Rasûllerin Hareket Metodu’nu Günümüzde ÖRNEK ALMA Denemesi-2
(Çok önemli ve çok geniş çaplı bir araştırma yazısıdır. Birinci Bölüm önceki yazımda: ÖYLEYSE KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM).
Allah Kimseye Kendisine Rağmen ‘Metod’ Oluşturma Yetkisi vs. Vermemiştir.
Buna Peygamberimiz ve Tüm Gelip-Geçmiş Rasulller de Dahildir…
Bismillah:
“Sen sana vahyedilene sımsıkı sarıl, çünkü sen doğru bir yoldasın.” (43/49)
“İşte bu benim doğru yolumdur, ona uyun, (başka) yollara uymayın ki, sizi onun yolundan ayırmasın. Korunmanız için size böyle tavsiye etti.” (6/153)
“Rabbinizden size indirilene tabi olun. O’ndan başka velilere (dost, evliya, şeyh, her türlü etkin beşeri güce) tabi olmayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7/3)
“Rabbinden sana vahyolunana tabi ol!” (6/106)
“Sana bu Kitab’ı herşeyi açıklayan ve müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak indirdik.” (16/89)
“De ki: Ben sizi yalnız vahiyle uyarıyorum…” (21/45)
“Kafirlere (gerçeği bildiği halde üzerini örtenlere) itaat etme ve bununla (Kur’an ile) onlara karşı büyük cihad et (müjdele ve uyar).” (25/52) (25/52)
“Sonra bu emirden seni de bir şeriata koyduk. Sen ona tabi ol, bilmeyenlerin hevalarına uyma!” (45/18)
“… Sizden herbiriniz için bir şeriat ve bir yol belirledik.” (5/48)
“De ki: Ben Rasullerden bir bid’atçı (gerçek olmayanı, varolmayan şeyi uyduran türedi) değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Ben sadece bana vahyedilene (ta ezelden beri tüm nebilere vahyedilen öğretiye) uyuyorum ve ben apaçık uyarıcıdan başka bir şey değilim.” (46/9)
“Arkadaşınız sapmadı ve azmadı. (O) hevadan konuşmaz…” (53/2-3)
(Allah doğru söyledi)
Nasıl ki bu dinin sahibi Allah ise, bu dinin başarılı kılınması için, yol ve yönteminin belirlenmesinde de yegane SAHİB Aziz olan Allah’tır! Hiç kimse kendi yanından ekstradan bir yöntem çıkarma, hak ve selahiyyetine sahip değildir. Ki Rasul (sav) de: “Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum.” Evet, Rasul’ün herşeyde vahye uyuyor olduğunu ısrarla (Rasul as. adına) Allah Kur’an’ında vurguluyor. Adeta bilinç altına kazınıyor bu söylem. “Ben kendi kafama göre hareket eden biri değilim. Asla! Kendi yanımdan bir şey icad etmiş, çıkarmış da değilim.” Bu çok önemli…
Gerçekten inanan bir kul hangi konuda problemi varsa şöyle düşünmeli: “Şimdi bu konuda Rabbimin emri, yasağı, tavsiyesi veya bu konu ile ilgili geçmiş ümmetlerden misaller ile hangi bilgi sunuluyor…” diye merak ile Kur’an’a yönelmelidir. Rasul’ün (sav) uygulamasını araştırmalıdır.
Şimdi bizim asıl sorunumuz nedir?
Veya bu yazımızın asıl amacı nedir?
Üzeri Örtülmüş Bir Sistemin;
Yani Rasuller’in Davet Metodu’nun Açığa Çıkarılmasıdır!..
“Bütün insanların her yerde ve her zaman üzerinde durmaları gerekli olan tarihi bir gerçek var. Hem de uzun uzun üzerinde durmaları gereken bir gerçek. Çünkü gerek davet uslübunda ve gerekse davet girişiminde bu gerçeğin kesin bir etkisi vardır.
Bu dava İslam ve insanlık tarihi boyunca örnek olan bir nesli, sahabiler neslini ortaya çıkarmıştı. (Allah onlardan razı olsun ve Selamlarımızı iletsin) Fakat böyle örnek bir nesil bir daha ortaya çıkmadı. Gerçi tarih boyunca bu nesli örnek edinen fertler görülegelmiştir. Fakat bu davanın ilk döneminde olduğu kadar çok sayıda örnek insanın bir araya geldiği hiç görülmemiştir.
Bu durum, sırrını çözebilmek için üzerinde uzun zaman durmamız gereken apaçık, yaşanmış bir gerçektir.
Bu davanın Kur’an’ı önümüzdedir. Peygamber’in (sav) hadisleri, pratik klavuzluğu, tutumu, bunların hepsi, tarihte bir daha benzeri görülmemiş olan o ilk dönem nesli gibi önümüzdedir.
Önümüzde, aramızda olmayan tek unsur Peygamberimizin (sav) şahsıdır. Acaba sır bu noktada mıdır?
Bu davetin yürütülmesi ve etkili sonuçlar elde edebilmesi için Peygamberimizin (sav) şahsının varlığı kesin bir zaruret olsaydı, Allah bu daveti insanlığın tümüne şamil kılmaz, onu sonuncu ilahi mesaj niteliğine kavuşturup yeryüzü durdukça bütün insanlığın akibetini ona havale etmezdi.
Tersine Ulu Allah Zikri (Kur’an’ı) korumayı üzerine alarak bu davetin Peygamberimizden sonra da devam edebileceğini, verimli sonuçlar alabileceğini bildiği için O’nu, Peygamber oluşundan yirmi üç sene sonra nezdine aldığı halde bu dini O’ndan sonra da Kıyamet gününe kadar baki kılmıştır. O halde başarısızlığımızı Peygamberimizin (sav) şahsının aramızda olmayışıyla açıklayamayız.
O halde başka bir sebep aramalıyız. Söz konusu ilk dönem neslini besleyen kaynağı araştırmalıyız, belki burada bir değişiklik vardır. Onların yetişmelerini sağlayan METOD ‘u inceleyelim, belki de farklılık buradadır.
Bu nesli besleyen birinci kaynak sadece Kur’an idi. Peygamberimizin (sav) hadisleri ile klavuzluğu bu ilk kaynağın sadece bir eseri olarak belirmişti. Nitekim Peygamberimizin (sav) ahlakı hakkında sorulan bir soruyu Hz. Ayşe (as): “O’nun ahlakı Kur’an’ın kendisi idi” diye cevaplandırmıştır. (Nesei)
Buna göre, Kur’an, o neslin tek beslenme, davranış ve yetişme kaynağı idi. Bunun böyle olması, o günün insanlığının, kültüre, ilme, yazılı eserlere ve bilimsel araştırmalara sahip olmamasından dolayı değildi. Asla!
Onların bu tutumu bile bile verilmiş bir KARARA ve belirli bir amaca yönelmiş bir METODA dayanıyordu.
Peygamberimizin (sav) kalbi, aklı, bakışaçısı, şuuru ve teşekkülü Kur’an-ı Kerim’de beliren RASULLER’İN HAREKET METODU’nun dışında kalan her türlü yabancı tesirden arındırılmış bir nesil meydana getirmek istiyordu.
Buna göre, o nesil sadece o biricik kaynaktan beslendiği için tarihteki o eşsiz rolü almıştır.
Evet, aslında; “Asıl sorunumuz nedir?”i yukarıdaki cümleler dile getirmiş olmakla birlikte yaklaşık ondört küsur asırdır her nedense bu sorun bir türlü çözülememiş. Bu anlam biz aynı zamanda bu sorunun en kestirmeden çözüm yolunu da dile getirmiş olduk.
Ancak burada en büyük problemimiz bence: “BAŞLA ve BİTİR!” noktasında; ciddi, kalıcı, sonuna kadar götürücü örnekliğe ihtiyaç var. Kim başlayacak ve bitirecek!.. Nasıl başlayacak? Nereden başlayacak?
İşte ben bu çalışmamı bu sorulara cevap olabilir ümidiyle ele aldım. Umarım Rabbimiz bu çalışmamızı sizlerin kalbinde bir esin kaynağı olarak vesile kılar ve ileride bahsedeceğimiz “salih amel / iyi – faydalı iş” i hayatınızda uygulama imkanı vermekle birlikte gayretinizi de arttırır…
(Çok önemli ve çok geniş çaplı bir araştırma yazısıdır, devamı gelecek yazımda).