OYUMU KİME VERMELİYİM?

ŞEVKET TANDOĞAN

          Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen 91 yıl gibi, bu kadar uzun bir süreçten sonra nihayet Türk milleti başkanını bizzat kendisi seçiyor. Halkın kendi kendini demokratik yolla yönetmesi anlamındaki cumhuriyet, gerçek anlamıyla 10 Ağustos 2014 tarihinde tahakkuk edecek, böylece ilk defa önemli ve tarihî bir seçim olacaktır.

          Bir asra yaklaşan baskıcı, vesayetçi, oligarşik cumhuriyet anlayışını tepetakla yıkarak, sessiz devrim niteliğinde, hür ve serbest seçimlerle cumhurun kendi başkanını seçme imkânını sağlayanlara öncelikle minnet borcumuz vardır. Bu anayasal değişimi sağlayanları, kadirşinas milletimiz unutmayacak, tarihe not düşme anlamındaki oyunu, gidip şerefle ve gururla kullanacaktır.

          Tarihi şan ve şerefle dolu kahraman milletimizin en yüce makamı, başkanı, reîsi ve emîri mahiyetindeki, devletin tepe noktasına çıkmak için üç sayın aday mücadele vermektedir. Üçünün de özellikleri, meziyetleri, artı ve eksileri elbette vardır. Nerede doğarsa doğsun, etnik kökeni ne olursa olsun, üçü de bu vatanın evlâdı. Adaylıklarına saygı duyarız. Hayırlısı ne ise öyle olsun.

          Oy verirken tercihimizi yapmak için, şu gerçeği göz önünde bulundurmak zorundayız: İstikrarsız karmaşık koalisyonlar dönemindeki ekonomik darboğaz, batık bankalar soygunu ve İMF süngüsü geride bırakılarak, 12 yıldır siyasî ve ekonomik istikrar sağlanmıştır. Üretim, ithalat, ihracat, kurlar, fâiz, borsa, enflasyon gibi ekonomik göstergeler, geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde iyileşmiştir.

          12 yıllık bu parlak dönem içinde büyük yatırımlar yapılmış, asrın projeleri gerçekleşmiş, sağlık, eğitim, konut ve savunma sanayii alanında devrim niteliğinde kalkınma hamleleri hayata geçirilmiştir. Dünyada çevremizde krizler yaşanırken, savaşlar sürerken, bütün bunların olumsuz etkilerine rağmen ülkemiz istikrar içinde kalkınmasını sürdürmekte ve refah seviyesi her geçen gün yükselmektedir.

          12 yıllık son Ak Parti döneminde, insan hakları ve özgürlükler alanında tarihî adımlar atılmış, yasaklar, baskılar ve sınırlamalar kaldırılmış, din ve vicdan hürriyetine vurulan prangalar kırılmıştır. Dînî hizmet ve faaliyetler hiçbir dönemde olmadık kadar serbest ve rahat bir şekilde sürmektedir. Hatta bu faaliyetler ciddî ölçüde desteklenmiş ve onore edilmiştir. Parantez içinde belirtmeliyim ki, (zaruretten kaynaklanan münferit bazı uygulamaları abartıp, oradan hükümeti karalamak, insafla bağdaşmayan basiretsiz bir davranıştır.)

          Ülkemiz; siyasî istikrarı, ekonomik kalkınma trendi, özgürlükler alanındaki gelişmeler ve barış süreci ile dünyanın dikkatini çekmekte ve bir yıldız gibi parlamaktadır. Bu durumu dostlarımız gurur ve gıpta ile seyrederken, düşmanlarımız kin ve husumetle diş gıcırdatmaktadırlar. Süper güçler ve dünyayı yöneten Siyonistler: “Yeter bu kadar fazla, Türkiye’yi tökezletmeli” demektedirler.

          İşte ben; istikrarı korumak, ekonomiye tavan yaptırmak ve özgürlükleri bol bol teneffüs edebilmek için, bütün bunların mimarı, milyonların gönlünde taht kurmuş, eserler yapmış, yiğit dâva adamı, gönül ehli Sayın Başbakanı destekliyorum.

          Şer güçlerin karşısında cesaretle duran, zalimlere aslan gibi kükreyen bu uzun adamın ezilmemesi, yıkılmaması ve hatta azıcık yıpranmaması için oyum ERDOĞAN’ a helal olsun.