RECEP TAŞ İDDİALARA CEVAP VERDİ

Çubuk Dernekler Federasyonu başkanı Recek Taş ,geçen hafta sonu düzenlenen 4. Aşure ve Birlik günüyle ilgili eleştirilere cevap verdi.

 

Saygıdeğer Şevket TANDOĞAN’ın 27.12.2011 tarihli  “BİRLİKMİ GAFMI?”

Konulu eleştirisine cevaptır.

Çok değerli Şevket Hocam, 25 Aralık 2011 Pazar günü organize etmiş olduğumuz 4. Aşure ve Birlik Günü programımız hakkında açıklama gereği duyarak duygularınızı basın yoluyla paylaşmışsınız.

Konuya gösterdiğiniz duyarlılık için çok teşekkür ederim. Yazdığınız yazıdan ve eleştirilerinizden istifade ettiğimi de samimiyetle itiraf ediyorum.

Ancak, dile getirdiğiniz her konuda sizlere katılmadığımı da hoşgörünüze sığınarak belirtmem gerekiyor.

Şöyle ki;

1.    Salonu dolduran toplumun hangi mezhepten veya hangi meşrepten olduğunu doğrusu bilmiyorum. Merak da etmiyorum. Oradaki saygıdeğer her konuğu konuşmamda da belirttiğim gibi Allah’a inanan, Kuran’a inanan ve Hz. Muhammed Mustafa’ya ümmet olan mümin ve Müslümanlar olarak düşünüp kardeşlik hukuku içinde söylemimizi yapıp programımızı da ona göre belirledik.

2.    Programda sadece Alevi Bektaşi kültürü anlatılıp Semah gösterisi yapıldığı doğru değildir. Eğer programı sonuna kadar izlemiş olsaydınız bu yanlışa düşmemiş olurdunuz. Söz konusu programda Aşure’den yola çıkarak İslam dünyasının ortak paydalarından olan ehlibeyt sevgisi ve kerbelâ acısı işlenmiştir. Bu bağlamda asırlardır Anadolu’yu aydınlatan Hoca Ahmet Yesevi, Hz. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram, Pir Sultan Abdal gibi manevi mimarlarımızdan öğütlerin yer aldığı tiyatral gösteriler ile Semazen ve İlahi Grupları da yer almıştır. Dolayısıyla programımız ortak kültürümüzden kesitler sunan,  bütünleştirici ve birleştirici nitelik arz etmiştir.

3.    Kuşkusuz konuşmacılar söylediklerinden sorumludurlar. Söylenen her sözü doğru kabul etmek mecburiyetinde de değiliz. Takdir edersiniz ki böylesi programlarda bazen beklenmedik veya ortama uygun olmayan sözler olabildiği gibi, konuşmacıların ne söyleyeceklerini önceden bilmek ve buna göre tavsiyelerde bulunmak doğru olmadığı gibi nezaket kurallarına da aykırıdır.        

Ancak anlamak için dinlemek, saygı göstererek saygı bulmak son derece önemlidir. Bir başka önemli olan ise beğenilmeyen bir hususa takılıp programın bütünlüğünü mahkûm etmek en azından iyi niyet ve emeğe saygısızlıktır.

4.    Hükümetimizin büyük bir sorumluluk içinde yürüttüğü milli birlik ve kardeşlik projesi çerçevesinde yapmış olduğu çalıştaylar, bilim adamlarımızın çalışmaları kuşkusuz takdire şayandır. Tarihin bize emanet ettiği problemleri eskiden olduğu gibi ertelemeden veya üstünü örtmeden üzerine gidilmesi ve farklılıkları anlamaya çalışıp makul ve mantıklı taleplere çözüm bulma gayretleri takdire şayandır. Bizim gayretlerimiz de bu minvalde samimiyetle ve iyi niyetlerle hazırlanmış ve sivil toplumun milli birliğe ve toplumsal bütünlüğe bir katkısı olarak görülmelidir.

5.    Esas itibariyle, problem diye önümüze çıkan olgulara bakıldığında, ön plana çıkan en önemli unsurun cehalet ve bilgisizlikten beslenen ön yargılar ile zaman içinde kardeşler arasına bir şekilde giren güvensizlik unsurunun bulunduğu gerçeğinden hareketle yargılamadan, ötekileştirmeden ve saygı göstererek dinlemek ve anlamak gerekmektedir.  Bizler de bu ilke üzere hareket edip, bilime ve bilimselliğe önem vererek iki saygın bilim adamını konuşmacı olarak görev vermişizdir.

6.    Değerli hocam, kimlerin Müslüman kabul edilip kimlerin edilmeyeceğini sizler daha iyi bilirsiniz. Yazımın başında bizim o salondaki herkesi mümin ve Müslüman gördüğümüzü belirtmiştim. Sizi temin ederim ki o salonu dolduran veya yer bulamadığı için salondan ayrılmak zorunda kalan tüm kardeşlerimiz en az bizler kadar birliğe, beraberliğe ve kardeşliğe inanmış insanlardır. Ayrıca, kimse kimsenin imanı ve itikadını da zedeleyemez. İtikadından şüphe duyan varsa onu bilmem.

7.    Girişimimizi riskli ve tehlikeli bularak çatışmaya sebep doğurabileceğini belirtmektesiniz. Bu satırları okuyarak dehşete düştüğümü itiraf etmeliyim. Bizler birliğe ve kardeşliğe hizmet edelim derken bu şekilde görülmek şahsen beni ziyadesiyle üzmüştür. Sanıyorum amacını aşan ve haksız bir değerlendirmedir.  

Bizim kimsenin mezhebinden veya meşrebinden sıkıntımız yoktur. Eğer Prof. Dr. Osman EĞRİ hocayı dikkatle dinlemiş olsaydınız. Bırakınız mezhepler arasındaki ayrışmayı kimi tarikatların ismini de zikrederek aralarındaki ortak paydaları ve hangi ortak kaynaktan beslendiklerini de öğrenmiş olurdunuz.

          Eksik olmayın, iyi niyetimize de vurgu yaparak tarihimizdeki zulümlere dikkat çekmemi çok ağır hata olarak göstermişsiniz. Şahsen ömrünü milli ve manevi değerlere adamış milliyeti, dini ve tarihi ile iftihar etmiş bu fakiri, böyle yansıtmak yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Zira o konuşmam harfiyen şöyledir. “…Bendeniz bugün burada kardeş olmaktan falan da bahsetmeyeceğim, Çünkü bizler, Aynı Allah’a, Aynı kitaba inanan ve Aynı peygambere ümmet olan mümin ve Müslümanlarız. Bu vasıflarımız nedeniyle Bizim kardeşliğimizi zaten Kuran müjdeliyor.

Ancak problem burada bitmiyor. Çünkü Hz. Âdem atamızın çocuklarından başlayarak günümüze kadar geçen tarih hep parlak sayfalardan oluşmuyor. Ne yazık ki, bizim tarihimiz Bazen iktidarını kalıcı hale getirmek, bazen egemenlik alanını genişletmek, bazen da sinsi emellerini hayata geçirmek üzere üretilen provokasyonlarla kardeşin kardeşe kırdırıldığı acı örnekler ve yapılan zalimliklerle dolu” şeklindedir. Bu cümlemin sonunda ki dolu sözcüğü belki amacını aşmış olabilir. Bunun yerine böylesi kötü örneklere sıkça rastlanmaktadır vb bir cümle daha isabetli olabilirdi.

Sizden ricam, hayatta Bazen Hamaset’te gerekebilir ancak dozunu kaçırmadan ve gerçeklerden de uzaklaşmadan bu görüşünüzü yeniden değerlendirmenizi dilerim.  

8.    Sayın Prof. Dr. Eğri’nin konuşmasında Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman ile diğer kıymetli ashabı görmezden geldiğini iddia ediyorsunuz. Şahsen böyle bir özel gayret görmediğimi ve gündeme sadık kalarak konuşmasını sürdürdüğünü belirtmeliyim. Şahsınızın değerlendirmesine benzer bir başka değerlendirmenin ve böylesine yanlış bir algının ortaya çıktığını hiç kimseden duymadığımı da belirtmeliyim.

          Esas itibariyle Ehlibeyt ile adı geçen kıymetli halifelerin arasındaki akrabalık bağları ve İslam’ın hizmetkârlığı dışında doğrudan nasıl bir bağlantı kurulur veya adı geçen değerli halifeler de Ehlibeyt mensuplarımıdır ?doğrusu bende öğrenmek isterim.

9.    Evladı resul Hz. Hüseyin ve yakınlarının şehit edilmelerine olan ortak acıyı dile getirdikten sonra bu yarayı sarmak yerine acite edip daha da kaşıyarak derinleştirmek ve karşı taraftaki sahabeleri lanetlemek doğru değildir diyorsunuz. Bu değerlendirmendeki yarayı sarmak yerine acite ederek derinleştirme düşüncenizi kabul edemem. Zira benim konuşmamı dikkatle dinlemiş olsaydınız “…bu gün olduğu gibi bir etkinlik düzenleyerek insana yararlı olmak, kardeşler arasındaki sevgi ve dostluk bağlarını geliştirmek, tarihten ders alarak ondan kin ve nefret yerine sevgi üretmek, insanı ve insani değerleri yüceltmektir amacımız” dediğimize tanık olurdunuz. Ayrıca, diğer konuşmacıların da bu hususa azami dikkat ettiklerini belirtmeliyim.

          Bendeniz şahsen hiç ama hiç kimseye lânet okunmasını tercih etmem. Hoşlanmadığım fiilleri Allah’a havale etmeyi tercih ederim. Hele hele sahabeden birine asla lanet edilmesini de hoş karşılamam.          

Bu konudaki farklı yaklaşımlara zaman zaman şahit olmakla beraber şunu da iyi biliyorum ki Alevi-Bektaş-i inancının (tarikatının) temelini teşkil eden 4 kapı, 40 makam hiç kimseye lanet okumaya cevaz vermemektedir. (Bak T.Diyanet Vakfı Yayınları-Alevi Bektaşi klasikleri Makâlât )

10.     Konunun uzmanı bir ilahiyatçı kimliğimin olmadığını belirtmekle beraber, bildiğim kadarıyla Kerbelâ trajedisini incelediğimde orada şehit edilen 70’i aşkın mazlum arasında Hz. Ali oğulları Ebubekir ve Osman ile Halit oğlu Ömer’de yer almaktadır.

          Bu durumun bana öğrettiği Hz. Ali efendimiz ve Ehlibeyt ile adı geçen üç halife arasında bir ihtilaf olmayıp bilakis derin bir muhabbetin olduğudur. Aksi halde bir kişi sevmediği kişilerin ismini çocuklarına niye koysun diye düşünmekteyim.

         Kuşkusuz Prof. Dr. Osman Eğri ile ilgili tüm iddialarınıza bizzat kendisinin cevap vermesi en doğru olanıdır. Bu itibarla itiraz ve reddiyelerinizi bizzat kendisine yazar cevabını da kendisinden alırsanız önemli bir hizmette bulunmuş olursunuz. 

Sonuç: 10 asırdır tüm Anadolumuz’da yaşayan zengin dini, fikri, ahlaki, felsefi kültür mirasımızı bir zenginlik kabul ederek öğrenmek, bütün herkese aynı gözle bakıp ayıplamamak, Rahmet peygamberimizin tarifine uyarak “herkesin kendisinden güvende olması” olgunluğuna erişmektir ihtiyacımız.

 Tarihi süreç içinde kardeşler arasında meydana gelen tüm ihtilafların mahkeme-i kübra’da ve Resülullah’ın huzurunda giderilip, barışıp kucaklaşacakları umudunu paylaşıyorum.

Bu temenniye sığınıp, bize miras bırakılan kadim problemlere hiç karışmamayı, eskiden olduğu gibi üstünü örtüp ertelemeyi, adeta cam fanuslar içinde yan yana yaşamayı insanın fıtratına yakıştıramam. Bu itibarla, tarihi tecrübelerimizi, Aklımızı, fikrimizi, ferasetimizi ve hatta dilimizi kullanarak en azından hayrı söyleyerek ve sevgiyi üreterek Allah’a bağlanıp, Kuranı hayatımıza aktararak, rahmet peygamberimizin yolundan giderek, Ehlibeyte yoldaş olarak, ölmeden kendi aramızda kucaklaşıp barışmamız gerekmektedir. Böylesi bir sevgi ikliminin kime ne zararı var.

       Müsaade ederseniz yukarıda belirttiğim düşüncelerin ışığında yapılan etkinliğin “BİRLİK Mİ yoksa GAFMI?” olduğuna kamuoyunun takdirine bırakalım.

       Allaha emanet olun,

                                                                            Recep TAŞ

                                                              Çubuk Dernekler Federasyonu

                                                                                 Başkanı

 

………………………………………………………………………………………….

Not : 4. Aşure ve Birlik Günü açış konuşması metni

ekte sunulmuştur.

 

Saygıdeğer Kaymakamım,

Kıymetli Belediye Başkanım

Değerli müftülerim.

Saygıdeğer Akademisyen Hocalarım,

Sivil Toplumun Vefakâr Yöneticileri, Değerli Dedeler ve Kanaat Önderleri  

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Saygıdeğer Çubuklu Kardeşlerim kıymetli canlar,

4. Aşure ve Birlik Günümüze Hoş geldiniz şeref verdiniz,

Sizlere Çubuk Dernekler Federasyonu Yönetim Kurulumuz ile büyük ailemizi oluşturan 47 üye derneğimiz Adına Sevgi ve Saygılar Sunuyorum.

Kıymetli dostlar, Rabbimizin hikmet ve rahmetine mazhar olmuş zaman dilimlerinden biri olan mübarek muharrem ayının son gününde, bir ve beraber olmaktan ziyadesiyle mutlu olduğumuzu ifade ederek Allaha şükrediyorum.

Değerli kardeşlerim, Bugün sizlere Muharrem ayının faziletlerinden veya tüm Müslümanların yüreklerinde hiç bitmeyecek acılar bırakan Kerbelâ’dan bahsetmeyeceğim, Zira işi erbabına bırakmak gerek. Bu nedenle, günün anlam ve önemi ile ortak paydalarımızı belirten konuşmaları çok saygıdeğer hocalarıma bırakmak istiyorum.

Bendeniz bugün burada kardeş olmaktan falan da bahsetmeyeceğim, Çünkü bizler, Aynı Allah’a, Aynı kitaba inanan ve Aynı peygambere ümmet olan mümin ve Müslümanlarız.

 Bu vasıflarımız nedeniyle Bizim kardeşliğimizi zaten Kuran müjdeliyor.

Ancak problem burada bitmiyor.

Çünkü Hz. Âdem atamızın çocuklarından başlayarak günümüze kadar geçen tarih hep parlak sayfalardan oluşmuyor. Ne yazık ki, bizim tarihimiz Bazen iktidarını kalıcı hale getirmek, bazen egemenlik alanını genişletmek, bazen da sinsi emellerini hayata geçirmek üzere üretilen provakasyonlarla kardeşin kardeşe kırdırıldığı acı örnekler ve yapılan zalimliklerle dolu,

Bu itibarla, Bugün veya ilelebet en büyük ihtiyacımız,  insanın yaradılışından kaynaklanan şerefli yerine koyarak onu yaratanından ötürü sevmektir.            

Bir başka husus ise, “İnsan bilmediğine düşmandır” ilkesinden hareketle doğru kişilerden ve doğru kaynaklardan beslenerek doğru bilgiye ulaşmaktır. Ön yargıların yıkılmasının da başka yolu yoktur. 

Yaklaşık 10 asırdır tüm Anadolumuz’da yaşayan zengin dini, fikri, ahlaki, felsefi kültür mirasımızı öğrenmek, bütün herkese aynı gözle bakıp ayıplamamak, Rahmet peygamberimizin tarifine uyarak “herkesin kendisinden güvende olması” olgunluğuna erişmektir ihtiyacımız.

Açık söylemek gerekirse bunun için 10 asırdır milletimizi aydınlatan Hoca Ahmet Yesevi, Hz. Mevlana, Yunus, Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayram gibi manevi mimarlarımızın yazdıklarına, bakmak yeterlidir.

Saygıdeğer Prof. Dr. Osman EĞRİ hocamın hoşgörüsüne sığınarak, haddimi de aşmayarak Hünkâr Hacı Bektaşi Velinin Makâlât’ına dikkat çekmek istiyorum.  Hünkâr, kitabının arifler bahsinde “İnsan suya yaramalı, su abdeste, abdest namaza yaramalı” diyerek hayat döngümüzün nasıl olması gerektiğini en yalın bir şekilde ne güzel açıklamış.

Bu güzel söz,  sebep sonuç ilişkisi içinde insanın maddi ve manevi temizlenme ve arınma ile kemale ererek Allaha en yakın duruma gelmesi sonucunu doğurmuyor mu? 

Federasyonumuz kurulduğu 2004 yılından beri bazen lisanı halle bazen bugün olduğu gibi bir etkinlik düzenleyerek, insana yararlı olmak, kardeşler arasındaki sevgi ve dostluk bağlarını geliştirmek,  tarihten ders alarak ondan kin ve nefret yerine sevgi üretmek,  insanı ve insani değerleri yüceltmektir amacımız.  

Bizim muradımız,  en kısa ifadesiyle gönül yapmaktır. Bu suretle hakkın rızasını ve halkın da sevgisini ve takdirini kazanmaktır.

Bu günkü programımızı da yine bu format üzere hazırladık.

Bugün burada Ehlibeyte olan bağlılığımızı ve sevgimizi yeniden yâd edeceğiz, Onları yâd ederken Kerbela acısını yeniden yüreğimizde hissedeceğiz, Ondan yola çıkarak insani ve İslami değerlerimizi yeniden paylaşacağız.

Bir vecd halini çağrıştıran semah ve semazen gösterileri bizleri zamanın ötesine götürecek,

Manevi mimarlarımız olup Anadolu’yu aydınlatan gönül erlerinden Yani, Mevlana’dan, Yunustan, Hacı Bektaşi veliden, Hoca Ahmet Yaseviden, pir sultan abdaldan, Hacı Bayramı veliden, Aşık Veysel’den ruhumuzu okşayacak nefesler dinleyeceğiz.

Duyacağımız her altın öğüt ile manevi değerlerimizin ve insani değerlerimizin ne kadar köklü ve kapsamlı olduğunu gösterdiği gibi Aynı zamanda evrensel değerlerle de örtüştüğünü bir defa daha göreceğiz. 

Değerli dostlar, Sözümün burasında bu gün aramızda bulunarak değerli bilgilerini bizlerle paylaşacak Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri hocamıza,

Diğer konuğum, Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Doç. Dr. Necdet SUBAŞI’ya, bizleri kırmadan aramıza katıldıkları için teşekkür ediyor,  bu vesile ile her iki hocamızı da tanıma bahtiyarlığına eriştiğim için kendimi şanslı hissediyorum.

Yine birbirinden değerli akademisyenlerimiz, müftülerimiz ve hocalarımız ile siz değerli hanımefendi ve beyefendilerin programımızı onurlandırdıkları için şükranlarımı ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum.

                                                                                 Recep TAŞ

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Hayat Haberleri

Çubuk’ta köpek sürüsünün saldırısına uğrayan çocuk tedavi altında
Çubuk'ta Trafik Kazası: 1 Yaralı
Çubuk'ta İki Servis Aracının Çarpışması: 21 Yaralı
Çubuk'ta Doğa Yürüyüşü Etkinliği: 7'den 70'e Doğa Tutkunları Buluştu
Çubuk'ta Yangın: 11 Kişi Dumandan Etkilendi, 6 Kişi Hastaneye Kaldırıldı