'Kanser' 10 Yıl Sonra Çözülecek
Çubukhaber olarak Sağlık adına Milliyet gazetesinden geçen güzel bir haberi sizlerle paylaşıyorum. Hastalarımıza umut ve sabır, Rab’bimizden acil şifalar ve sağlık temenni ediyorum. Mustafa Tunakan DURAN
'Biyolojik saati' düzenleyen genlerden birini bulan Prof. Dr. Aziz Sancar, kanser konusunda umutlu konuşuyor: Sorunun çözümüne her geçen gün yaklaşıyoruz
DNA onarımı konusundaki çalışmalarıyla tanınan, "biyolojik saati" düzenleyen genlerden birini bulan ve bu yıl 6. Vehbi Koç Ödülü'nün sahibi olan Prof. Dr. Aziz Sancar, "Kanserin mekanizması 10 yıl sonra tamamen çözülmüş olacak" dedi.
Kanseri tedavi etmek için DNA'yı onaran enzimler üzerinde çalıştıklarını belirten ABD'nin North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü öğretim üyesi Sancar, "Ayrıca hücrelerin büyüyüp çoğalmasını kontrol eden proteinler üzerinde temel çalışmalarda bulunuyoruz. Bu mekanizmayı tam anlar ve çözersek, o zaman kansere de çare bulunacak. Bu sorunun çözümüne her geçen gün yaklaşıyoruz. DNA onarımında iki enzim sistemini ayrıntılarıyla inceledik. Artık sistemi iyi anlıyoruz. Sistemi çözüp anladıktan sonra bu hastalıkların tedavisi için yeni ilaçların geliştirilmesi gerekiyor. DNA'nın kendisini nasıl onardığını tam olarak anlayabilirsek, kanseri önleyici ve tedavi edici yöntemler geliştirebiliriz" diye konuştu.
08.00 - 10.00 arasına dikkat
Son olarak da insan vücudunun biyolojik saatini düzenleyen dört genden birini bulduklarını kaydeden Sancar, şunları söyledi:
"Bu genin patentini de aldık. Gene 'kriptokrom' adını verdik. Bilindiği gibi insanın 24 saatini düzenleyen bir biyolojik ritmi var. Biyolojik saat insan vücudunun bütün fonksiyonlarını kontrol ediyor. Vücut ısısından tansiyona, uykudan zihni ve fiziksel faaliyetlere kadar... Tansiyon mesela sabah saat 08.00 ile 10.00 arasında çok yükselir. Zaten kalp krizlerinin birçoğu da bu saatlerde meydana gelir. 'Kriptokrom'un kesin çalışma tarzını saptarsak, sözünü ettiğimiz hastalıkların tedavi yollarını açmış oluruz. Yani bu genin bulunması uyku ve ruh hastalıklarının tedavisinde önemli rol oynayacak."
Dünya çapında başarılar kazandı
• DNA Onarımının Moleküler Mekanizmalarının Aydınlatılması: Canlıların genetik bilgilerini taşıyan DNA molekülü farklı nedenlere bağlı olarak, sıkça kimyasal anlamda yaralanmakta, bu yaralanmalar farklı onarım sistemleriyle ortadan kaldırılmakta. Sancar, hemen her türlü DNA yarasını onarımda kullanılan "nükleotid çıkarımlı tamir" (NER) sistemini tanımlayan bilim adamı. NER, altı farklı tamir faktörü tarafından gerçekleştirilmekte. Sancar, sistemin nasıl çalıştığını, yani DNA'nın nasıl onarıldığını gösterdi. Sancar'ın DNA onarımına diğer önemli katkısı ise bakterilerde, mavi ışığı kullanarak, morötesi ışığın yol açtığı DNA yarasını tamir eden "fotoliyaz" enziminin moleküler yapısının ve işlevinin aydınlatılması.
• Biyolojik Saatin Düzenlenmesi: Gündelik ritim, organizmaların fizyoloji ve davranışlarında 24 saatlik dönemi ifade etmekte. Bu ritmi ayarlayan saate biyolojik saat denmekte. Sancar, bakterilerde DNA tamir eden fotolizaz enziminin benzeri olan bir proteinin insan hücrelerinde tamir yapamadığını saptadıktan sonra, bu proteinin memeli hayvanlarda biyolojik saatin düzenlenmesinde yer alabileceği hipotezini geliştirdi. Gerçekten de memeli hayvanların kriptokrom adını verdiği bir proteini kullanarak gündelik saati ayarladıklarını gösterdi.
Koç ailesi katıldı
Prof. Dr. Sancar, bu yılki Vehbi Koç Ödülü'nü, Rahmi M. Koç Müzesi'nde önceki gece Koç ailesi ve dostlarının katılımıyla düzenlenen törenle Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un elinden aldı. Sancar, "Üstün bilimsel nitelikleri ve insan sağlığına üst düzey katkıları" nedeniyle layık görüldüğü ödülün kendisini olumlu yönde daha da motive edeceğini belirterek, "DNA'nın kendisini nasıl onardığını anlayabilirsek, kanseri önleyici ve tedavi edici yöntemler geliştirebiliriz" dedi.
PORTRE
'Annem ve babam okuma bilmezdi'
Sancar, 1946'da Mardin'in Savur ilçesinde sekiz kardeşin yedincisi olarak dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Savur'da, liseyi Mardin'de okudu. "Annem babam okuma yazma bilmezdi. Ama eğitime önem verirlerdi" diyen Sancar, İstanbul Tıp Fakültesi'ni 1971'de bitirdi. Fakültede okuduğu yıllarda biyokimyaya ilgi duyunca bu alanda çalışma yapmak üzere ABD'ye gitmeye karar verdi.
Ancak daha önce, profesörü "Tıp diploması almış herkes uzmanlıktan önce birkaç yıl hasta bakmalı" dediği için, iki yılını Savur yakınlarında köy doktoru olarak geçirdi.
Hayalini gerçekleştirdi
Ardından da hayalini gerçekleştirerek, ABD'nin Teksas Üniversitesi'nde moleküler biyoloji alanında doktora eğitimine başladı. 1997'den bugüne ABD North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü'nde görev yapan Sancar, 300'e yakın bilimsel makalesi ve bu makalelere yapılan 12 binden fazla atıfla, bilimsel araştırmada eşine az rastlanır bir başarıyı temsil ediyor.
"DNA Onarımının Moleküler Mekanizmalarının Aydınlatılması" ve "Biyolojik Saatin Düzenlenmesi" alanında dünya çapında çalışmaları bulunan Sancar, 2005'te dünyanın en prestijli kuruluşlarından Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne, 2006 yılında da Türkiye Bilimler Akademisi'ne asil üye olarak seçildi.
Nobel'de gözü yok
"Yıllar önce Ahmet Ayık ve Naim Süleymanoğlu altın madalya kazandıklarında çok sevinir, resimlerini odamda başköşeye asardım. 'Keşke ben de Türk milletine böyle bir şeref kazandırabilsem' diye düşünürdüm. Şimdi bu başarılarım Türk gençlerini bilim yapmaya teşvik edebilirse çok mutlu olurum" diye konuşan Sancar, Nobel Ödülü konusunda ise "Benim Nobel'de gözüm yok, onu da öğrencilerime bırakıyorum" dedi.