Gerçeği arayan ve Atatürk"ün yanında yer almaya hazır olan kimselerin, Cumhuriyet Türkiyesi" nde, milli eğitim bünyesinde din eğitimi vermenin, Atatürkçülüğe aykırı olması şöyle dursun, bilakis Atatürkçülüğün bir gereği ve sonucu olduğu gerçeğini kabul etmekte asla tereddüt göstermemeleri gerekir.
Yoksa birtakım dini eğitim veren kurumlar birilerinin hala arka bahçesi olmaya devam eder. Tarikatlar da tüm hızıyla artar. Oysa Yüce Dinimiz İslamda, tek tarikat Kur"an dır.
Kur"an ,okullarda (Türkçe) ders kitabı olarak okutulmalıdır. Okullarda, Kur"an"ın yanı sıra, Tevrat ve İncil"de seçmeli ders olarak okutulabilir. Bu da Anayasa"daki Din ve Vicdan Özgürlüğüne aykırı olmaz. Bu konuda Çarşaf Açılımı yapan CHP"ye de tarihi bir görev düşmektedir.
Din yaradılışla ilgili bir kavramdır. Bir başka ifade ile insanla beraber doğmuş ve insanla beraber devam edecektir. İnsan mahiyetini düşünürken, zihne bir de din fikrinin gelmemesi mümkün değildir. O halde Atatürk"ün de dediği gibi , Din lüzumlu bir müessesedir; Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.
Din lüzumlu olduğuna göre, elbette bunun eğitimi de lüzumludur. Yine Atatürk"ün dediği gibi; her fert, dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır; Orası da mekteptir. Bundan dolayı, Dinsiz toplum düşünülemeyeceği gibi, dini eğitim vermeyen okul da düşünülemez.
Din eğitimi, din duygusunun eğitilip tatmin edilmesi açısından olduğu kadar, milli kültürün gelecek nesillere aktarılması açısından da ayrıca önemlidir.
Laiklik, din eğitimine engel değildir. Bilakis din ve vicdan hürriyetinin olduğu kadar, bundan doğan haklardan biri olarak, din eğitimi ve öğretiminin de teminatıdır.
Atatürk"le ve Atatürk ilkeleriyle din eğitimi arasında, bugüne kadar, kasıtlı olarak ters bir bağlantı kurulmuştur. Bu kasdın hedefi, Atatürk ilkelerine sahip çıkmak değil, Atatürk"ü dine karşı bir silâh olarak kullanmaya yeltenmektir. Bugüne kadar bu taktik, maalesef hayli başarılı olmuş ve bilhassa aydın kesimin büyük bir bölümünde, Atatürkçülükle din eğitiminin birbiriyle bağdaşmayacağı fikri uyandırılmıştır. Böylece yıllardır, konuya ya soğuk ve hatta düşmanca, ya idare-i maslahatçı ve istismarcı bir zihniyetle yaklaşılmıştır. Onun için de din eğitimi problemi, bugüne kadar, kalıcı bir çözüme kavuşturulmamıştır.
Halbuki Atatürk, her vesile ile, İslâm"a mensup olmaktan iftiharla bahsetmiş; her fırsatta Allah"ın varlığını ve birliğini dile getirmiş; Kur"ân-ı Kerim"i, İslâm"ı ve onun Yüce Peygamberini daima hürmetle ve takdirle anmıştır.
Atatürk ölümünden iki hafta önce dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
Bütün dünyanın Müslümanları, Allah"ın son Peygamberi Hz. Muhammed"in (S.A.V.) gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Hz. Muhammed"i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet"in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.
Bu mesajdaki unsurları yerine getirmenin yolu da Kur"an"ı iyi öğrenmeden geçer.
Din fert için olduğu kadar, cemiyet için de lüzumludur. Din olmayınca hak ve vazifenin önemi kalmaz. Çünkü Allah"a, ahrete, yaptığı işlerden dolayı hesaba çekileceğine inanmayan bir insan, sadece kendini düşünür; kendi menfaati ile çatıştığı takdirde ahlak, fazilet, hak, vazife gibi mefhumlara hiçbir değer vermez. Bu durumdaki fertlerden oluşan cemiyetler de mesut ve payidar olamazlar..
Yapılması gereken, ilmin ve fennin önderliğinde, peşin hükümden uzak olarak ve bir takım gerçeklerin ortaya çıkacak olmasından çekinmeyerek, din konusunda müspet bir zihniyetle ve ciddiyetle eğilmek ve din eğitimine gereken önemi vermektir. İşte o zaman yine Atatürk"ün deyimiyle, Beşeriyette din hakkındaki ihtisas ve vukuf, her türlü hurafelerden tecerrüt ederek, hakiki ulûm ve fünûn nurlarıyla musaffa ve mükemmel bir hale gelecektir. İşte o zaman, artık Atatürk ilkeleri adına dinden ve din adına Atatürk ilkelerinden çekinmeye gerek kalmayacak; her iki aşırı uçtan, konuyu istismar etmek isteyenlere de fırsat verilmemiş olacaktır. Çünkü ilmin kılavuzluğu (yol göstericiliği), ancak gerçeği ortaya çıkaracaktır. Şayet gerek din adına, gerek Atatürkçülük adına, kendi anlayışımıza göre gerçek diye kabul edip, sarsılmasından korktuğumuz bir takım hatalar varsa, onların düzeltilmesi de ancak bu şekilde mümkün olacaktır.
Din eğitimi konusu, bugün de halledilmeyecek olursa, din yine siyaset sahasında istismar vasıtası olacak; laiklik yine dinsizlik olarak yorumlanacak veya din düşmanlığına paravana yapılacak; gerçek dindar vatandaş, kendisini daima Ya Allah"ın yolu, ya Atatürk"ün yolu gibi gayet tehlikeli bir tercihin karşısında hissedecektir. Bunun da memleketimize ve milletimize, zarardan başka, vereceği hiç bir şey yoktur.
Burada CHP"ye tarihi bir görev düşmektedir. CHP yetkilileri, çarşaf açılımı ile ülkede önemli bir atılımda bulunmuşlardır. Bu konuda samimi olduklarını, Kur"an"ın okullarda ders kitabı olarak okutulmasını, Meclis"te bir öneri ile gündeme getirerek kanıtlayabilirler. Böylece halkla tekrar barışır, halkın tekrar sevgisini kazanabilirler. CHP"liler ne dersiniz?