Istanbullu Serap, Mardinli Aydın…!

Tarık Sezai Karatepe

 

 

Ateş düştüğü yeri yakmıyor, heyelan engel tanımıyor, volkan şehirleri zaptediyor, deprem var’ı yok’a çeviriyor, sel çer çöpü katıyor önüne…

İçine gireni değil sadece, seyredeni de alıyor bünyesine. Eşya aslına dönüyor, yerküre ‘hiç yaşanmamış’a dönüyor...

‘Zulme rıza zulüm!’ çağın idrakine bir kez daha kazınıyor….

Canlar telef oluyor, ‘Bir senden, bir benden…’ nesilleri yok ediyor…

Bir ölünün cansız bedeni ürperti vermiyor, morlaşan göz kapakları düşündürmüyor, bir daha ‘ses’ vermeyecek olması tedirgin etmiyor…

Morgun sessizliğini yırtan acı çığlıklar birinin kederi, diğerinin neşesi oluveriyor….

Gidenin bir ‘can’ olması geride kalanları birleştirmiyor, ayrılıklar ayyuka çıkıyor, mantık duruyor, şiir susuyor, akıl savuşuyor, şuur sıvışıyor.

Acıdan keyf alan bir güruh, bir kalabalık, bir yığın… inatla kendine ‘millet(!)’ diyor….

‘Kendi düşmanını üret, sakın ha düşmansız kalma! Yoksa adrenalin düşer. Heyecansız sürer mi ömür?’ kampanyasına kendini kaptıransa deli fişek misali dolduruyor, alanları.

………………………….

 ‘Acıkırlar!’ diye putların önüne tabak tabak yemek taşıyan, heykelin boynuna çelenk asan, başına taç giydiren, omzuna sırma elbiseyi geçiren, gerdanına zinet takan bugünün Nemrut soyluları,

‘Aman kutsallarımıza laf gelmesin!’ titizliğiyle dağ gibi evladını unutup, ‘Ayrılığı ilk çıkaran yerinde yatmayasıca’nın önünde tazimde bulunuyorlar…

Hal böyle olunca da at izi it izine karışıyor, ata et ite ot vermeye kalkıyor, ikisi birden gıdasızlıktan telef olup gidiyor…

‘Benim acım senin acın olmayınca acılar katlanarak çoğalıyor… Bir, beş, on… bedenler can yakıcı bir sızıyla ‘Sonsuz’a gidiyorlar.

………………………………..

Taş atan çocuğa, molotof savuran gence, keleş kullanan orta yaşlıya, teorisyen eski tüfeğe…. ‘elif be’ yi çok gören ’manda kafalı’, derin bir iç geçirmeyle,

Bir kez olsun gerçeği ikrar edip:

‘İşledik bir halt! Özgürlük özgürlük… diye diye gerçek hürriyetin Hakk’a kulluk olduğunu beyinlere nakşedemedik.

Nakşedecek Nakşileri de ‘öcü’lemiştik çünkü, Bölge’de!

Doğru Sözlü Ebubekir’e dayanan Nakşi silsilesi unutuldu, Şırnak’ta. Şimdi onun yerini ate Cheler aldı.

Geylani’nin Kadirileri hatırlanmıyor; Van’da, Tatvan’da... Varsa yoksa Mark, Engels, Lenin, Mao.”

………………………………

“Bitmedi…

Terörün, en geniş anlamda ‘Yaradan’a isyan’ olduğunu ne bilebildik, ne de öğretebildik…

Secdeyi yasaklamak terör, tesettüre set çekmek terör, Nato hesabına Isaf katillerini eğitmek terör…

Sırmalı kırmızı yakasıyla zalime elpençe durup simit çalan çocuğa efelenmek terör…

Havadan para kazanmak terör, umudunu şansa bağlamak terör, daha on dördünde velisinin verdiği kararla kat kat katsayıya uğramak terör, bunun iç hesaplaşmasını ömür boyu yaşatmak terör…

Bir soysuzun eliyle yolu  yolsuza düşmek terör, cehennemi yaşarken yaşamak terör, çer çocuğa karışamadan kadınlığın utancını hissetmek terör, çaresizden alınan vergiyle(!) memur, işçi, emekli maaşı ödemek terör….

Trilyonluk iş çıkaran emekçiyi spekülatöre teslim etmek terör, asgari ücrete mahkum etmek terör, bir ‘sınıf’ farkı çıkarmak terör….

Politikayı tekelleştirmek terör, ‘Siyaset halkın olacak!’ söylemini bir kaşık suda boğmak terör, direklere bayrak astırıp meydanlarda slogan attırdığı partizanı ‘çekirge sürüsü’ görmek terör….

Zengine kestiği cezayı tahsil edememek terör, işsiz güçsüz milyonların evine doğalgaz, elektrik, su… faturası göndermek terör….

 ‘Karşılama ve uğurlama giderleri’ adı altında kalburüstüyle gününü gün etmek terör, ‘Ekabire her şey mübah, varoşların çocuğuna şehre inmek yasak!’ terör….

‘İşin yoksa öl!’ deyip eczanede katkı payı kesmek terör, öğrenim harcını acı acı çıkarmak terör…

Tröste, ‘Nerden buldun?’ yerine ‘İyi ki buldun; ellere var da bize yoh mi?’ terör, seksenbeşlik acuzeyi üç kuruş için banka kapılarına yığmak terör…..”

diyemedik.

……………………….

Engelleri fırsata çevirme günüdür bugün.

Suçun anlamını bilmeden suça kurban giden Serap’la, şiddet sarmalında şiddetin kurbanı olan Aydın’ın akıbeti yaşanmasın bir daha!

Bir uçtan bir uca ışık salsın Anadolu!

Anlasın cümle alem, mücadelenin iki kanadı var:

‘İnsanlar ölsün, kanlar aksın cağıl cağıl!’ diyen iki taraflı habis şovenistle…

‘Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Bir insanı kurtaransa bütün insanlığı kurtarmış gibi…!’yi emreden Alemlerin Doktoru’nun Tek Kurtuluş Reçetesi!