Krizi doğru okumak!
Genel Başkan’a verdiğim avans, balansa dönüştü. Günlerdir çıt yok. Bekle gör’le de olmayacak. Kriz dağ gibi. Orta yolu buluruz, sandım. Sadece sandım.
Gün geçtikçe sosyal hayattan çekilen bir hareket, artık. Ne ekonomide adı, ne politikada tadı var. Tehlike kapıda: Kimliksizlik!
30 gün evvel baraj maraj dinlemeden Meclis’i zorlayacak bir kadro, bugün, yarınından umutsuz. “Seküler yaşayacaksak, neden buradayız?” serzenişi daha yüksek çıkıyor, gırtlaktan.
Her bir ferdi, giderdi sistem tabelalarından birinin altına, laik söylemler üretirdi, dünyevi eylemler… “Aldığım nefese yazık, verdiğim emeğe, çektiğim çileye!” demezdi.
Dediğim dedik’le de bir yere varamayız.
Bir gerçek var, çünkü: Lider, dimdik ayakta. Gençler ona biat’ta. Senden beklenen, barışı zorlamak. Kavgayı değil. Ay var ki, kimse doğru yapmadı. Birinin yanlışı diğerini güçlendirdi, sadece.
‘Öteki’nin yaptığı, ‘beriki’nin değirmenine su taşıdı.
“Bak gördün mü? İkili, tv’de ne demiş? Kayyum çağırmış biri, adam azgını’ndan akıl almış diğeri!” Beriki boş durur mu? “İl’leri alıyormuş, görevden. Lider’in adını siliyormuş, yavaş yavaş.”
Müsebbip yükümlüdür, sebepleri kaldırmakla. Kimse yardım edemez zanlıya, kendinden başka.
“Bu teşkilat kimin? Manevi dinamikleri ne? Maddi refleksleri neler? Dünya görüşü mü kaydı? Hedefe kilitlenen gemi, buzullara mı rastladı? Füze yol alırken, göktaşı mı parçaladı?”
………………………….
Bu kısa sürer. Dip dalga öyle bir gelir ki, haddini bildirir, taammüden suç işleyenin. Ayak sesleri de duyulmuyor değil. Seçenekleri artırmak gerek, o kadar.
Yaşarken silinmeyecek bir damga yemesin, Genel Başkan! “Lider’i kandırdı. Oturdu koltuğa!” dedirtmesin. Ömür boyu yaya kalır. Haklı haksız herkese bir laf düşer:
“Vaktiyle…” diye başlayan cümleler, yakasını bırakmaz Genel Başkan’ın. Derler ki: “Birkaç kişiyi bahane edip gemiyi terk etti. Kendine yazık etti. İdealleri vardı eskiden. Şimdi potansiyel aday!”
Final cümlesi yürek yakıcıdır: “Bölen bölünür!” Sonra dikiş tutmaz. Her kongre çiftli, üçlü listeye sahne olur. Gündeme, dertleri, dağ gibi sorunları değil, kendini alır. Dava konuşulmaz, şahıslardır ileri geri konuşulan.
Ahde vefa da bekleyemez, kimseden. “Senden görmedik ki biz gösterelim! Deviren devrilir. Çekil kenara!” derler, uluorta. İlk kongrede alınır görevden. Sonra nostaljik bir anı kalır, 2 yıllık başkanlıktan.
……………………………
Yarım asırdır, hiç yoksa yönetim sorunu yaşamadı.
Evreni bir bütün olarak algılayan Lider’in güçlü hitabeti, fevkalade sabrı, analitik bilgisi, sıra dışı feraseti, Hak-Batıl düzleminde şirk’i tanımlayan refleksi, dava öncelikli karizması, önledi spekülasyonları.
Bölünmeyip katarak, azalmayıp artarak geldi, bugüne değin. Fiziken kopanların dahi, kalbinin bir köşesinde Lider’di o.
Ayrılırken bile, adından yararlanıp: “Biz Lider’le anlaştık. Onu cumhurbaşkanı yapacağız. Aslında tefrika değil yaptığımız. Daha güçlü gelmek için, çabamız!” dedirten, kadrodan aldığı güçtü.
Zaman tünelinden geçelim:
O sabaha dönelim. “Gel kardeşim, sen de gel. Hepiniz gelin. Fitne çıkacaksa, karışacaksa salon, istemem böyle başkanlığı. Zaten biz dinamik bir bünyeyiz. Çalışır, başarırız.”
Zor mu, bu saatte? Bir kare fotoğraf, herkesin beklediği. İçten bir davet. Olmadı mı?
Tabiat boşluk kabul etmez. Barışı sağlar, bir ferdi. Varoşlardan kalkarak, bir gece yarısı silkinerek, yürür Ankara’ya!
Su kaynağını, toprak yatağını bulur. Vefa sahibi, cesaret sahibidir o. Herkes onu tanır, o herkesi tanımasa da. Sorunları bilir, anlatır yıllarca.
Lider’i yere baktırmaz. Hakkını verir, Başkanlığın.
Bir yazı, neleri değiştirir? Göreceğiz, hep birlikte.