Kötü Söz Sahibinin

 

Eğer içimizde nefret, kin, hırs varsa dışarıya vereceğimiz şeyler de bunlar olacaktır. Lütfen bir de gönül odamıza girelim. Bir gönül temizliğine girişelim. Dilimizi temizleyelim . Küfür, gıybet gibi yarar sağlamayan sözlerle; koğuculuk, ara bozuculuk gibi kalp kırıcı, bizi de günaha sokucu çirkin ve kötü sözlerle dilimizi kirletmeyelim. Yunus Emre bu konuda sözün özünü söylemiş;

 

  Gönül Çalab"ın tahtı,

  Çalap gönüle baktı.

  İki cihan bedbahtı,

  Kim gönül yıkar ise,

 

İtibarı, içinde yaşadığın ortam belirler; karakteri, inandığın doğrular. İtibar, sandığın,  karakter ise, olduğun şeydir.

 

Kalp kıracak sözler söylemeyelim. Dilimizi temizleyelim. Kimseye kötü gözle bakmayalım. Güzel huy hatalarımızı, yanlışlarımızı, sıcak suyun buzun üzerine döküldüğünde buzu erittiği gibi eritir. Duygularımızı, düşüncelerimizi nelerle meşgul ediyorsak o şeylere benzeriz. Güzel huy sahibi olan insanlara, dilimizde edepli deriz. Kötü huylarımızı değiştirmediğimizde, düzeltmediğimizde zaman içerisinde onlar artık alışkanlığımız haline gelir.

 

 KABA ADAM

 

Bağdat ta hoş, esprili, yaşlı bir adam kızını bir kundura tamircisine vermiş. Kaba adam kızın dudağını öyle bir ısırmış ki, dudağından kan akmaya başlamış. Sabah olup da babası kızının bu halini görünce damadına gidip durumu sormuş ve demiş ki; “Behey alçak adam! Bu ne biçim iştir. Isırdığın, insan dudağıdır, kösele değil.”

 

Birçok insan maalesef yeteneklerinin dışında bir işle meşguldür.

 

 NE İŞİMİZ VAR?

 

Yavru deve annesine sormuş:”Anne, bizim niye hörgücümüz var?” "yavrum!" demiş anne, "çöl sıcağında susuzluğa dayanalım diye" “peki anne,” demiş, “Bizim toynaklarımız niye bu kadar geniş?” "yavrum!" demiş, "çölde ayaklarımız kuma batmasın diye" “Anne bizim boynumuz niye bu kadar uzun?” "yavrum!" demiş, "çölde uzaktan gelen tehlikeleri görebilelim diye" “Peki anne, Allah aşkına bizim hayvanat bahçesinde ne işimiz var?”

 

 

İnsan ilişkileri bir ustalık ister. İyi bir usta ne zaman hangi aleti kullanacağını çok iyi bilmelidir.

 

“Bazı bilgilere tecrübelerle ulaşılır. Hem dinlemeyi bilmek hem de çok şey görüp öğrenmek bu yüzden önemlidi”-Konfüçyüs-.

 

 TAŞLARIN YERİNİ BİLMİYORSUN

 

İkisi yaşlı biri genç üç papaz bir hafta sonu balık tutmaya çıkarlar. Kayıklarına binerler ve kıyıdan oldukça uzaklaşırlar. Bir süre sonra bir de bakarlar ki oltayı kıyıda unutmuşlar. Yaşlı papaz “Merak etmeyin, ben şimdi gider getiririm” der. Dua eder ve suyun üstünde yürüyerek kıyıya gider, oltayı alıp getirir. Bir süre sonra yemleri biter. Tam genç; “Ben gideceğim” diyecekken yaşlı papaz; “Bir dakika,” der, “Ben giderim” duasını yapar ve o da suyun üstünde yürüyerek kıyıya kadar gider, yemi alır ve gelir. Bir süre sonra başka bir şey lazım olduğunda genç; “Bu sefer ben gideceğim!” der. Yaşlı papazlar; “Hayır sen gitme” deseler de, “Ben de sizin gibi inançlıyım, güveniyorum kendime, iyi dua ediyorum, ben gidip alacağım” der. Ne kadar ısrar etseler de dinletemezler. Ve genç papaz duasını yapar. İlk adımı atar atmaz cumburlop suya düşer. Boğulma tehlikesiyle karşı karşıyadır. İki yaşlı papaz genci zorlukla kurtarırlar. Kendisine geldiğinde, yaşlı papazlardan biri der ki:”Evladım! Sen de iyi niyetlisin, inançlısın, güzel dua ediyorsun ama buradan kıyıya kadar olan kayaların yerlerini bilmezsen batarsın !..”