Avurtları çökmüş, değirmi sakalı ak pak olmuş, bağdaş kurmuş Uralın kenarına. Sıvamış kollarını, daldırmış dirseğini, steplerden gelen suya.
Zirveyi kesen sisi seyre dalmış, kardelenlerin açtığı eteklerde güneşi sağına alarak yönünü tayin etmiş, gün akşam olmadan yola düşmüştü.
Stalinin Leninden aldığı ders, acı ekmiş, elem biçmişti. Ahıskadan karga tulumba düşerken yollara, yokluk yoksulluk belini kırmış
Ana Yurta saldığı mektuplar, bir gammazın kuyruk sallamasıyla yüzüne çarpılmış Karakolda, Demek sensin, bizi elaleme kepaze eden! tepkisiyle kürek cezasına layık görülmüş .
Güçten düşünce, Ne hayır gelir bundan! ironisiyle yalın ayak, başı kabak yol vermişlerdi.
..
Karın tokluğuna kaldırdığı ekinini kağnıya yükler, nöbet noktasında irsaliyeye parmak basar, devrimin çocuklarına teslim eder
Karneyle aldığı beş ekmek, iki paket tahin, yağsız peynir, pörsümüş zeytin, küf tutmuş yufka, beş on yumurta ile evine döner,
Allah kahretsin bunları, Devrim devrim! diye, sömürdüler iliğimizi. Evrim evrim! diye yıktılar hanemizi! Bu karanlık gecenin yok mu sabahı! sitayişiyle kanatlı kapıdan hayata adım atardı.
Güney batıya yönelir, iki elini baş hizasından, keskin bir hareketle arkaya iter, En Büyük Sensin! derdi.
Sensin alemleri Var Eden, kurda kuşa Can Veren!
Sibirya Radyosu, ancak cam kenarında çeker, dağa takılan sinyallerden azad olurdu. Bir gün! diyordu, Bir gün! Döneceğiz bir gün!
Nereye dede?
Çekim merkezine, Anadoluya. Bir gün, geldiğimiz yoldan döneceğiz.
İki saatte derdest edilip, götürebildiğimizi trenlere koyup, aylarca çileyi yol eylediğimiz, acıyı bal eylediğimiz topraklara döneceğiz.
Döneceğiz, bir ahım var ki, yerde kalmayacak. Yüz yirmi bin gardaşım, kız kızan, uşak devşek kırıldık ovalarda, yaylalarda.
Son duasını ederken ninem, Kutul Amare, Kutul Amare! derdi. Lavrens, Hicazda vicdanları kanatırken, babasını vermiş çöllerde şehadete koşarken
..
Ya arşivler, bugün Yirmi Dört Nisan!
Zannediyor musun ki, bir gün açacaklar arşivleri? Hiç bekleme! Suç bizde kalsın! diyerek sineye çekerler, hiç olmamış Ermeni Soykırımını.
Yeter ki sarsılmasın yenilenmiş beyinlerin genç devrime inancı(!)
Lakin çıkarsa evrak balyalarında, İttihatçının dindaş kıyımı Çıkarsa Sarıkamış, On İki Ada, Sakarya Dokunulmazlara dokunur Anadolu basını.
Bu işi tarihçilere bırakalım! Kocaman bir yalandır. Anadolunun çektiği, gözyaşı ve kandır.
Aç öyleyse, temize çık! dense, cevabı yamandır:
Yapamam! Kahramanlar hain, hainler kahramandır!
..
Ya, Anadoluya yolladığın mektuplar ?
Posofta kraldan çok kralcılar vardı. Yoldaşa selam, ihanete devam(!)
Görülmüştürü basardı, sarı zarfın üstüne, Sakıncalıyı vururdu mühürün sol böğrüne.
Eşşek sudan gelinceye kadar yerdik köteği. Lakin gelmezdi eşşek sudan, suya kanardı günlerce. Işık huzmesi, ebemkuşağı gibi dolardı hücreye.
Rutubet kokan duvarda teyemmüm alır, derdim: Yönüm kıbleye, kıblem Kabeye! Sevdam, Şehirlerin Anasına, duam Yaradana!
Hiç haber alamadın mı Anadoludan?
Aldım. Okula yeni yazılmıştım. Moskovalı müdürün keyfine diyecek yoktu:
Bizimkiler, başvekille iki adamını astılar, bu sabah.
Son umudu da yok ettiler, elleriyle. Enstitüye rakip, çift minareli okulları peyda etti, Anadoluda, Menderes. Oh olsun! Bu, milyonlara ders!
Sinirimden etimi kopardım, saçımı yoldum, terk ettim sınıfı. Hala kulaklarım zonkluyordu. Bizimkiler enstitü... çift minareli okul
Bizi bizden iyi tanıyordu Moskovalı. Enternasyonaldi adı.
Her derste muhakkak laf vururdu.
Böl, parçala, yut! derdi. Kırdırıyoruz, sizi birbirinize. Sol bizden, sağda . İnandınız yıllarca
Altı Ok, anlatırken Darvini, bozkırlarda Yeni yetmeler türedi, Yaratılış dediler, verdiler kavgasını salonlarda.
Lisede Evrim dersi, Maymundan geldi insan!
Dayanamadım, dedim: Memnun oldum tanıştığımıza, ben de insan!
Aldım tasdiknameyi, astım duvara. Gurban olduğum Mevlam, Sen ver mükafatımı!
Meğer aynı gözle bakarmış,iyi haber alan kaynaklar, Muğladan Urallara
Ne vakit yapsak, derme çatma bir mihrap; gelir bir uzak ilden, bulandırır dimağı.
Senle biz aynı soydan değil miyiz? Nereye kadar husumet!
Ben Kutsalı terk ettim, sen de beni terk et!
..
İçten yedik darbeyi.
Sonra duyduk Azeri, kucak açmış bizlere. El ele verdik beraber, sonra duyduk şairden: Geber çelik put geber!
Hazırlıklar tamamdı, döneceğiz ne çare! Bir de duymayalım mı, yönetenler biçare!
Döndük geri evimize, bir de çıktı Hadise! Kirletmişti onuru, yoktu üstünde elbise!
İyisi mi sen kal burda, yeryüzü bir vatandır. Sibiryanın kardeşi Konya ile Vandır!