Kırılan kalp

Hülya Uğur

KIRILAN KALP

   “Güzel söz sihir gibidir” buyuruyor Peygamber efendimiz.

   “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

   “Söz ola ağulu aşı yağ ile bal ede bir söz.”  Koca Yunus böyle demiş. Bazen öyle bir söz söyleriz ki yüzde yüz elde edeceğimiz şey, binlerce km. ötemize düşer bir ömür elde edemeyiz. Aynı sözü öyle bir şekilde söyleriz ki asla ele geçmesi mümkün olmayan bir hadise, bakarız ki avuçlarımız da sahibi oluvermişizdir. Bu kul karşısında da, Allah karşısında da böyledir. Hani atalarımız “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” demişler ya işte öyle.

   Eğer duymak istedikleriniz güzel sözcüklerse, güzel konuşun. Bazen bir söz, karşıdaki insanın dünyasını yıkar, harab eder. Bazen bir bakış öldürür insanı. Bazen de bir yüz ifadesiyle kaynar su dökülmüş gibi olur kişinin başından aşağı. Ya kalbin kırılışı, inkisara uğrayışı, bin parça oluşu, yok mu, ne onulmaz şeydir o? Sonsuz hayatı kaybettirir insana. Maddi şeyler kırılınca yapıştırılır, birbirine tutturulur da yine bir şeye benzer. Fakat manevi manada öyle mi? Bir kere kırılan kalbin parçalarını hangi maharetli el birleştirebilir? Mevlanın nazargahı olan gönüldeki inkisar, yüzde teessürünü gösterince o gönlü almak ne kadar zordur artık.  

 İşte sert ve haşin mizaçlı, celalli bir zat olan Ömer bin Hattab'ın sözü: ''Ey Kabe! Seni bin kere yıksam tekrar yapabilirim. Fakat kırılan bir kalbi asla!..''

   Sultan Mahmud-u Gaznevi hazretleri bir savaş sonunda çok kıymetli bir elmas yakut taşı ganimet olarak ele geçirir. Sonra taşı eline alarak baş vezirine, (Al bu taşı kır, paramparça et) der.
Baş vezir der ki:
- Aman efendim bu çok kıymetli ben bunu kıramam.
Sonra yanındaki diğer vezire aynı şeyi söyler. O da der ki:
- Bu çok kıymetlidir, kırılmaz bu.
Diğerlerinin hepsi aynı şeyi söylerler.
Sultan, özel hizmetçisi Ayaz'ı çağırıp, (Al bu taşı kır) der. Daha demeye kalmadan Ayaz taşı yere vurup kırar, paramparça eder.
Padişah hiddetli bir şekilde der ki:
- Bre Ayaz sen ne yaptın, vezirler bunun çok kıymetli olduğunu söylediler. Nasıl kırarsın bunu?
Ayaz der ki:

- Efendim, ben taştan ne anlarım, benim için kıymetli olan sizin emrinizdir, sizin kalbinizdir, kalbiniz kırılacağına varsın taş kırılsın.
Sultan vezirlerine dönüp der ki:
- Ayaz'ı niçin sevdiğimi anladınız değil mi? Sizin gibi beni bir taşa değişmedi…

   “Yeryüzünü Karun\'a musallat ettiklerinde (toprak Karun\'u yuttu) Musa(a.s.)\'ya  şöyle hitap geldi:

- Ey Musa! Firavun bizi incitti, Karun da seni. Biz yeryüzünü, insanlar bizim katımızda dostlarımızın gönlünü incitmenin Firavun\'un tanrılık davasından daha büyük olduğunu bilsinler diye, Firavun\'a değil, Karun\'a musallat ettik.”

   Allah\'ın halifem dediği insanın kalbini incitmek bizim bataklığımız olabilir.

   Sen gönüller yapmaya geldin, yıkmaya değil. Bil ki kırdığın bir sırça saraydır. Bir kırıldı mı, yeniden bir ömür boyu çalışsan tamir edemezsin…

   Ve son sözü yine Yunus Emre\'ye bırakalım

                           “Birkez gönül yıktın ise

                             Bu kıldığın namaz değil

                             Yetmiş iki millet dahi

                             Elin yüzün yumaz değil”