21 Haziran 1869…
Tokat’ın Kat köyünde, asra mührünü vuracak bir çocuk dünyaya gelir.
Neşe kaplamıştır, her yanı. Büyür gürbüz çocuk.
Ayakları üzerinde durunca, ezanın geldiği yöne yol alır. Akranları gibi pırıl pırıl nurani bakışlı Mustafa, omuzundan beline çaprazlama asılmış Mushaf’ı heyecanla açar.
Beş yüz yıllık ahşap camide, el emeği göz nuru halının üzerinde bağdaş kurar, ilk ezberini verir.
Fatiha ile başlayan kutlu yolculuk, Nas’la biter. Hafızdır artık. İlim aşkı yollara düşürür. Tokat’tan Kayseri’ye yol alır. Çıraklık ve kalfalık dönemleridir, adeta.
Hocasından ayrılmak öyle zordur ki!
Nihayet Yedi Tepeli Şehir bağrına basar onu. Yirmi ikisindedir. Fatih Camisinde Müderris olur. ‘Hocaların Hocası’dır. Yirmi birinde fethe çıkan Sultan Mehmet yanı başındadır.
Fatih Medreseleri, Osmanlı’nın Ezher’idir. Devlet, gözü gibi bakar, korur alimini.
Abdülhamid Han keşfeder onu. Yıldız’a alır. ‘Huzur Dersleri’ni diz dize dinler; şer ittifaka karşı omuz omuza mücadele ederler. Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurulmasında rol alır, Mustafa Sabri.
Acı/tatlı nice olaylar görmüşlerdir. 93 Harbi’nin acı reçetesine karşı stratejik hamleler yaparlar. Istanbul iç/dış hücumun merkezindedir.
2. Meşrutiyet/2. Anayasa kaçınılmazdır. Mustafa Sabri, Tokat Milletvekilidir.
Daha Meclis’e adım atar atmaz İttihatçıların gizli ajandasını çıkarır ortaya. Meğer amaç, Padişahı indirmek değil, Osmanlı’yı bitirmekmiş.
Cemiyet-i İttihadiye-i İslamiyye’yi kurar. Ahali Fırkası’yla, İttihatçıların karşısına dimdik çıkar. Kimi zaman tek kişilik bir ordu, kimi zaman üstün bir teşkilatçıdır.
Beyan’ul Hak dergisini çıkarır. Anadolunun en ücra köylerine ulaştırır.
1913/Bab-ı Ali baskını ile, cuntacı İttihatçılar yönetimi ele geçirirler. Mustafa Sabri’nin ilk Mısır hicreti başlamıştır.
Nice sonra Romanya’ya geçer, Mustafa Sabri. İttihatçıların laik/seküler/batıcı kanunları getirme arzularını, bitmeyen foyalarını, kirli çamaşırlarını döker ortaya.
Jurnal müessessi çirkin yüzünü bir kez daha gösterir. Tutuklanır, getirilir Istanbul’a.
İttihatçıların ırkçı/jakoben tavrı, Evlad-ı Fatihan/Balkanlar’ın, Hicaz’ın, Kuzey Afrika’nın… kaybına neden olur.
Ders çıkarmak bir yana, yeni bir maceraya sürüklenir Osmanlı: 1. Dünya Harbi!
Sürgündeki Sultan uyarıyordu:
“İttihatçılar, İngilizlere ve Ruslara karşı hazırlıksız bir savaş başlatıp Osmanlı’yı bitirecekler”di.
Düşmanı düşmana takan Diplomasi Dehası yoktu artık.
Savaşı kaybeden İttihatçılar tası tarağı toplayıp kaçarlar. Çünkü vatan sathı onlar için denektir. Denemişler, gitmişlerdir.
Mustafa Sabri serbesttir. Damat Ferit Hükümetinde Şeyhü’l İslam’dır. Nihayet vekaleten de olsa Hükümet Başkanıdır.
Daru’l Hikmet’il İslamiyye üyesidir, Mustafa Sabri. Ceberrut akımlara karşı teyakkuzdadır. Süleymaniye Medresesi Hadis Kürsüsündedir. İslam’ın pratiği hadisleri, nakış nakış işler dimağlara.
Hazımsız modernistler, orantısız güç kullanırlar, ona karşı. Aldırmaz hiçbirine. Yol çetin, dava büyüktür.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın başkan yardımcısıdır.
İzmir’in Yunanlılardan Kurtuluşu, kontrollü bir terk ediştir. Emperyalizmin amacı, Anadolu’da kendi projelerini uygulayacak bir Ulusal Kahraman Mit’i ortaya çıkarmaktır.
Nihayet, Yunan gitmiş, ama nedense bir çatışma yaşanmamıştır(!) Yunan/Rum çetelerinin yaktığı Ege köyleri ise ne hikmetse sahipsizdir(!)
Eşinin yurdu Gümülcine’ye gider, Mustafa Sabri. Çok yönlü bir kuşatmanın içinde bulur kendini. Ortodoks misyonerler, Yunanca/Bulgarca dayatması, ahlaki tahribat…
Doğduğu topraklardan acı haberler gelmektedir. Yeni yönetim, halkın değerleriyle ters düşmüştür.
Asimilasyon, inkar, tehcir, baskı, ötekileştirme… Anadolu’da hayal kırıklığı meydana getirmiştir. 3 kıtaya adalet götüren Osmanlı’dan, kafatası ölçen sığ bir sisteme… dramatik bir geçiştir bu.
Yarın gazetesini çıkarır. 5 yıl durmadan dinlenmeden uyarır, Balkan halkını.
Ankara Hükümeti, Mustafa Sabri’den rahatsızdır, konforu bozulmuştur. Venizelos gelir, Türkiye’ye. Bebek Katili kırmızı halılarla karşılanır.
Ayağının tozuyla Venizelos’tan istenir, Mustafa Sabri.
Hicret günleri yeniden başlamıştır.
Zaten çoktan 150’likler listesine alınmıştır bile. Çok sevdiği vatanının vatandaşlığından çıkarılmıştır. Lozan’da İnönü, Venizelos’a söz vermiştir. 150’likler içinde gayr-i müslim olmayacaktır.
Son Şeyhü’l İslam Mustafa Sabri’nin, Mısır’a gidecek parası yoktur; el yazması kitaplarını satar. 3. Mevkiden tren bileti alır.
Haftalar sonra geldiği İskenderiye Limanından Akdeniz’e buğulu gözlerle bakar.
Kıymet bilen Mısırlılar ona Kürsü verirler. Fakat İttihatçı/CHP uzantıları Mustafa Sabri’yi tehdit ederler. Çünkü o, lafını sözünü esirgemeyen dobra dobra bir alimdir.
İslam dışı uygulamalar, eşzamanlı olarak, Mısır’da yürürlüğe konmaktadır.
Mısır’ın İngiliz hegemonyasında olduğunu görür. Halkı, kültür emperyalizmine karşı uyarır. Genç Hasan el Benna ile dava arkadaşlığı meyvelerini verir.
Ümmet, diri bir alimle güçlü bir önderin ikliminde hedefe kilitlenmektedir.
Mısır Masonları dirlik vermezler. Oryantalizmin çöplüğüne dönmüştür Mısır. İhvan’a omuz verir Mustafa Sabri. Nihayet Hasan el Benna’nın şehadetini görür.
Mısır, yiğit evladını yitirmiştir.
5 yıl sonra…
12 Mart 1954…
Mustafa Sabri, doğduğu topraklardan çok uzakta, Kahire mezarlığına gömülür, ardında yüz binler bırakarak.
Tokat – Kahire hattında ümmet yürüyüşü henüz yeni başlamıştır.
Vefatı bile asparagas düşkünlerini dizginlememiş; Sevr ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyeliği çamuru, “Ulur aya karşı kirli çakallar” misali suratlarına çarpılmıştır.
Onun cebinde İngiliz Pasaportu yoktu!
Lakin yüreğinde Anadolunun vicdanı vardı! Hakk’la barışık, halkla barışık!