Gönlümüze düşen ne kadar muhabbetullah yolunda örnek hayatlar, manidar sözler, şiirler, beyitler ve kesitler varsa sizlere aktarmak bizim için ayrı bir nüktedir. Zamanın içindeki bitmek bilmeyen hızlı koşuşturmaları kısa bir süreliğine bir köşeye bırakıp Nükteli Mizah’da hayat nasıldır bir bakalım.
ALLAH ALLAH
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Allah kelimesinin söylenmesinin yasak oldugu dönemlerde zamanın büyük üstatlarından olan Osman Yüksel Serdengeçti’ beyefendiye sorar
“Osman Bey, Savcılık, Radyo konuşmana başlarken Allah kelimesi kullandığın için seni suçlu sayıyor. “Söyle bakalım savunman nedir.?
Osman Yüksel Serdengeçti beyefendi Hakime şu cevabı verir: “Efendim Allah kelimesi ve mefhumu türkçemizin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Mesela: Allaha ısmarladık, Allah ömürler versin, Allah aşkına, Allah’ını seversen, Allah izin verirse deriz. Kullanılması bu kadar tabii halde olan Allah kelimesini radyo konuşmasında niçin kullandın, bu suçtur iddiasına karşı sayın Hakim bey son cevabım şudur: “Allah Allah”
DİNİN YASAK ETTİĞİ ET
Kafkas Kartalı Şeyh Şamil Hazretleri Rus Çarı’na esir düşdüğünde Rus Çarı, Kafkas Kartalı’nı zindana atıp hapseder. Şeyh Şamil Hazretlerini uzun süre aç bıraktıktan sonra yemek gönderir. Şeyh Şamil Hazretleri acele ile yemeği yer. Bunu gören Rus Çarı askerlerine,
“Kapıyı açmayın, açarsanız o beni de yer” diye seslenir. Bunu duyan Şeyh Şamil Hazretleri Rus Çar’ı ve askerlerine verdiği cevap çok nüktedir. “Ona söyleyin, dinimiz domuz eti yemeyi yasaklamıştır”
YIKMAK
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa Paris’deyken Elçiler arasında hangi devletin daha kuvvetli olduğu tartışılmaktadır.
Herkes fikrini söyler ve sıra paşaya gelince elçilere şöyle cevap verir. “En kuvvetli İmparatorluk Osmanlı İmparatorluğudur” Herkes bu hüküm karşısında şaşırırken Keçecizade Fuat Paşa sözüne şöyle devam eder: “Doğru söylersiniz Osmanlı İmparatorluğu o kadar sağlam ve kuvvetli ki siz dışarıdan biz içerden çalıştığımız halde bir türlü yıkamıyoruz”
ATIN TEKMESİ
Musahip Mustafa İncili Çavuş’un mahkemede bir işi vardır. Şehrin Kadısı da İncili Çavuşun güzel bir atla geldiğini görür. Mübaşir ile incili Çavuş’tan işini görmek için rüşvet olarak kendisinden atını ister. Buna kızan İncili Çavuş, durumu padişaha anlatır ve kadı da görevinden atılır. Bir mecliste ikisi karşılaşırlar. Kadı hemen ortalığa bir laf atar:
“Bir tekme yedim ama kimin tekmesiydi anlayamadım” Hemen incili Çavuş şu cevabı verir. “Kadı Efendi bizim atın tekmesi idi.”
NEYE GÖRE MAAŞ
Mehmet Niyazi Bey, Kubbealtı vakfındaki bir sohbetinde anlatır. İmam Ebu Yusuf Hazretlerine birisi gelir ve soru sorar. İmam Ebu Yusuf Hazretleri “inanın bu sorunun cevabını bilmiyorum” der.
Soruyu soran kimse “Nasıl olurda bilmezsin, üstelik imamlık için maaş da alıyorsun?” diye çıkışınca Zamanın büyük imamlarından olan Ebu Yusuf Hazretleri şu güzel cevabı verir: “Ben bildiklerim için maaş alıyorum, Bilmediklerim için alsaydım Karun kadar zengin olurdum”
ARAMAK
Bir adam Bayezid-i Bestami Hazretlerine gelir ve heyecanla sorar: “Efendi! Bayezid-i Bestami Hazretlerini arıyorum acaba nerede bulabilirim?. Bunun üzerine Bayezid-i Bestami Hazretleri şu hikmetli cevabı verir. “Ben kendisini kırk küsur senedir arıyorum, Fakat henüz bulamadım.” der
ATEŞ PAHASI
Cihanı titreten, Kanuni Sultan Süleyman Hazretleri etrafındaki av meraklısı olan eşrafını toplar ve şimdiki İstanbul’un Beylükdüzü ilçesine doğru, Harami dere mevkisinde ormanların içinde avlanır.
Akşam üzeri çok şiddetli bir yağmura yakalanırlar. Haremi dere’ye en yakın orman köyündeki bir çiftçinin evine sığınırlar. Gelen misafirin zamanın hükümdarı olduğunu fark eden gariban çiftçi, ateşe bolca odun atar ve ateşi çoğaltır. Cihan Padişahını ısınması için ateşin etrafına davet eder. Kanuni Sultan Süleyman Han Hazretleri ateşin başına geçtiğinde, kendine gelir ve vücudunun ısındığını hisseder. Sıcağında verdiği etkiden olacaktır ki ”Bu ateşe bin akçe versek değer” diye bir söz sarf eder.
Ertesi gün olup da saraya dönme hazırlığı yapan Cihan Padişahı gariban köylüye sorar “Efendi borcumuz ne kadar?” diye. Bizim köylü edepli bir şekilde başını kaldırır ve “Padişahım 1001 akçe verseniz yeter” deyiverir.” Cihan Padişahın kaşları çatılır ve derki “Bre Efendi kaç para istediğinin farkında mısın” diyerek köylüye çıkışır. Bizim garip köylü yine edeple başını öne eğer ve derki:
“Padişahım dün akşam ateşin başında 1000 akçeyi zaten vermiştiniz, bende bir gecelik 1 akçe yatma ücreti koydum, oda 1001 akçe etti, fazla bir şey istemedim ki” deyiverir. Cihan Padişahı köylünün bu akılcı, edepli cevabı çok hoşuna gider ve hemen ikiletmeden 1001 akçeyi verir.
Kanuni Sultan Süleyman Han Hazretleri geri kalan ömründe bir daha peşin hüküm vermez ve çok zor kaldığı durumlarda “Ateş Pahası” diye geçiştirir.
Ne diyelim, gayret bizden yardım Yüceler Yücesinden.