Fert ve toplum olarak önemli konularda istişare yapmak, ortak akılla hareket etmek gerekir. Din ve dünya işlerinde ehline danışmak için gereken istişare mekanizmasını çalıştırarak karar verenler bundan dolayı küçülmez ve asla pişman olmazlar. Demokratik yönetim sistemlerinde istişare meclisi niteliğindeki ortak aklın devreye girdiği yönetim kurulları, denetim kurulları ve danışma kurulları bunun için vardır.
İstişâresiz adım atan idareciler, her şeyi ben bilirim diyen mağrurlar, kendilerini Kaf dağının tepesinde gören diktatörler, her yaptığını doğru sanan, hatta kutsayan firavunlar bir gün tökezler öyle bir hata yaparlar ki, dönüşü olmayan bir girdapta boğulur giderler. Zira tek kişilik dikta yönetiminin sonu yıkım ve hüsrandır.
Bunun en tipik örneği Cumhurbaşkanı seçiminde görülmüştür. Ak parti, adayın belirlenmesi için, yetkili kurullarında ve tüm sivil toplum kuruluşları nezdinde yaklaşık bir ay süren uzun istişare ve değerlendirmelerden sonra karar vermiş ve bu hedefe kilitlenerek çok büyük bir başarı kazanmıştır. Muhalefet ise Sayın Kılıçdaroğlu’nun belirlediği çatı adayı, Sayın Bahçeli ile yaptıkları 15 dakikalık görüşme sonunda kararlaştırıp, istişaresiz olarak ilan ettikleri için hezimete uğramışlar ve kurtuluşu olmayan bir girdaba sürüklenmişlerdir.
Cenab-ı Hak, Resûlünün her zaman doğruyu bulacağına kefil olduğu ve ona yardım edeceğini vaad ettiği halde, Al-i İmran süresi 159. Ayetinde mealen “Ve onlarla emir hususunda müşavere yap.” Buyurmuştur. Yani vahîy gelmeyen, içtihat gereken umuma ait önemli işlerde Ashabı ile müşavere etmesini emretmiştir.
Hasan-ı Basrî ve Süfyan-ı Sevrî hazretleri, bu ayetin açıklamasında; “Peygamberimizin ashabıyla müşavereye ihtiyacı olmadığı halde, istişare ile emir olunması, bunun lüzumlu olduğu ve buna uyulması gerektiği içindir.” Buyurmuşlardır.
Halife Ömer bin Abdülaziz: “Müşavere rahmet kapısı ve bereketin anahtarıdır. Danışınca doğrudan sapılmaz ve ihtiyattan ayrılınmamış olur” der.
Tabii her kesle istişare edilmez. İşin ehlini bulmalıdır. Başlıca aranacak nitelikler şunlardır:
1-Olgun, akıllı, bilgili ve tecrübeli olmalıdır. Zira cahil ve dengesiz kişilerle yapılacak danışma hataya sürükleyebilir. Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramaz.
2-Görüşüne başvurulacak kişi, Allah korkulu ve dinine bağlı olmalı.
3-Samimi, şefkatli ve ileri görüşlü olmalıdır. Yoksa kindar, kıskanç ve peşin hükümlü kişilere asla danışmamalıdır.
4-Fikri alınacak kişi kederli, üzgün ve görüşü flû olmamalıdır.
5-Konunun lehinde ya da aleyhinde ilgisi olanla istişare yapılmaz.
Hayatın her kademesinde söz sahibi ve karar mercii durumundaki kişiler çok düşünüp, istişare ile karar vermeli. Yine de acaba doğru mu yapıyorum demeli, gerekirse kararından rucû edebilme erdemini göstermelidir. Bu konuda Hz.Peygamberimizin şu ibretlik Hadisini hiç unutmayalım: “Ben de sizin gibi bir insanım. Siz dâvâlarınız için bana geliyorsunuz. Bazınız delil yönüyle, diğerine göre daha ikna edici olması yüzünden onun lehine karar vermiş olabilirim. Kim kardeşinin hakkı geçecek bir hükmümü görürse, bilsin ki bu hüküm onun için cehennemden bir kordur.”