Şuayip YAMAN
İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilişinin 93.Yıldönümünü büyük bir gururla idrak ettik. Kurtuluş Savaşı yıllarında milletimizin tarihe geçen eşsiz mücadelesi, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle ölümsüzleşmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, İstiklâl Marşı hakkındaki görüşlerini şu şekilde belirtmiştir:
“Bu marş bizim inkılâbımızı anlatır. İnkılâbımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak ne de unutturmak lazımdır.
İstiklal Marşı’nda, istiklâl davamızı anlatması bakımından büyük manası olan mısralar vardır. Benim en beğendiğim yeri de burasıdır:
“Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl”
Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar, işte bunlardır.
Asırlar boyunca söylenmeli ve bütün yar ve ağyar anlamalıdır ki, Türk’ün Mete hikâyesinde olduğu gibi, her şeyi, hatta en mahrem hisleri bile tehlikeye girebilir; fakat hürriyeti asla.
Bu pasajı her vakit tekrar ettirmek, bunun için lâzımdır.
Bu demektir ki efendiler,
TÜRK’ÜN HÜRRİYETİNE DOKUNULAMAZ.” Demiştir.
İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ
Türkiye'de ilk defa bir milli marş yazılması teşebbüsü, 1920'de Genel Kurmay Başkanı İsmet İnönü tarafından yapıldı. Maarif Vekili Dr. Rıza Nur'u ziyaret eden İsmet İnönü, Milli heyecanı koruyacak, milli azim ve imanı besleyecek, zinde tutacak bir marşın yazılmasını, ordu adına teklif etti. Yarışma Maarif Vekaleti’nin genelgesiyle okullara duyuruldu ve basın yoluyla da "Türk şairlerinin nazarı dikkatine" sunuldu.
Yarışmaya 724 parça şiir katıldı. Fakat hiçbirisi milli marş olmaya layık görülmedi. Böyle bir marşın ancak Mehmet Akif tarafından yazılabileceği ve para meselesinden dolayı yarışmaya katılmadığı da ağızlarda dolaşıyordu. Hasan Basri Bey, para meselesinin kaldırıldığını söyleyerek, Akif'in yarışmaya katılmasını sağladı.
Mehmet Akif'in şiiriyle birlikte üç parça, orduya gönderilerek, asker üzerinde tesiri en fazla olan eserin tespit edilmesi istendi. Cevap olarak Mehmet Akif'in şiirinin beğenildiği bildirildi.
Maarif Vekaleti tarafından gönderilen İstiklal Marşı teklifi gündeme alındı. Başkanvekili Hasan Fehmi Efe'nin başkanlığındaki toplantıda ele alınan marşın tab ve tevziine karar verildi.
Marş, Hamdullah Suphi tarafından Meclis'te okundu. Büyük bir coşkuyla dinlenen marş, sık sık alkışlarla kesildi. Marşın kabul edilmesi, 12 Mart 1921 tarihindeki toplantının öğleden sonraki oturumunda ele alındı.
Akif'in marşının oya sunulması kararlaştırıldı ve "Oy birliği ile kabul edildi." Marş teklif üzerine en son ayakta dinlendi. Kahraman orduya ithaf edilen marş, İstiklal marşı olarak kabul edildi.
Mehmet Akif Ersoy, "Onu milletime ve kahraman ordumuza hediye ettim. Zaten o milletin eseridir, milletin malıdır. Ben yalnız gördüğümü yazdım" diyerek ve bu marşı Safahat'a almamıştır.
Mehmet Akif ERSOY; “Allah Bir Daha Bu Millete İstiklal Marşı Yazdırmasın!’’ demiştir.
Millet olarak kutlanacak özel günlerimiz, belki de diğer ulusları kıskandıracak boyuttadır Zira bugün, bu güzel ve özel günlerimizden İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümü..
İyi bilinmelidir ki, kendi bağrımızdan ve özümüzden çıkan bu anlamlı her bir günün, tek tek bir hikâyesi ve tarihi bir değeri olduğu kesindir. İşte millet olarak; tasada kıvançta, mutlulukta hüzünde ve kederde birleştiğimiz bu günlerin teslimiyeti diye tanımladığımız özel ve anlamlı günlerimizi saymakla bitiremeyiz.
Tarihimizde yer alan kişiliklerini hayatlarını, hatıralarını, eserlerini ve başarılarını öğrencilerimizin zihinlerinde ve gönüllerinde canlı olarak yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla, okullarımızda zaman zaman Türk büyüklerini anma günleri düzenlenir. Böylelikle çocuklarımızın; fikir, ahlak ve milli duygu bakımından gelişmelerine katkıda bulunmuş olunur.
12 Mart 1921’ de kabul edilen İstiklal Marşımız, Hamdullah Suphi tarafından okunmuş ve marş ayakta dinlenmiştir.
"Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakkın,
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.’’
İşte bu ruh ve iman ile Türk ordusu Sakarya boylarında İzmir yollarında büyük kahramanlıklar göstermiştir. 9 Eylül 1922 tarihinde Hakkın vaat ettiği o parlak güneş, İzmir ufuklarında doğmuştur.
Aziz ve mübarek vatanımızın her karış toprağı şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış, zafere işte böyle ulaşılmıştır.
Nitekim İstiklal Marşı’nda:
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O, benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
O, benimdir o benim milletimindir ancak!
Mısraları ne derin bir anlam taşımaktadır.
Yakın arkadaşlarının dediğine göre; "Mehmet Akif’in giyecek bir paltosu yoktu. Evinden büyük millet meclisine yürüyerek giderdi. O zamanlar Ankara’nın soğuğu çok şiddetli idi. Ben daireme gelir paltomu Mehmet Akif’e gönderirdim. O da giyer meclise giderdi, istiklal marşı için verilen parayı reddetmesinden sonra kendisine Mehmet Akif bir palton yok verilen parayı da almazsın dedim. Bunun üzerine bana darıldı, paltomu da giymeyi bir daha kabul etmedi."
Hatta Harb-i Umumi içinde kardeşinin evinde çayı şekerle içtiklerini görünce,’’milletin yemediğini siz nasıl içiyorsunuz" demiş uzun bir süre kardeşinin evine gitmemiştir. Evet çünkü Mehmet Akif dürüsttür, onurludur, gururludur.
Mehmet Akif hasta yatağında kendisine sorulan bir soruya; ’’Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.’’ cevabını vermiştir.
Evet, Allah bizlere nerelerden geldiğimizi bu ülkeyi nasıl zor şartlarda kazandığımızı unutturmasın…
MEHMET AKİF ERSOR KİMDİR?
Mehmet Âkif Ersoy (doğum adı: Mehmet Ragif, 20 Aralık 1873 - 27 Aralık 1936), baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek asıllı olan Cumhuriyet Dönemi şairi, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur'an mütercimi, yüzücü ve milletvekilidir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşı olan İstiklâl Marşı'nın yazarıdır. "Vatan Şairi" ve "Milli Şair" unvanları ile anılır. Çanakkale Destanı, Bülbül, Safahat en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim (daha sonraki adıyla Sebil'ür-Reşad) dergisinin başyazarlığını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında Burdur milletvekili olarak birinci TBMM'de yer almıştır
1921 yılında Taceddin Dergâhı’na yerleşen Ersoy, burada vefat etmiştir.. Mezarı da Edirne kapı şehitliğindedir buradadır.
İLÇEMİZDEKİ ETKİNLİKLER
Sunuculuğunu Çubuk Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni İlyas Özçelik ve Tarih Öğretmeni Serpil Ünüvar’ın yaptığı Çubuk Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü Salonu’ndaki etkinlikler saat 10.00’da Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Çubuk Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni Mehmet Mustafa Erdal günün anlam ve önemiyle ilgili olarak “Hak ve Hakikat Adamı Mehmet Akif” adlı konuşmasında;
“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim;
İnan ki, her ne demişsem görüp de söylemişim.
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:
Sözüm odun olsun, hakikat olsun tek!”
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif, 1873 yılında İstanbul’da doğmuştur. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Fatih Camii medrese müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi’dir.
Akif, milli ve dini terbiyesini müspet ilimle bütünlemiş, iki Doru, bir de Batı dilini ana dili ölçüsünde öğrenmiştir.
Mehmet Akif, engin bilgi ve görgüsüyle, alçak gönüllülüğüyle, her şartta hak ve hakikatten yana olmasıyla dost düşman kendisini tanıyan herkesin saygısını kazanmış, vefakarlığıyla nam salmış, tam manasıyla kâmil bir insandır.
O hayatında hiçbir zaman “miskinliğe” , “tembelliğe” yer vermemiş, böyle insanlardan asla hoşlanmamıştır. Onun üzerinde önemle durduğu kavramlar ise “azim” ve “gayret” olmuştur. Milletini çok iyi tanıdığı için onu ayağa kaldıracak temel değerleri gür sesiyle dinlendirmiştir. Memleketin en karanlık günlerinde bile ümitsizliğe düşmeyerek;
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun! Korkma, nasıl öyle bir imanı boğar?
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.”
Dizeleriyle bütün bir millete inanç aşılamıştır.
Akif, batılılar tarafından Osmanlı’ya “Hasta Adam” yakıştırmasının yapıldığı, devlet içerisindeki çeşitli halklar arasında, bilhassa İngilizler ve Ruslar tarafından körüklenen Milliyetçilik ateşiyle çıkarılan savaşlar sonucu, vatan topraklarının günden güne küçüldüğü, acı ve ıstırabın her geçen gün katmerlendiği bir zamanda, yüreği yangın yerine dönmüş bir şahsiyet olarak belirmiştir.
Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve nihayet varlık-yokluk mücadelesinin verildiği “İstiklal Savaşı” topyekun milletimize büyük acılar yaşatmış, onu savaş yorgunu haline getirmiştir.
Mehmet Akif, bu acıyı en derinden yaşayan büyük bir dava adamıdır. Anadolu’da İstiklal Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, bu mücadelenin milletimiz için önemini çok iyi bilen Akif, Anadolu’ya koşmuş, İstanbul’dan Anadolu’ya adeta yürüyerek gitmiştir. Giderken de inandığı milletini daha yakından görmüş, tanımış ve her yerde onu coşturacak sözler söylemiş, vaazlar vermiştir.
Kastamonu’daki Nasrullah Camii’nde toplanan halka şöyle hitap etmiştir: “Ecdadımızın bize kanları, canları pahasına alarak emanet ettikleri, yadigâr bıraktıkları o koca koca ülkeleri, o dünyanın en zengin, en verimli topraklarını vere vere bugün avuç içi kadar yere tıkıldık kaldık. Haydi diyelim ki, önceleri düşman önünden perişan bir halde kaçarken arkada sığınabilecek, barınabilecek bir ocak yahut bir bucak bulabiliyorduk. Fakat gözünüzü açınız, iyice bilmiş olunuz ki artık dinimizi, imanımızı, ırzımızı, namusumuzu, çoluğumuzu, çocuğumuzu barındırabilmek için arkamızda hiçbir yer kalmamıştır
Şayet düşmanların hilelerine, tezvirlerine, yalanlarına kapılarak birbirimize girmekte, birbirimizin kanını içmekte devam edecek olursak, Allah korusun, bu son Müslüman Hükümeti de kâfirlerin ayakları altında çiğnenip gidecektir.” İşte bu yüksek bilinç düzeyi ve vatan sevgisidir ki, İstiklal Marş’ımızdaki şu dizeleri büyük bit hakikat olarak ortaya koymuştur:
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan Şüheda’
“Çanakkale Şehitleri” ve “İstiklal Marşı” şairi Mehmet Akif ruhu derin bir vatan ve millet sevgisiyle yanan büyük bir insandı. Onun şahsına ait bir derdi yoktu. Milleti ıstırap içindeyse Akif de ıstırap içinde, milletinin övünmeye değer büyük bir mazisi varsa Akif de hayran ve mesuttu.
Sakarya dolaylarında askerimiz amansız bir mücadeleye atılmışken, Taceddin Derhgahı’nda Mehmet Akif, ilahi bir ilhamla ordusuna, o ordunun arkasında bütün yokluk ve yoksunluğuna rağmen yüce dağlar gibi duran aziz milletine yüreğiyle yazdığı ‘İstiklal Marşı’nı hediye etmiştir.
Ölümüne ise;
“Asım’ın nesli diyordun ya nesilmiş gerçek,
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.” Diyerek övgüde bulunduğu, idealize ettiği Türk Gençliği, onu tertemiz duygular içersinde gözyaşları ile yıkamış, dualarla kefenleyerek ahrete uğurlamıştır.
“Biz canlı izin varsa şu topakta, silinmez,
Günler şu heyulayı da er geç silecektir.
Rahmetle anılmak ebediyet budur ancak,
Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir.”
Mehmet Akif tevazu göstererek bir dörtlüğünde böyle demiş olsa da milletimiz O’nu asla unutmamış ve unutmayacaktır” dedi
Çubuk Anadolu Lisesi öğrencisi Şilay Topal, “Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak” adlı şiiri okudu.
“Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı” adlı belgeselin gösterimi yapıldı.
“İstiklal Marşı Oratoryosu” Çubuk Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından seslendirildi.
“Akif’in Duası” adlı tiyatro oyunu Çubuk Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından sergilendi.
“12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü” ile ilgili olarak İlçemizde resim, şiir ve kompozisyon dallarında düzenlenen yarışmalarda dereceye giren öğrencilere ödülleri protokol tarafından verildi. Buna göre:
Resim dalında üçüncü olan Çubuk Anadolu Lisesi öğrencisi Şeyma Er, Şiir dalında üçüncü olan Barbaros İlkokulu öğrencisi Merve Ece ve Kompozisyon dalında üçüncü olan Şehit Piyade Üsteğmen Muharrem Kaleli Ortaokulu öğrencisi Ayşegül Karamık’a ödülleri İlçe Belediye Başkanı Lokman Özden tarafından verildi.
Resim dalında ikinci olan Yavuz Selim Ortaokulu öğrencisi Zehra Yüksek, Şiir dalında ikinci olan Yavuz Selim Ortaokulu öğrencisi Sena Çayırlı ve Kompozisyon dalında ikinci olan Meliha - Hasan Ali Bostan Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencisi Havva Yurdakul’a ödülleri İlçe Garnizon Komutanı ve İlçe Jandarma Komutanı J. Yzb. Niyazi Murat Tiryaki tarafından verildi.
Resim dalında birinci olan Barbaros İlkokulu öğrencisi Ebrar Esmanur Toprak, Şiir dalında birinci olan Çubuk Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Hilal Fidan ve Kompozisyon dalında birinci olan Türk Telekom Ortaokulu öğrencisi Serdar Develi’ye ödülleri İlçe Kaymakamı Cemal Şahin tarafından verildi.
Ödül Töreni’nin ardından Protokol, etkinliklerde görev alan öğrenci ve öğretmenlerle birlikte
bir hatıra fotoğrafı çektirdi
İstiklal Marşı, vatanı işgal kuvvetleri tarafından paylaşılan ve tarih sahnesinden yok edilmek üzere olan bir milletin yeniden var oluşunu, yeniden şahlanışını anlatan bir destandır.
İstiklal Marşı bağımsızlığımızın sembolüdür. Bu eseri kaleme alan Mehmet Akif Ersoy’u, rahmet ve minnetle anıyorum.