Erkek çocuklara yapılan iğrençlikleri duyduğumuzda terk-i Çubuk edesimiz gelmişti. Görmezden gelemeyeceğimiz, unutmaya mahkûm edeceğimiz bir olay asla değildi. Bu toplumda, bu coğrafyada, bu bölgede ve bu ilçede yaşıyorduk. Olup bitenden kendimizi soyutlayamazdık, soyutlamamalıydık. Neme lazımzıclık yapacak lüksümüz olmamalıydı. En azından kötülüğün kötülük olduğunu haykıracak cesaretimiz olmalıydı.
Kalem erbabı olarak sessizliğin kahredici kalesine sığınamazdık.
Hem kalem sahibi olmak, hem sessiz kalmak cinayete ortak olmakla eşdeğer çünkü.
Elimizden geldiği kadar olayı gündeme getirdik.
Ama üzüntülüyüz.
Hayretler içersindeyiz.
Şaşkınız.
Neden mi?
Gördük ki ortalık ölüm sessizliğine bürünmüş.
Sesi en çok çıkması gerekenler ortalarda gözükmez oldu.
Şimdi soruyoruz.
Bu iğrenç olay karşısında bu ilçede sorumluluk sahibi olan kişiler nerdeler?
Neden bir açıklama dahi yapma gereği duymadılar.
İlçenin yöneticileri, siyasileri, sivil toplum örgütleri, eğitimcileri neden sessiz kalmayı tercih ettiler.
Hala sesiz kalmaya devam edecekler mi?
Yoksa biz mi yanılıyoruz.
Bu yaşananlar telin edilmeye, kınanmaya değmez mi?
Nutkunuz neden tutuldu?
Ey sessiz çoğunluk;
Ölü toprağı mı serildi üzerinize?
E.Y