Kamusal Alan Kimin?
Hele şükür, bir yuvarlak masanın etrafında buluşturduk sizleri. Birbirinizin yüzüne bakın, bakmaya yüzünüz varsa! Dökün, eteğinizdeki taşları!
Eğri oturun, ama doğru konuşun, izmler(!) aşkına. Alanlara sığmazdınız. O meydan senin, bu meydan benim; koşturup dururdunuz. Özel alan, tüzel alan, kamusal alan
Şimdi dökülsün sözler. Kalmasın hiçbir şey, gizli kapaklı. Niyetiniz çıksın ortaya. Bilsin, cümle halk. Kim, neyin hizmetinde? Kim, kimle? Kim, kime karşı?
..
Sizinle başlayalım, ibretlik sözlere. Masanın solundasınız. En eskisi sizsiniz, politikanın. Tecrübe, insanın hayatta yediği kazıkların bileşkesidir demezseniz, tecrübelisiniz üstelik.
Söz büyüğün, sofra küçüğün. Ne olacak, bu kamusal alanın hali?
Biziz devleti kuran zihniyet. Keriman Halisi Belçikalarda yarıştıran, Avrupa güzeli seçtiren biziz, yıl Otuz İkide.
Gerçi, jüri başkanı ağır laflar etti. Osmanlı'nın namusunu burada yıkmışlar, işte çağdaş Türk kızı(!)
Olsun, sineye çektik o sözleri. Kanka olduk başkanla. Yeter ki sıyrılsın Anadolu, başındaki örtüden!
Yetmiş yedi sene sonra yine Brükselde duyuldu namımız. Ünümüz sınırlar aştı. Yine bir Türk kızı çıktı sahneye. Bu sefer Belçikayı temsil edecek.
Aydınlanmacı(!) devrimimiz, yoluna tam gaz devam! Muhalefette olsak da, kadrolarımız iktidarda. Baktık başımız darda, iki satır dilekçe, gideriz mahkemeye.
Bize rağmen zor. Özgürlük, kanunların çizdiği kadar. Kanla yoğurduk ülkeyi, bir baştan bir başa! Tesettür yüreklerden silinene kadardır, varlık sebebimiz.
..
Sağ kulvarın duayenisiniz. Liberal görüşlerinizle tanınıyorsunuz, bu ülkede. Sizin kamusal alan tarifiniz?
Liberallikten anladığımız sınırsız ithalat. Kazan, üretemediğini satın al. Korkma, borçlanmaktan. Entegre ol, Natoyla.
Kör olmalıyız kimi zaman. Yoksa, hürriyetleri genişleteceğiz diye, aşınır anayasal nizam. O vakit batarız, bu gemide. İzni devlet verir, o da zamanı gelince.
Şu ekonomik durgunlukta bir de bunla uğraştırma. Bulan iyi bulmuş, kamusal alanı. Dokunma. Kolayını söyleyeyim mi! Aç kapa artema!
Bakma sen, meydanlarda gürlediğimize. Oylar patlayana kadar, sandıklar tulum çıkana dek muhafazakarlığımız.
Seçmen sorgulamıyor nasılsa, neyi muhafaza ettiğimizi.
Sol izin verse, biz karşı çıkarız. Verilmiş sözümüz var, lionslara. Sarı kız yıprandı mı, acemi oğlanı süreriz piyasaya.
..
En sağdasınız, sizin açılımız var mı?
Bizi bilen bilir. Devletin kutsallığına kutsallık kattı, beş bin gencimiz. Mamakta tabutluklara atıldılar, ama olsun. Rejimin hayatiyeti daha önemli.
Kavakçı yanlış yaptı. Mebus maaşını ayağının altına aldı. Vermedi taviz, örtüsünden. Ama biz ne yaptık?
İknacı vekillerimiz, çözdüler sorunu. Hem de kökten. Orlar, korlar, nasıl alkışladılar ordan.
Fena mı oldu? Hem iktidarı paylaştık, kıyısından köşesinden. Hem de, yasakları baş tacı yaptık, gönülden.
On beşine gelmeden elif beye gidemez oldu sayemizde.
Hem, tesettür Arap adeti. Adından kaçarız, Arapın, Acemin.
Çeşitlilik olsun diyedir, üst kurula aldığımız bir kaçı. Saygılı görünürüz, ezana minbere. Yoksa barajın altına ineriz, tepetaklak aşağı.
Solunda solundasın! Ya sen!
Otuz yıldır dağlarda süründüğümüz bunun için. Din afyondur, buyurmuş(!) büyüğümüz.
Şehirden, köyden kaldırdığımız kızları önce örtüden soyutlarız. Kız, güzelliğin çıktı meydana! Artık böylesin! diye de takılırız.
Dedesi Tilloda molla, kendi dağda gerilla. İşte laik projemiz. Gerçek savaşımız bunlarla.
Ne güzel buluştuk sizinle, ortak paydada. Ölen ölsün, bundan sonra da. Bizi düşman bellesinler siyasi kulvarda.
Vuralım bunlara, siz sağdan, biz soldan. Siz ovadan, biz dağdan. Oyun tuttu, şimdiye dek.
.
Dördünüzü dinledik, keyiften dört köşesiniz. Suni didişme sizinki. Asıl kavganız Vahiyle.
Yaradanın: Biz sizi, karanlıklardan aydınlığa çıkardık! sırrı buymuş meğer. Karanlıklar Sağ, sol ve ara yönler
Aydınlık tek. Ana yön.
Sallarla, sellerle boğuşurken Anadolu, kıyamet üstü bir gerçek var:
Bütün alanlar Allahın!