Hilekâr ve fitneci kurnaz insanlar çoğu zaman kendi kazdıkları kuyuya düşerler. Onlar kurdukları sinsi tuzaklarına başkalarını düşürmeye odaklandıkları için, bir anlık dalgınlık ve şaşkınlıkla düşünemez, göremez ve kuyuya kendileri düşerler.
Kâinat var olalı beri değişmeyen bu ilâhî cilve ve hikmetin en tipik örneği; Ebu Cehil’in Hz.Peygamberimize kuyu kazmasıdır. Bilindiği üzere, Ebu Cehil; evinin giriş bölümüne kazdırdığı derin bir kuyunun üzerini kamufle ederek, Peygamberimizi evine davet etmişti. Islah ve irşadı umuduyla davete icabet ederek yola çıkan Peygamberimize, Cebrail (a.s.) tuzağı haber verince geri dönmüştü.
Ne var ki, evinin penceresinden avının tuzağa düşmesini heyecanla bekleyen hilekâr Ebu Cehil; koşup Peygamberimizi çağırmak isterken bir anlık dalgınlıkla kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. Ebu Cehil kuyudan çıkamıyordu. Bir mucize eseri uzatılan ipler de onu kuyudan çıkarmaya yetmiyordu. İşin farkındaydı, gönderdiği ricacı ile gelip elini uzatan Peygamberimiz onu kuyudan çıkarmış ve şöyle buyurmuştu: “Kim kardeşine karşı kuyu kazarsa, o kuyuya kendisi düşer”
Nitekim sünnetullah hep böyle cereyan etmiştir. Kardeşinin başına çorap örmeye çalışanların ördükleri kirli çoraplar hep kendi başlarına geçmiştir. Hâin ve sinsi planlarla kardeşinin ayıbını ortaya çıkarmaya çalışan casusların mülevves yüzlerindeki maskeler inmiş ve gerçek veçheleri ortaya çıkmıştır.
Hz.Süleyman (a.s.) hükümdar bir Peygamberdi. Tüm hayvanların dilini biliyordu. Çok büyük saltanat sahibiydi. Bir adam gelip kendisine yalvarır:”Ey Allah’ın nebisi ne olur, bana da hayvanların dilini öğret, konuştuklarını ben de anlayım” Hz.Süleyman bu isteği uygun görmez,”Sen onların konuştuklarını anlarsan, hikmetini bilemez, sabredemezsin. Olmaz” der. Ne var ki adam ısrar eder, Süleyman (a.s.) da adama hayvanların lisanını öğretir. Sevinçle evine gelen adam, çöplükteki köpekle horozun konuşmalarını dinlemeye başlar, köpek der ki:
-Horoz kardeş, sen arpa buğdayla da karnını doyurabilirsin. Az ötedeki taneleri yesen de ekmek parçalarını bana bıraksan olmaz mı? Benim karnım çok aç. Horoz şu cevabı verir:
-Sabret köpek kardeş, yarın buraya ağanın ölen eşeğini getirip bırakacaklar, bolca et yer karnını doyurursun. Bunları duyan ağa hemen ahırdaki eşeğini pazara götürüp satar ve “İyi ki hayvanların dilini öğrendim. Yoksa eşeğim elimde ölecekti” der.
Ertesi gün ağa çöplükteki seslere kulak kabartır, Köpek sitem etmektedir: Hani eşek ölecekti ben de ete kavuşacaktım? Horoz der ki: -“Ağanın eşeği öldü de, satın alan zavallının elinde öldü. Bizim ağa açıkgözlülük edip eşeğini sattı. Ama üzülme, ağanın atı da ölecek, buraya getirip bırakacaklar, ete doyarsın.
Ağa hızla gidip atını da pazarda satar ve “İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa at da elimde ölecekti” diye söylenerek evine dönerken çöplükteki hayvanların sesine kulak misafiri olur: Köpek horoza bağırmaktadır “Arkadaş beni aldattın, hani ağanın atı ölçekti?” Horoz der ki; “Ağanın atı ölmesine öldü de sattığı garibanın elinde öldü. Ama üzülme, bu sefer hep beraber büyük bir ziyafete konacağız, Ağa kendisi ölecek.” Köpek buna inanmaz, beni yine kandırıyorsun deyince, horozun cevabı:
-Hayır aldatma yok, durum kesin, Ağanın malına gelenler bu defa canına gelecek, kazanlar dolusu yemekler pişirilip ziyafetler verilecek, artanlar dökülenler bize yeter. Horoz konuşmaya devam eder: “Keşke insanlar malına gelecek zararı başkalarına hile ile yüklemek yerine, kendileri Allah’tan gelene tevekkülle sabretseler, bunda da bir hayır vardır deseler, ama son pişmanlık fayda vermez. Ağa kesin ölecek.”
Bunu duyan ağa perişan sağa sola koşturmaya başlar, bunalıma girer, “Yok mu beni satın alacak biri” gibi laflar saçmalarken gece hastalanan Ağa, sabaha çıkmaz ölür. İşte uyanık geçinen ve başkalarına tuzak kuran hilekârların feci akıbeti…