Kuruçay ve Mahmutoğlan orman köylerinde oturan vatandaşlar AKTEPE’de kurulması düşünülen taş ocağını kesinlikle istemiyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından İlçemiz Kuruçay Köyü, 06/2011-03 nolu hammadde üretim izin sahasında ,” Kalker ocağı, Kırma-Eleme Tesisi, Asfalt Üretim (Plent) Tesisi ve Mekanik Plent Tesisi” projesinin yapılması planlanmış, bu nedenle de söz konusu projenin Çevresel etkilerinin görüşülmesi amacıyla Kuruçay Köy Konağı’nda bir, “ Bilgilendirme Toplantısı” yapılmasına karar verilmişti.
Toplantıya, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı-Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü temsilcileri ve DSİ bölge temsilcileri ile birlikte AK Parti İlçe Başkanı Dr. Tuncay Acehan, ÇUDEF Başkanı Recep Taş, ÇUDEF Başkan Yardımcısı Ali Rıza Güney, Kuruçay Köy Muhtarı Mükremin Öztürk ve Köy Derneği Başkanı Vedat Kalaycı, Mahmutoğlan Köy Muhtarı Müslüm Toprak ve Köy Derneği Başkanı Halil Ayaz ve köylüler katıldı.
Çevre Mühendisi Tolga Düvenci, proje ile ilgili olarak sine vizyon eşliğinde açıklamalarda bulunduktan sonra, “Bizler konuyla ilgili olarak sizleri bilgilendirmek amacıyla geldik. Sizlerin konuyla ilgili görüşlerini alacağız ve ilgili makamlara ileteceğiz” dedi.
Katılımcıların görüşlerine geçildi.
Köylü Mehmet Can, “Meyvelerimiz ve içme sularımız gittikten sonra bu Köy’de bizim ne işimiz var?”
Kuruçay Köy Muhtarı Mükremin Öztürk, “İçme suyumuz havzadan geliyor. Bizim geçim kaynağımız burası, bizim yaşam kaynağımız burası.”
Köylü Cafer İlhan, “Aktepe’nin etrafı bahçelerle dolu, dinamit patladığında çevreye olan olumsuz etkilerini bir düşünün…İmza topladık, bu işe karşıyız dedik. Tarihi Kale’yi onarıp cazibe merkezi yapalım dedik. Doğanın ekolojik dengesinin bozulmaması için, biz turizme bile karşı çıktık. Biz yalnız değiliz; Başbakanımız var. Cumhurbaşkanımız var. Bu işin sonuna kadar gideceğiz.”
Köylü ve ÇUDEF Başkanı Recep Taş, “ Olayı duyunca içime bir sızı düştü. Böyle bir taş ocağının olumsuz etkilerinin ne olduğunu ve olacağını biliyorum.Burası bir meyve ambarı.. Burada sadece 3 bin ton vişne alınır. Çubuk Ankara’nın, 4. Meyve Bölgesi, Kuruçay Köyü de Çubuk’un Meyve Merkezi.. Aynı zamanda Ankara Armudu’nun yetiştirildiği yer ve saklama merkezi.. Senenin 8 ayında İstanbul Hal’ine buradan meyve gider. Taş ocağı açılırsa burada meyve kalmaz. Su havzası da ortadan kalkar. Taş ocağının yapılması toplumsal barışa dinamit koyar. İnsanı ve doğayı seviyorsanız, geldiğiniz gibi gidin.”
Yıldırım Ahalisi Derneği eski Başkanı ve Onursal Başkanı Ercan Aslan, “Konuşmacıların sözlerine aynen katılıyorum. Ve imzamı atıyorum. Çubuk İlçesi turistik bir bölgedir. Buranın merkezine giden güzergâhtadır. Taş ocağı çalışmaya başlarsa ne güzelim yaylalar ve ne de doğa harikası ‘Ay Kayası’ kalır. Yeşil namına hiçbir şey kalmaz. Buraya hiç hoş gelmediniz. Acı getirdiniz.”
Mahmutoğlan Köyü Muhtarı Müslüm Toprak, “Aktepe, bize 2 km. mesafede..Tarım alanımıza ise 300 metre.. Su kaynağına ise 800 metredir. Taş ocağının açılmamasını istiyorum.”
Burada hiçbir süslü lafla bizleri ikna edemezsiniz taş ocağının sadece tozu meyveciliği bitirir. Şu anda karşınızda Büyükşehir’e yüzde yüz oy vermiş bir toplulukla karşı karşıyasınız.”
Köylü Abdurrahim Bey, “Su kesilince köylü ne yiyip, ne içecek. Bir düşünün…”
AK Parti İlçe Başkanı Dr. Tuncay Acehan, “İlçemizde 83 köy ve mahalle var. Köy ve mahallelerimiz arasında gerçekten köy hayatı yaşayan yerleşim yerlerinden biri Kuruçay Köyü, diğeri de köy iken sonradan mahalle olan Akkuzulu’dur. Kuruçay, her yıl geleneksel olarak düzenlenen “Vişne Festivali”nde, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen yabancı çocuklara köy hayatını anlatan örnek bir köydür. Bu yönüyle de ilçe ve ülke turizmine çok büyük bir katkısı vardır.
Su havzaları konusunda ASKİ’nin olumlu raporları var. Şöyleki; ASKİ, taş ocağını işletecek şirketin faaliyetine önce sehven olumlu karar vermiş, fakat ÇED komisyonunca mahallinde yapılan tetkik ve incelemeler neticesinde bölgede yer alan Kuruçay ve Mahmutoğlan Köylerini besleyen yeni içme suyu kaynaklarının tespit edildiği, açık işletme ile patlatma yöntemi yapacak olan firmanın sonradan belirlenen kaynaklara zarar vereceği gerekçesi ile kurumun (ASKİ’nin) görüşünde değişiklik olmuş bu nedenle de bir önceki teknik komisyon raporunun geçerliliğinin kalmadığını belirmiştir.
ASKİ, konuyla ilgili düzeltme raporunu da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı- Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü’ne, “ÇED Raporu Kurum Görüş Değişikliği” konu başlığı ile bildirmiştir.
Kurulması düşünülen taş ocağının Çubuk’a ve köye çok büyük zararı olacaktır.”
Köylü ve ÇUDEF Başkanı Recep Taş, “Aktepe’deki Kale, Hititlerden kalma.. Şu anda da sit alanı içerisinde.. Böyle bir yıkıma gitmek ‘Bilim Kurulu’na saygısızlık olur. Raporlara rağmen böyle bir ısrar, uyuyan yılanı uyandırmak olur. Uyumlu bir toplumun yüreğine ateş düşürmeye gerek yok.”
Kuruçay Köy Derneği Başkanı Vedat Kalaycı, “Yapılması planlanan taş ocağına kesinlikle karşıyız. Bunda bölgenin içme suyu, su havzası, sit alanı olması önemli etkenlerdir. En önemlisi de burada hayvancılık çok sınırlıdır. Orman yakın olduğu için hayvancılık yapamıyoruz. Köyümüzün geçim kaynağı meyveciliktir.”
Köylü Ahmet Çelik, “Birilerine menfaat sağlamak için birilerinin mağdur edilmesine karşıyız.”
Köylü Ahmet Gürkan, “Benim Aktepe’de yayla evim var. Çoğu günler orada kalıyorum. Benim huzurumu bozmayın !..”
Köylü Ali Karaçeşme, “Taş ocağı çalışmaya başladığında bu Köy’ün buradan kaldırılması gerekir. Köyün akciğerini, kalbini alın, yaşatmadan, öldürün!..”
Katılımcılardan başka söz alan olmayınca, “katılımcıların tamamı bu projenin yapılmasına karşıdır” diye bir tutanak tutuldu ve yetkili mercilere verilmek üzere imzalandı.
Kuruçay, Çubuk’ta vişne üretiminin merkezi, yıllık 3 bin ton vişne üretiliyor. Aynı zamanda meşhur “Ankara Armudu” ticaretinin de (iklim şartlarından dolayı 8 aylık bir süre için) depo edildiği ve pazarlandığı yerdir.
Üretilen vişneler Ankara, İstanbul, Bursa, Mersin ve Denizli’nin ya meyve hallerine ya da meyve suyu fabrikalarına gönderilir.
Aktepe’de, hem Kuruçay’ın ve hem de Mahmutoğlan orman köylerinin su yatakları var. Köylüler bu yatakların oluşması ve köylerine gelmesi için günlerce kazma-kürekle durup-dinlenmeden çalışmışlar, havzalar oluşturmuşlar. Hatta bu havzalara ‘gölet’ yapmak için ilgili mercilere müracaatta bile bulunmuşlar.
Aktepe’de, Hititlerden’lerden kalma bir kale var. Kale tepe mevkiinde 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiş..Kalenin yanında bir mağara var. Fakat mağaranın ağzı zamanla çobanlar tarafından taşlarla doldurulmuş. Rivayete göre, bu mağaradan Manastır Köyüne kadar uzanan bir tünel varmış. Mağaranın yanında birkaç metre derinliğinde çukurlar var, köylüler burada hazine arandığını söylüyorlar. Hatta geçtiğimiz yıllarda burada define bulmak için izinsiz kazı yapan birkaç kişi tutuklanmış..
Köylülerin ifadesine göre, Kale’nin çevresinde de verimli su yatakları varmış..
Taş ocağının kurulacağı Aktepe’nin etekleri, ormanlık ve özellikle de meyve bahçeleri ile çevrelenmiş durumda.. Bu bahçelerde başta vişne olmak üzere, Ankara Armudu, yaz armudu, kiraz ve ceviz ağaçları var.
Su kaynağı ve meyvelikler yukarıda, köyün yerleşimi ise çukurda olduğundan taş ocağının faaliyete geçmesi ile hem meyveler ve hem de su yatakları bundan olumsuz yönde etkilenecektir. Köy, beyaz bir toz tabakası ile kaplanacaktır. Bu da canlılara büyük zarar verecektir.
Taş ocağının yönü Kuruçay Köyü’nin arka yüzündedir.
Taş ocağı faaliyete geçip, dinamit atıldıkça meydana gelen titreşim suyun kaynağını da etkileyecektir. Bir başka ifade ile 3-5 milyonluk yatırım boşa gidecek ve köylünün hayatı sona erecektir. Köylü yıllarını verdiği köyü zorunlu olarak terk etmek zorunda bırakılacaktır. Böylece, taş ocağı birilerinin üç kuruşluk menfaati için köylerdeki yaşamı sıfırlayacaktır.
Proje, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından planlanmış ve MYK Maden Petrol İnşaat Taahhüt Nakliyat Makine Tekstil Sanayi İthalat ve İhracat Şirketi’ne verilmiştir.
Taşeron Şirket, kâğıt üzerinde, her ne kadar birtakım taahhütlerde bulunup, doğacak her türlü mesuliyeti kabul etse de, taş ocaklarının olumsuz etkileri aşikardır. Her şey den önce insanların maddi ve manevi mağduriyetlerini nasıl karşılayacaklardır?
ASKİ, Şirket’in faaliyetine önce sehven olumlu rapor vermiş, ÇED komisyonunun mahallinde yaptığı araştırma ve tetkikler sonucu kurum görüşü değişmiş, bu değişiklik ise Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın ilgili birimine bir yazı ile bildirilmiştir. Bu ise taş ocağının bölgede faaliyete geçmemesi için geçerli ve önemli bir nedendir.
Kuruçay, Mahmutoğlan, Okçular ve Hacılar köylerinde meyvecilik teşvik edilmeli.. Kuruçay’a bir ‘meyve suyu’ fabrikası kurulmalı.. Bu suretle meyve ağacı dikimi artırılmış olur, insanlar bağ ve bahçelerine daha fazla ağaç diker.
Ayrıca turizm yönünden de eşsiz doğa harikalarına sahip bu yörelerde teleferik bağlantıları ve bungalov evler yapılarak turizm teşvik edilmelidir. Böyle yapılırsa köylü, köyünde mutlu bir insan gibi yaşar. Köyden kente göç olmaz. Bilakis kentten köye akın başlar. Bu suretle de büyük kentlerdeki huzur arayan insanlar köylere göç eder.
Tarihi kale kalıntılarının bulunduğu Kuruçay ve Mahmutoğlan Orman köyleri arasında bulunan AKTEPE birileri tarafından gasp edilmeye çalışılıyor. Amaç belki taş ocağı işletmek ama, benin içimde başka bir kuşku var. Çünkü Aktepe’nin rakımı çok yüksek. Taş ocağının maliyeti çok yüksek olacak. Sakın buradaki hazineler için gelmiş olmasınlar!..Çünkü Aktepe ve Manastır çevresi tarihi hazinelerle doludur.
Bu ülkede her şey olabilir. Bu nedenle ilçede sağduyulu insanlar tarafından bir imza kampanyası düzenlenmeli.. Aktepe ve O’nun gibi yerler koruma altına alınmalıdır.
İlçemizde; Meyveciliğin yanı sıra tarihi, kültürel ve turistik güzelliklere de sahip çıkmalıyız. Bu değerleri ya bakımsızlıktan ya da ilgisizlikten maalesef birer birer kaybediyoruz veya kaybedeceğiz...
Örneğin; Karagöl, Çubuk 2 Barajı, Kavşakkaya Barajı, Atatürk veya Uluağaç Yaylası, Ay Kayası, Yıldırım Evci Yaylası, Yıldırım Elören Yaylası, Aktepe, Çalıntepe v.s. gibi…
Yine Ova Çayı’da (Kavşakkaya Barajı’ndan dolayı) suya hasret kaldı…
Çubuk Ağat Taşı’nı bugüne kadar yabancılar götürdü…
Uluağaç Yaylasındaki Atatürk’ün Çiftliği şimdi virane…
Suya hasret Çubuk Çayı…
Konaklarımız şimdi yok…
Kıbrıs Şehitliği şimdi yok…
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ni kaybettik…
İlçede tarım bitirildi, hayvancılık bitirildi, meyvecilik bitirilmek isteniyor, ondan sonra sırada sebzecilik var. Bu zihniyetle bu da bitirilecek…
Birileri artık ellerine kına yaksın…
Ve de sizlerin çabalarıyla bir zamanların “Yeşil Çubuk İlçesi” Çöl olmak üzere…
Bunlara karşılık ilçede sadaka kültürü hızla gelişiyor. Sizin de istediğiniz bu değil miydi…Çubuklular gözünüz aydın…Artık ne husanız ve ne de tasanız kalacak, az kaldı tamamen ferahlayacaksınız… Deniz bitecek ve kara görünecek…O zaman;
İyi uykular sorumluluktan kaçanlar…
İyi uykular vurdumduymazlar…
İyi uykular, “adam sendeciler”…
İyi uykular, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyenler”…
İyi uykular sivil toplum örgütleri…
İyi uykular ilçenin akil adamları…
Ve iyi uykular yöneticiler…
Sizlerin yüzünden Çubuk’tan giden gidene…
Aktepe’de gitmek üzere…
ÇUBUKLULAR UYANIN ARTIK!..
Bu değerler elimizden veya ayağımızın altından kayıp gitmemeli.. Sonra çok yazık olur, gelecek kuşaklara bunun hesabını veremeyiz. Bırakın Türkiye’yi, dünyada bile eşi benzeri olmayan bu eşsiz doğa harikaları kadir-kıymet bilen başkalarının elinde olsa, neler olur, neler… İlçeyi yönetenlere ve ileride yönetmeye talip olacaklara, kısır döngüleri bırakıp, ilçede birlik ve beraberliği, huzur ve güveni sağlayarak, bu değerlere sahip çıkmalarını temenni ediyorum.
İlçemiz, iktidarın “oy deposu” onların da bu sese kulak vermelerini ve yukarıdaki değerlere sahip çıkmalarını diliyorum.
Köylülerin haklı davalarında, çığlığa dönüşen serzenişine, “Kulak ver ANKARA!..”
ÜÇ-BEŞ KİŞİNİN MENFAATİ İÇİN; AKTEPE ÇÖL, KÖYLÜLER DE MUTSUZ OLMASIN!..