muhabbet uzadıkça sanki sizin ömrünüz kısalır. Neticede yine sermayeden yersiniz.
Şimdi söyleyeceklerimiz potansiyel sinir katsayınızı daha da fazla yükseltecek.
Hayatımız çelişkilerle dolu. Sağlıklı yaşamak için her yola başvuruyoruz. Bu nedenle her yerimiz ilaç. Ama yinede her taraf hasta insanlarla dolu.
Bu çelişkileri gündeme getirmek için peş peşe kitaplar yazılıyor cesur kalemlerce.
Batı tıbbının bizi iyileştirmek istemediğini iddia edecek kadar ileri gidiyor bazıları.
"Batı Tıbbı Sağlığınızın Altını Nasıl Oyar?" kitabının yazarı Shane Ellison tıp sisteminin karanlık dehlizlerini en güzel şekilde ortaya koyuyor.
Özellikle modern Batı tıbbı diyor yazar. Çünkü bir medeniyetin, bir anlayışın hastalığa ve sağlığa yüklediği anlamlar sorgulanıyor burada.
Bütüncül bir yaklaşımla hareket edip herkesi aynı şekilde itham etmek elbette hem bilimsel hem ahlaki değildir. Ancak bir zihniyette çoğunlukla görülen bir yaklaşımı da ele alıp irdelemek zaruridir.
Eğer sağlığı kutsayarak tabulaştırır, hastalığı tamamen istenmeyen bir unsur olarak görürseniz ölümü de asla isteyemezsiniz. Hele hele hastalığa rahmet gözüyle hiç bakamazsınız. Ona katlanmak için gereken sabır kavramına da zaten pek alışık değilsinizdir. Çünkü kişisel gelişim kitaplarında sabır out olmuştur çoktan.
Netice de ilaç kullanmak alışkanlık haline geliyor. Yani birileri önce alışkanlıklarımızı değiştiriyor. Sonra da daha çok ilaç satmak için yöntemler buluyor.
Bu nedenle her sektör gibi büyümek isteyen İlaç sektörü kendine yeni alanlar açar. İnsanın doğal süreci içersinde yaşayabileceği durumları bile farklı isimlerle isimlendirerek hastalık gibi algılanmasını sağlar. Ya da sağlıklı insanlara da ilaç satmanın yollarını arar. Hiçbir yan etkisini hesap etmeden sağlıklı iken bile ilaç kullanır hale geliveririz.
Sektörü ayakta tutmanın bir diğer yolu da diğer yaklaşımları ötekileştirip bilim dışı ilan etmektir. Alternatif tıbba bu kadar karşı olunmasının ve hayat hakkı tanınmamasının altında yatan sebeplerden birinin de ilaç firmalarının pazarlarının daralması endişesi olmasıdır.
Bunun içinde alternatif tıbbı ötekileştirme yollarına başvurulur.
Alternatif tıbda, pozitif ilimlerle açıklanamayan birçok tedavi yönteminin mevcut olması onun adeta aforoz edilmesine yol sebep olur. Çünkü bilim ve kullandığı yöntem bir tabudur. Bunun dışındaki hiçbir yaklaşım kabul edilmez.
Bazen de alternatif tıp adına ortaya çıkıp şarlatanlık yapanların densizlikleri de bu sektörün eline adeta koz verir.
Modern tıp çevrelerinin bu şarlatanlara yönelttiği haklı eleştiriler, zamanla bir genelleme haline gelmesine yol açar.
Zaten istenen de budur. Maksat hâsıl olmuştur.
Modernizmin bir yansıması olan bu bakış açısının karşısında yer alanların sesleri maalesef pek çıkmamakta, ya da bastırılmaktadır.
Ümit edelim ki bu alanda farklı yaklaşımlar daha çok çıksın ve yeni umutlar doğsun.