KAOS ve DÜZEN

Şazeli ÇÜGEN

 

Tarih sahnesi de tıpkı yeryüzünün kara ve denizlerinde enerji birikimlerinin neden olduğu jeolojik dönüşümleri gördüğümüz gibi beşeri asabiyetlerin yoğunlaşması ile de “beşeri TANDIR” kaynayarak sosyolojik değişim ve dönüşümlere zemin teşkil ederek HAKİMİYET alanları ile yeni kültür ve medeniyetlere sahne oluşturması her zaman “mukadder bir yasa” olarak toplumların hayatlarında dolaşıp durmaktadır.

Bu küçük analizimizde bazı KAVRAMLARA dikkat çekmiş olacağız.

Enerji birikimi yoğunlaşma asabiyet askeri üstünlükler zaferler fetihler hakimiyet kültür sanat ve medeniyet kavramları yanında “TANDIR” diye ifade etmeye çalıştığım JEOLOJİK olaylar kaynama patlama değişim dönüşüm ve SOSYOLOJİK afetler züllümler savaşlar çatışmalar yeni tabirlerle ifade edersek TERÖR iç savaşlar GÖÇLER kamplar ile asimilasyon entegrasyon yayılmacılık uzlaşmalar ittifaklar KÜRESELLEŞME istilası KAOS ve DÜZEN kavramları ile TARİH SAHNESİNDEKİ başat oyuncuların günümüz zaman mekan şartlarındaki yeniden sahneye çıkmaları gibi SOSYOLOJİK oluşumlara değişim ve dönüşümlere dikkat çekmiş olacağız.

Konunun anlaşılması için kısa kısa olarak TARİH sahnesindeki TANDIR kaynamalarına dikkat çekmek istiyorum.

NUH tufanı ile başlayan insanlığın ikinci kez olarak yeryüzündeki hayatında kırılmalar değişimler ve dönüşümler olmuştur. Bize haber veren ilahi kaynakların ifadesi ile ve de arkeolojik pek çok bulguların delilleriyle pek çok KAVMİN ateşle rüzgarla fırtınayla su sel baskınlarıyla gök yüzü tufanıyla yeryüzü depremleriyle karalarda ve denizlerdeki yanardağ patlamalarıyla oluşan tusunamilerle HAYATLARINA son verildiği bizlere bildirilmektedir.

Tıpkı NUH tufanı sahnelerine benzer bir şekilde tarih verileriyle anladığımız kadarı ile büyük iklim değişikliği ile oluşan kuraklık ASYA da bulunan o muazzam İÇ GÖLÜN kurumasından sonra YOĞUNLAŞMIŞ insan nüfusunun yer küreye yeniden dağılışı gibi

TABİİ ve JEOLOJİK afetlerin yanı sıra sosyolojik ASABİYET birikimlerinin de insan topluluklarının dağılımında değişim ve dönüşümlerinde yeni kavimlerin yeni dillerin yeni kültürlerin yeni inanışların yeni hakimiyetlerin yeni medeniyetlerin ortaya çıkmasında bu ASABİ yoğunlaşmanın ANA NEDENİ olduğu tarihi delillerle bilinmektedir.

Milattan önceki Eski MISIR ve ASUR eski BABİL ve PERS eski HELEN ve SİTE medeniyetlerinin yıkılması gibi milattan sonraki eski ROMA ve BİZANS medeniyetleri yanında yeni ASABİYETLERİN hakimiyeti ile eski ÇİN ve HİNT medeniyetleri de yıkılmış yerine Asyanın uçsuz bucaksız bozkırlarında TURANİ kavimlerin kurdukları devletleri ile kültür ve medeniyetlerini de yine tarih sahnesinde okumaktayız.

SAKIN HA

Anlattığım ve anlatmaya çalıştığın vakıalara “esatiri l evvelin” diyerek gülüp geçmeyelim.

Yerküremizin üç büyük okyanusunda üç büyük VOLKAN patlaması olsa, gökyüzünde dünyamızdan yüz kat büyük METEORLARDAN biri gelip dünyamıza çarpsa, GÜNEŞİN patlamaları şimdikinden yüz kat fazla ISI yaysa, DÜNYAMIZIN dönüş hızı değişse ya da DÜNYAMIZ güneşe çok daha fazla yaklaşmış olsa ya da dünyamız EĞİMİNİ değiştirse, kutuplardaki BUZULLAR birden erimeye başlasa gibi vuku bulacak bir düzine TABİİ JEOLOJİK olaylar neticesinde HAYAT biter ve bu küçücük GEZEGENİMİZDE yeni bir eko sistem kurulur ve SİL baştan yeniden bir HAYAT başlatılabilir tabi ki ALLAH cc irade eder diler ve OL derse.

Bu anlatmaya çalıştığım olaylar hem VARLIĞIN ve yerküremizin mukadder akıbeti ve de insanlığın geçmişte olduğu gibi gelecekte de kendi elleri ile hazırladıkları FESAD yüzünden karşılaşabileceği olaylardır.

Konuyu daha fazla ana MECRASINDAN saptırmamak için “TANDIRIN beşeri boyutuna” getirmek istiyorum.

Bu gün itibariyle

İSLAM inancına gönül vermiş birçok kavim ve millet kendi kültür ve medeniyet kodlarını oluşturdukları kültür havzalarında bu gün itibariyle REZERV olarak saklı tutarak bu kodlamaları hayat tarzları ile muhafaza etmektedirler.

Ortadoğu’da Araplar Acemler Türkler ve Turani kavimler Kürtler Kafkasyalılar Berberiler Habeşiler kara Afrika’nın yerli kavimleri Hint ari kavimleri ile Okyanusya’nın Müslüman yerli halkları İSLAM olduklarından dolayı kendi kavmiyetlerini dillerini ve kültürlerini gelenekler ve hayat tarzları olarak devam ettirebilmektedirler.

BUGÜN yeryüzünde yaşayan yedi milyar insan topluluğunu başta Çin Hint ve güney Asya kavimlerinin KARMA inanç ve kültürleri başta olmak üzere Batının paganist ve Hristiyan dünyası ile İSLAM inançlarının kültür havzalarının yekûnu olan kültür ve medeniyet dünyası teşkil etmektedir.

Bu tabloya göre

Yeryüzünde yüzlerce asabi kavmiyetin BLOK olarak oluşturduğu üç FARKLI kültür inanç ve medeniyetin yeniden yoğunlaşması ile çekişme rekabet yer yer kapışmalar yer yer asimetrik savaşlar siyasi iktisadi askeri ve sosyolojik alanlarda bilgi iletişim teknolojik silahlar yanında sermaye araçlarının da kullanılması ile kıyasıya bir MÜCADELE devam etmektedir.

Bu SONUÇ olarak bu temel vurguyu yaptıktan sonra

Yeryüzünü bu gün KAN ağlamakta insanoğlunun ÇIĞLIKLARI gökyüzüne yükselmekte ZÜLÜM haksızlık ve AHLAKSIZLIK kol gezmekte TUĞYAN azgınlık almış başını gitmekte FESAD ve İFSAD toplumsal hayatın tüm katmanlarına bir kanser gibi yayılmakta. İşte BEŞERİN böylesine içinde debelendiği sosyolojik afetler insanlığı sarıp sarmalamış durumda.

Üstüne üstlük insanlığın AZGIN ve SAPKINLARI kendi ifadeleri ile de “TANRIYI kıyamete zorlamakta” akıllarınca yeniden DÜZEN için yeniden KAOS planları yaparak MEDENİYETLER arası korkunç savaşı kızıştırmak için gelişen bilgi ve teknolojiler ile denizlerde ve karalarda nükleer denemeler yapılmakta uzayda uydu savaş hazırlıkları da kurgulanmaktadır.

Netice olarak kendini ÜSTÜN IRK olarak tanımlayan AZGIN ve SAPKINLAR

Yeryüzüne ve insanlığın geri kalanına hükmetmek için GIDA ile İLAÇ ile TOHUM ile yeni kimyasal ve teknolojik silahlar ile ÇIKARTMAYI düşündükleri büyük SAVAŞLA hem KIYIM yaparak hem insanlığı KISIR yaparak ve hem de KÖLELEŞTİREREK yeryüzünde üstün ırka dayanan TEK TANRI! hükümranlığını kurmak istemektedir.

TANDIR kaynatılıyor demekle böylesine korkunç bir düşünceyi TARİH sahnesine koymak isteyen ve bu hedefi gerçekleştirmek için bilgi teknoloji ve sermaye birikimine sahip olan KÜRESEL aktörlerin sinsi çalışmalarına dikkat çekmek istedim.

ANCAK

Yeryüzünde beşerin hâkim iradesi hiçbir zaman MUTLAK irade olmamıştır.

İnsanlığın kaderi elbette ki kendi elleri ile yapıp ettikleri yüzünden bir HAK EDİŞ yasasının tahakkuku şeklinde olmaktadır. Ancak bu kader insanlığın KÜLLİ kaderi elbette ki değildir.

Kendi ırklarını- nefislerini TANRI ilan edip yeryüzünün ve gökyüzünün mutlak hâkimi sanan günümüzün FRAVUNLARI bilsinler ki

EVRENİN mutlak MALİKİ kadiri mutlak olan ALLAL cc ulûhiyeti ve rububiyeti ile mülkünde dilediği gibi yegâne tasarruf sahibi olarak yeryüzünün sahte ilahlarını ve sahte tanrılarını yerle bir edecek ve yeryüzünün ZÜLÜM ve FESADINI önleyecek yeryüzünü yeniden tertemiz bir hayata hazırlayacak güce ve kudrete sahiptir. Bu akideye İMANIMIZ tamdır.

SONUÇ olarak bizlere düşen GÖREV

1.9 milyar nüfusa baliğ olan İSLAM coğrafyalarında yaşayan Müslüman kavim millet ve toplulukların bu gün itibariyle çok büyük bir İRADİ sorumluluğu bulunmaktadır.

Her şeyden önce ırk kültür gelenek mezhep meşrep ve çıkar çatışmalarını bir kenara bırakarak kendilerine gelmeleri uyanmaları ve birlikteliklerini sağlamaları ve entegrasyonlarını gerçekleştirerek bilgide teknolojide ve beşeri sermayede büyüyüp gelişerek kendi siyasi iktisadi askeri “KUVVET merkezlerini” çok acilen kurmaları gerekmektedir.

Şeytanın azgınlık ve sapkınlıklarına kanmamak zalimlerin ZORBALARIN zulümlerine dur demek sahte kurtarıcılara aldanmamak sahte ilahlara meydan okumak sahte putları yerle bir etmek ve insanlığın susadığı o dosdoğru YOL olan “Darüsselam” ın ÜMRANI nı gerçekleştirmek için dünyada refahı sağlamak ahirette kurtuluşu müjdelemek için bu çaba bu gayret bu MÜCADELE kaçınılmaz bir görevdir demekteyiz.

İşte ALLAH cc sünnetullahı olan “fıtratın varoluş” ve “beşerin HAK EDİŞ kader yasası” böyledir diye düşünmekteyiz. Çünkü ALLAH cc evrende ölçü denge ve AHENK murat etmektedir KAOS değil.

Vesselam.