Atışmalar duyulur. Bağrışmalar. Daha fazla iyiliği dokunan değil, daha az kötülüğü bulaşan baskındır, bu kavgada. Bir de, sesi en çok çıkan.
İyilik yarışı lafta. Başka bir finiştir bu. Argoda yeri vardır, sahibi iyi bilir. Bir önceki düellonun devamıdır.
İlan edilir, oy tarihi. İl’ler hareketlenir, ilçe’ler renklenir, köy’ler heveslenir. ‘Taban’ yoklaması yapılır. Onlara göre ‘taban’dır seçmen. Basılıp geçilen nesne.
‘Tavan’ merkezdedir, ulaşılmaz. Firavun’dan kalma bir gururu vardır ‘tavan’ın, Nemrut’u hatırlatan inkarı.
Delegeler görüş beyan eder, heyecanla. Adam yerine konulmuş, hesaba katılmışlardır. Gong duyulur saatten, borsa kapanmıştır. İzmir’deki Kars’tan, Istanbul’daki Sıvas’tan adaydır. ‘Böyle buyurmuştur başkan.’
Delege küsüp gidince bir akl-ı evvel çekip getirir onu. Bildik bir konuşmadır onunki:
“Kardeşim aday’a mı oy veriyorsun, davaya mı?”
“Davaya tabi. Ama bu, ya bu nerden çıktı? Bir kere olsun görmedik, İl Divanı’nda, yahut konvoyda.”
“Fitne çıkarma. Oy’umuz başkana, ne biçim teşkilatçısın? Musalla taşındaki meyyit ol. Seninki nasıl itaat!”
İşte yol arkadaşım, gidişat bu. Hak çıkmaz, bu hengameden. İzine rastlanmaz, doğrunun.
Oy sandığından ayrılınca başlar, pişmanlık. Zamanı döndürmek ister; geçen geçmiş, olan olmuştur. Kare kare deklanşöre basar, adeta. Ya tuhaf bir gülüş, ya acınası bir ağlayıştır yüzündeki. Yanılmıştır, yangın yerine dönmüştür, yüreği.
“Bu son olsun!”
Çok partili hayat, katmer katmer sorunlara neşter vuramadı. “Bu son olsun!” diyemedi. Önleyemedi, darbeleri. Sorgulayamadı; Kore gafletini, teskere hezimetini… Yenilerini ekledi, üstüne. Hep sondan bir öncekiydi, sonu gelmedi bir türlü.
‘Alamanya’ya işçi gitsin de nasıl giderse gitsin’ aymazlığı, bölünmüş kuşaklar çıkardı ortaya. Tarihi bir rövanştı Avrupa için, Viyana’dan kalan. Osmanlı’nın torunlarıydı gidenler, ezilmeliydi, ezildi. Pis iş, az ücret!
Umurunda değildi, Ankara’nın. Sol yumuşasa sağ azdı, sağ yola gelse sol çıktı, raydan. Dinamik adamlar stratejik yerlerde saf tuttular. Atsan atılmaz, satsan satılmaz takozlar, yapıştı kaldı tekerleğe.
“Ölürüm de ayrılmam buradan!” dedi, statükonun azmanı, 33 numaralı, Londra masonu. ‘Hür ve kabul edilmiş’ti, sol’un sağ’ın 2 adamı! Bir de takma adlı, çakma soyadlı şoven artığı!
Sol ideolojik, sağ politik davrandı. Uyum yasaları başkaları içindi. Allah’ın Emri, hep ‘seçimden sonra’ya kaldı. Uyum uğramadı oraya.
Heyecan lazımdı. Gençlik örgütleri tutuştu –izmler aşkına. İşini bitirip gelirse ‘koçum benim’di. Yok, yol kazasına uğrarsa ‘bizden değil, örgütümüzle uzaktan yakından yok alakası’ idi. ‘Ben size dedim mi, sokağa çıkın, diye(!)’
Emir kulu yuhalandı, emir eri ululandı, ‘Türkiye onlarla gurur duydu(!)’ Kimlerle duymadı ki!
Konya lideriyle buluştu. Hans anladı, Hasan anlamadı!
………………………………
Sevk ve idarede sınıfta kaldı, rejim.
“Füze kalkanında komuta bizde olmalı!” buyurmuş, ülkeyi yönetenler. ab, abd, nato sırnanıyormuş. Nazın fazlası, usandırırmış aşığı.
Böylece Türkiye, komşusuna ihanet etmeyen bir ülke rolüne bürünüyormuş. “Davul bizde, tokmak niye sende!” diyormuş. Kararlıymış(!)
Aslında içi gidiyormuş, bu teklife, emperyal dünyanın. Bir taşla 8-10 kuş vuracakmış, aklı sıra. “Keşke Türkiye bu teklifinde inat etse de, biz de şart koşsak. Sonunda da, ‘Madem istiyorsun, al öyleyse!’ desek!” diyormuş.
Hem maliyet Türkiye’nin boynuna, hem kardeş katli halkın sırtına, hem bir batman utanç mü’minin yüreğine, hem asırlık düşmanlık tarihin kalbine!
“Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!”
“Ah şu seçimler olmasa, pek de yakın! Kriz mıriz de çıkmaz ki seçmen unutsun, her şeyi. Nasıl izah ederiz sonra!
Pakistanlı, Afganlı, Bengalli, Hintli kadınlar kızlar kollarındakini sıyırıp verdiler, İstiklal Savaşı’nı kazanalım, diye. O paralarla kuruldu İş Bankası, sene 1924’te. Hesabı kaldı mahşere!
Kanı akarken milyon milyon müslümanın, seni Nato’da külfete ortak edenler, ab’de nimeti esirgiyorlar. Taşeron bir düzen sunmuş, Ehl-i Salib. Hem kuruyor düzeneğini, hem buluyor canisini, hem ödetiyor maliyetini.
‘Ne yapalım abd büyük! ab süper! nato cevval! Olmuyor onlarsız!’ diyenlere bir cevabı olmalı halkın: “En büyük O! Gerisi aciz, zayıf, cılız!”
………………………………..
50 yıldır içindeyiz bu geminin. Güldü mü yüzümüz? Bir sabah terörsüz uyandı mı halk? ‘Sen onların dinine girmedikçe’ kabullendiler mi seni?
Gün karar günü! Kültürlerin beşiği Ani’de buluşmalı. Ayasofya’da kimliğini haykırmalı yeryüzüne. “Ben Türk’üm, Yesevi’dir soyum. Alevi’yim, Hicret Günü bedenini Hak yoluna teslim eden Ali’dir pirim.
Koçgiri’yim, Taşnak-Hınçak zalimine set çektim Anadolu’yu! Çerkez’im, Şamil’dir önderim. Laz’ım, Pontus’a direndim kabaran öfkemle. Gürcü’yüm, Rus’a bükülmez bileğim.
Kürt’üm, Selahaddin çıkar neslimden. Boşnak’ım, Fatih’e şükranım. Abaza’yım, Slavdır ırkım, Tevhid’dir baştacım! Ana dilim konuşulur özgürce, bense hürüm ülkemde!”
Sözün bittiği yerdir, selam herkese!
Tarık Sezai Karatepe
Yazar
0545 208 10 80