Güncel olaylar yazı serisi
Bizim dürüst ve samimi olmamızdan dolayı kesinlikle yapmadığımız, yapmaya da tenezzül etmediğimiz, ancak bu devrimbaz, ilerici yobazların her an yapa geldikleri bu put yeme işi acaba nasıl bir şey? diye, doğrusu merak eder dururum.
Bir insan bir şeyi yüceltecek yani onu bir put haline getirecek, “her kes bu şeye ihtiram (saygı) gösterecek, yoksa şöyle yaparız, böyle yaparız” diye sağı solu gizli, açık tehdit edecek, sonra da koyduğu kurala kendisi uymayacak ve onu oturup bir güzel yiyecek…
Değerli okuyucularım iyi bilirler ki, Allah’tan başka kendisine güç atfedilen her şey put’tur. Bir şeyin put olması için ille onun taştan, tunçtan veya yenecek bir maddeden (helva’dan) yapılması gerekmez. Bazıları parayı, bazıları kadını, bazıları toplum için konan bazı kuralları o kadar savunurlar ki artık o şey onlar için birer put olur.
Nitekim bu yanlış ve sapık duyguları cahiliye döneminde (İslam’a girmeden önceki zamanlarda) Hazreti Ömer (r.a) de tatmış olmalı ki, o olayları; “cahiliyet dönemimde iki olayı hatırlayınca birinde çok üzülürüm, gözyaşlarımı tutamam. Bir diğer olayı hatırlayınca da; Meğer biz ne kadar aptal insanlarmışız? der, yaptığım saçmalıklara gülerim” buyurmaktadır.
Bu konuları açıklayınca da; “Çok üzüldüğüm konu, kız çocuklarımızı kendimize ar kabul ederdik. Onları götürür, çölde canlı canlı gömerdik. Hayıflandığım konu ise; Helvadan putlar yapardık. Bir seyahate çıktığımızda yol boyunca onlara tapar, acıkınca da oturur onları yerdik” demektedir.
“İyi günde her kes dosttur. Dost, kötü günde belli olur” der, atalarımız…
MISIR VE MURSİ
Müslüman toplulukların yaşadıkları ülkelerin hemen her birinde daha önce yine Batılıların destekleriyle iktidar koltuğuna oturtulan diktatör ve derebeyleri devri kapanmış bunların, halk devrimi, turuncu devrim gibi sözlerle yine Batılı güçlerin el altından yaptıkları teşvik ve desteklerle güya demokrasiye geçmeleri sağlanmıştı.
Mısır’da da Enver Sedat denilen Müslüman kasabı yıkılmış ama bir sene kadar önce yapılan seçimlerle Mısırlıların yüzde altmışa yakınının oylarını alarak “ihvan-ı Müslümin – Müslüman kardeşler” teşkilatından gelen Mursi Mısır Cumhur Başkanı seçilmişti. Devrimbazların ve onların arkalarında ki Batılı güçlerin istememelerine rağmen Mursi, Mısır Cumhur Başkanı olarak göreve başlamıştı. Zira Mursi, Demokratik bir yol olan seçimlerle ve halkın oylarıyla iktidara gelmişti.
Mursi, Mısır milli menfaatlerine çalışmalarına başlamış, ama bütün dünyayı sömüren “Irkçı Emperyalizm” Mısır’da sömürü hortumlarının kesilmekte olduğunu fark etmiş, “sömürü de müktesep hak- sömürmek benim hakkım” diyen bu adamlar, para musluklarını açarak birçok satılık adamı meydanlara dökmeyi başarmışlardır.
Bu bir senelik dönemde Mısır’ın meşhur “Tahrir meydanı” bu devrimbazlar tarafından gösterilerin yapıldıkları yer olmuş ama bir netice alamamışlardı. 2013.Haziran ayının son haftalarında başlatılan ve 3.Temmuz günü akşamı, zaten pusuda bekleyen “Sisi” adında ki Genel Kurmay Başkanı ve diğer Generallerle Mısır’da bir askeri darbe gerçekleştirilmiştir.
Bu Sisi namında ki adam bundan önce yaptığı bir açıklamada kendini Mısır devlet Başkanının üstünde görerek ve bağlı olması gereken makamı da tehdit ederek; “İki tarafa da 48 saatlik bir süre verdik” beyanatını vermişti.
Mısır Devlet Başkanı Mursi ise Devlet Başkanlığı başladığı günden beri “Yiğit adam” tavrını hep muhafaza etmiş, hak bildiğini yapmada çekimser davranmamıştır. Mesela kanunların kendine verdiği yetkiyi kullanarak Anayasa Mahkemesi başkanını görevden almış, ancak bu güya kanun adamı, kanunların hilafına görevinden ayrılmayacağını ilan etmişti.
Askerin darbe teşebbüsünü de tebessümle karşılan Mursi, “Ateş çemberinden çıkamayan akrebin kendi iğnesiyle kendini zehirleyip öldürmesi benzeyen…” Mısır askerlerinin kanunsuz darbe hareketine karşı, uzun yıllar var olan “Ihvan-ı Müslimin” teşkilatını savaşmaya teşvik etmemiş bilakis “Güç kullanmadan askerin darbesine direnin” diyerek halkın, çıkacak olayları sabırla karşılık vermelerini istemiştir.
Bizde ki bir anaç ulusal gazetenin bile; “Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi içeriden ya da dışarıdan hiçbir “dikte”yi kabul etmeyeceğini açıklamasının ardından devlet televizyonunda halka hitaben konuşma yaparak, “Gerekirse canımı veririm” dediğini yazması gerçekten ibret alınacak bir olaydır.
Mursi, bu haliyle de; “Hazret-i Süleyman’ın karşına getirilen iki anneden biri olan gerçek anne gibi, “Aman. Çocuğum kesilmesin de varsın öbür annenin olsun” diyen “Gerçek anne” tavrını ortaya koymuştur.
SESSİZ ÜLKE TÜRKİYE
Mısır da bütün bunlar olup biterken Türkiye olaylara karşı sessiz kalmayı yeğlemiş, Sayın Başbakan, en azından; “Ben, Mısır ziyaretimde onlara demokrasiyi önermiştim. İşte demokratik yoldan gelen bir Devlet Başkanı, Anti demokratik yollarla görevinden alınıyor. Hiç olmazsa kendi önerilerimin arkasında durmam lazım” dememiş, en küçük bir açıklama yapmamış, yapamamıştır.
Mısır’da ki bu haksızlıklar karşısında ülkemizden yükselen tek ses, Saadet Partisinin, İstanbul Mısır konsolosluğu önünde toplanarak Mursi’ye destek vermeleri ve yapılan zulümlere karşı hak sahiplerinin yanında yer almaları olmuş, Demokrasi, demokrasi diye yırtınanlardan hiç biri bu gün ortada görünmemiştir