İNSANIN KENDİNİ YENİLEMESİ VE İÇ ONARIMI: TEVBE

Sadullah BEKİ

         

Sözlükte “dönüş”anlamına gelen tevbenin terim olarak manası,bir müslümanın işlediği günah-

pişmanlık duyup vazgeçmesi,Allah’tan özür dilemesi ve bir daha o günahı işlememeye söz ver-

mesidir.

           Tevbe; Kötülüklerden vazgeçmek , günahlardan  temızlenerek Yüce Yaratıcı’ya yönelmek,is-

 tiğfar ise, yapılan günahların Allah tarafından bağışlanmasını dilemektir.

           İnsan doğarken, cihana temiz olarak gelir,yani İslamın bütün güzelliklerini kabule hazır halde doğar. Kişi, yüzünü Allah’a, hakikat mihrabına tuttuğu müddetçe insandır.İlahi kıbleden,Rahmani rotayı şaşırınca, adi bir hayatın bataklığına yuvarlanır, aşağılıkların karanlık derinliğine iner ve bu bu düşüş, onu hüsranlara çeker, ehennemlere bırakır,dünya hayatını çekilmez hale getirir.

Üzerinde yaşamakta olduğumuz şu gezegen, bir imtihan meydanıdır Bu yönüyle insanlar, iyiliğe

de kötülüğe de akma hürriyeti içindedir. Allah, insana inanma hürriyeti ve nimeti tanıdığı gibi,inan-

mama,inkar etme özgürlüğünü de vermiştir.Bu sebeple zaman zaman insanlık yüzümüz,günah ka-

ranlıklarıyla kirlenmektedir. Cehalet,şehvet,şöhret,israf,kibir,insanı hor ve hakir görme,aşırı tüke-

tim çılgınlığı, haset, kin, öfke ve düşmanlık gibi kötü alışkanlıklar örnek olarak verilebilir.

Zayıf imanlı,cılız ahlaklı,ibadetsiz mü’minler bu kuvvetli günah askerlerine mukavemet edemez,

karşı koyamazlar.Böylece insanlığı,düşmanlara çiğnetir,fazilet kalesine şeytan bayrağını diktirir-

ler.Fakat günün birinde toparlanır,üzerimize çöken günahların istila kabuslarını atarsak,tekrar kul-

luk zaferine kavuşabiliriz.İşte bu uyanış,hakka dönmenin ilahi mukaddimesi,kulluk zaferinin ruha-

ni müjdesidir.

   Faniliğin çılgın emelleriyle sarsıldığımız, ahlak desteğinden mahrum kaldığımız zamanlarda,şey-

tan, günah kapılarını tatlı musiki gıcırtılarıyla ardına kadar açar,her türlü maskaralığı süsler,gözle-

rimize şirin gösterir.Fakat günah işlendikten sonra,şeytan,aradan çekilir;bizi,yaptığımız olumsuz-

luklarla karşı karşıya bırakır.Daha sonra kendimize gelip fıtri asaletimizle yaptıklarımıza bir göz

attığımızda;halimize,fazileti ağladığını,insanlığın bize gücendiğini görür,için için yanarız.İşte bu

nedamet bir tevbedır,afolunmasını istememiz de istiğfardır.

   Allah,insanın pişmanlığından,tevbesinden,istiğfarından hoşlanır.Çünkü O,kullarını çok sever,azab

etmek istemez,rahmeti gazabından önce gelir.Allah ve elçisi,insanları daima tevbeye davet etmiş-

tir.Yaptığının suç olduğunu bilmemek veya ondan dönmenin lüzumunu sezememek,maalesef kal-

bin iflas ettiğinin alametidir.

   Mana dünyamızın zirveleşen ismi Mevlana şöyle der:Nedamet ateşi dolu bir gönülle,bulutlu göz-

lerle tevbe et.Zira çiçekler,güneşli ve rutubetli yerlerde açar.Evet günah karanlıklarıyla korkunç bir

geceye dönmüş olan gönüllerde pişmanlık şimşekleri açmalı,gözler Nisan bulutları gibi boşanmalı ki

tevbe bahçesinde ğufran baharı açılsın.

   Bakınız Allah ne buyuruyor:De ki,ey nefislerine günahlarla kıyan kullarm!Allah’ın rahme-

tinden ümidinizi kesmeyin,doğrusu Allah,bütün günahları bağışlar. Demek ki,bir Müslüman

günahlarla azab marsıklarına,cehennem kütüklerine dönse de,Mevla’nın engin ve zengin mağfiretin-

den ümidini kesmek gibi bir tehlikeye girmeyecektir.Çünkü O’nun rahmet ve merhametinden ümid

kesme hususu,inanç dünyamıza göre küfür alameti olarak kabul edilmiştir.Evet,Allah’ın affı olduğu

gibi,azab ve ikabı da vardır.

   Samimi ve sadık mü’min,Allah’ın mağfiretinden cesaret alıp günaha teşebbüs etmez,isyana kalkış-

maz,olumsuzluklara yeltenmez.Tam aksine bu lutüf ve keremden dolayı,Rabbine kulluk ve şükürde

bulunur.

   Tevbe ve istiğfardan uzak kalınmamalıdır.Her zaman tevbe makbul olmakla beraber,en kıymetli

zamanı seher vaktidir.Çünkü Kur’an-ı Kerim’de …ve seher vakitlerinde onlar,istiğfar ediyorlar,

şeklinde haber verilmektedir.Evet,gecelerden güneş nasıl doğarsa,günah karanlıklarından da ğufran

ve bağış sabahları öylece açılır.

   Zayıf kalplerin,ışıksız kalmış gönüllerin beslendiği;hayati,manevi ve ruhsal yönden kazançlı ol-

duğumuz bu güzel hayat mevsimini israf etmemeli,zamanı çok iyi değerlendirmeliyiz.Bir ubudiyet

ve kulluk bahçesi demek olan ömrümüzün emel çiçeklerine,fırsat ve rahmet kelebekleri gibi konup

kalkan bu zamanları ganimet bilelim.Uyanık ve hüşyar bir gönülle,hayatımızın akışlarını takip edelim.

   Bir hadiste ‘Ey insanlar!Allah’a tevbe ve istiğfar ediniz.Zira ben,günde yüz defa tevbe ediyorum’

diyen Sevgili Peygamberimiz konunun önemini vurgulamakta ve bizlere örnek olmaktadır.

   Kul ile Allah arasında olan günahlardan tövbe etmenin üç şartı vardır:Günah kesinlikle terk edilmeli,         pişmanlık duyulmalı ve Kur’an’daki orijinal ifadesiyle,otantik deyimiyle Nasuh kavramı içinde,bir daha işlememek üzere,ciddi bir azim ve samimi bir kararlılık gösterilmelidir.

    İnsan ile insan arasındaki günahlarda mutlaka karşıdakinin hakkı geri verilmeli,hırpalanan gönlü  onarılmalı,incitilen kalbi tamir edilmeli,kendisi hayatta değilse,geride kalan varislerle görüşülerek,oluşan maddi-manevi arızalar giderilmeli ve helalleşilmelidir.

    Cuma,bayram ve kandil geceleri ile seher vakti vb. önemli zaman dilimleri tavsiye edilmekle beraber,tevbe etmenin mutlak ve muayyen bir zamanı ve zemini yoktur.Hiç vakit geçirilmeden af dilenmelidir.                                                                                                                                                     

Çünkü insan,ne zaman ve nerede öleceğini bilemez.Öyle ise canlar tende,fırsatlar elde iken ve henüz hayattan ümit kesilmeden tevbe edilmelidir.

     Tevbe,kişinin kendini yenilemesi ve bir bakıma bir iç onarımıdır.Yani saptırıcı düşünce ve davranışlarla bozulan kalbi dengeyi,yeniden düzene koyma uğrunda insanın,yüce Allah’ın gazabından lutfuna,hesabından inayetine,öfkesinden ihsanına sığınması demektir.Evet,günah müvazanesizce bir çukura yuvarlanmanın adı ise;tevbe de usulüne uygun ve koşullarına muvafık olarak,oradan çıkmaya çalışmanın en belirgin ifadesidir…

     Yıllardan beri omuzlarımızı çökertircesine,boynumuza çullanmış yığın yığın veballerin altından sıyrılıp çıkmayı,haftada bir,sadece Perşembe akşamı merasimine bağlayarak,tevbe adına zahmetsiz ve ucuz yollar aranmamalıdır.Daha sahici,daha gerçekçi,daha realist,daha özlü irkilmeye,silkinmeye ve kendini yenilemeye ihtiyaç vardır.

     Toplumu oluşturan her müessese,her kadro,resmi-gayriresmi her kuruluş,siyasi-gayrisiyasi her kurum, istisnasız herkes;bizi bitiren,tüketen her türlü ihmal ve hataları,her çeşit kusur ve kabahatleri,her nevi suç ve günahları kavrama ve onlardan vazgeçme şeklinde, hayatımızda yeni inkılab gerçekleştirmeliyiz.

      Nasuh bir tevbe dileğiyle…