Olumlu düşün mutlu ol!...

Hülya Uğur

  Olumlu düşünmek, hem vücut sağlığının, hem de mutluluğun temelidir. Bu cümle Prof. Faruk Yorulmaz"a ait… Bu sebeple, konunun uzmanı olan Prof. Yorulmaz şu tavsiyede bulunuyor:
“Nefret ve kin duygusu yerine, sevgi ve bağışlama duygusunu geliştirmeliyiz.”
Aynı uzmana göre mutluluk, “İnsanın iç dünyası ile dış dünyasının uyumlu hale gelmesiyle” sağlanabilir.
Zihin sağlığı olmadan, beden sağlığı da olmaz…

İşte bu yüzden, mutluluğu beden sağlığında ve dışarıdaki maddî şartlarda arayanlar hep yanılmışlardır. Zira bedeni yaşatan ruhtur. Ruh, derunî ve asıl varlığımızdır.

Bediüzzaman Sait Nursi:” Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”

demiştir. Hayat, gördüğümüz ve algıladığımız gibidir. Olumlu düşündüğümüzde, o da bize olumlu davranır. Adeta zannımıza ve düşüncemize göre tavır alır. Hayat da rüya gibidir. Yorumumuza göre gerçekleşir. Bu yüzden uyanıkken gördüklerimizi de hep olumluya ve hayra yormamız gerekir. Olumlu düşünmek, insanın gerginliğini, telaşını ve endişelerini giderir. Olumlu düşünmek, insanın ruh sağlığını korur ve kendisini iyi hissetmesini sağlar.

   Mutlu olmak için, tüm şikayetlerimizin ortadan kalkmasını beklersek, herhalde kıyamete kadar beklememiz gerekir. Hem de mutsuz bir şekilde. “Mutluluk, kendinde olanı fark etme sanatıdır” diyor edebiyatçı yazar Yavuz Bahadıroğlu.

   Anlatılır ki, kralın biri çok mutsuzmuş… Ne yapılsa, nasıl yaşasa, bir türlü mutlu olamıyormuş… Kralın bu derdini bilen bilge bir kişi, ona şu tavsiyede bulunmuş:
“Bütün ömründe hep mutlu olmuş, hiç üzülmemiş bir adamı bulup, onun gömleğini giyiniz… Ancak bu şekilde mutlu olabilirsiniz…” Mutsuz kral, böyle birini bulmaları için adamlarına emir vermiş…Ülke didik didik edilmiş, her yer taranmış ama “Ben hep mutluyum.” diyen bir adama rastlanmamış…Tam ümitsiz olacaklarken, bir dağ başında buldukları garip bir çoban, “Evet “ demiş, “Ben hep mutluyum. Mutsuz olduğum hiçbir zamanı hatırlamıyorum!”
Kralın adamları çok sevinmiş… Tekrar tekrar sormuşlar:Gerçekten hep mutlu musun?
- Mutsuzluk diye bir şey tanımadım, cevabı üzerine de, onu tanıyanlara sormuşlar. Yakınlarının şahitliği de, çobanın doğru söylediğini ispatlamış. Bunun üzerine çobana durumu anlatmışlar ve tabii ki hemen gömleğini istemişler. Garip çoban, işte o an, çok mutsuz olmuş ve büyük bir üzüntüyle, “Benim hiç gömleğim olmadı ki” demiş…

 

   Mutlu olmak için eğer zihnimizde kocaman bir liste varsa, ilk işimiz o listeyi hemen azaltabildiğimiz kadar azaltmamızdır. Yoksa dediğimiz gibi, kıyamete kadar beklememiz gerekir.

   Şu sözü de kulağımıza küpe yapalım: “Mutluluğun tek anahtarı, insanın hayatından memnun olmasıdır.” (A.J.Cronin)

 Aynı hastane odasında, aynı hastalıktan yatan iki hastadan biri, ziyaretçilerine, hep “İyiyim, daha da iyileşeceğimi umuyorum.” diyor. Diğeri ise daima, “Çok kötüyüm!” cevabını veriyor. Aynı tedaviyi gören bu iki hastanın durumu, aynen dedikleri gibi çıkıyor.
Zira, olumlu düşünmek, insanın kendisini iyi hissetmesini sağladığı için, hastalığa karşı da direncini artırıyor.

Aslında bütün kötü huylar, mutluluğun düşmanıdır. Mesela, haset (çekememezlik), Efendimiz"in (s.a.v.) tabiriyle, “önce hasidi (haset edeni) yer bitirir, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi…”

Elimizdekilerle mutlu olmayı öğrenelim. Mükemmel olmayı başkalarına bırakın, siz iyi olmaya bakın ve kendinizden memnun olmaya çalışın…

   Yavuz Sultan Selim, sıradan yeniçeri gibi giyinirdi. Günlerden bir gün bu sadeliğin hikmetini sordular. Dedi ki:

   “Vezirlerin süslü giyinmeleri padişahlarına şirin görünmek içindir, ben ise padişahım. Allah ise insanların kılığına-kıyafetine bakmaz, yüreğine bakar, bu yüzden süslü giyinmem icap etmez.”

Ama biz acayip mutlu oluyoruz kıyafetimiz farklı olduğu zaman, mutluluğu maddi şeylerde arıyoruz çoğu zaman, yüreğimizi hep unutuyoruz.

Demek ki neymiş?

Allah insanın kılığına değil, yüreğine bakarmış!...