Şuayip YAMAN
Avrupa Birliği Bakanlığının, Anayasa Mahkemesi, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanlığı ile ortaklaşa düzenlediği ve İngiltere Büyükelçiliği tarafından desteklenen, “İnsan Hakları Alanında Bireysel Başvuru Usullerinin Tanıtılması Projesi1” açılış programı Ankara’da Rixos Otel’de gerçekleştirildi.
İnsan Hakları alanında yeni yürürlüğe giren başvuru mekanizmalarının etkin kullanımının sağlanması amacıyla Anayasa Mahkemesi, Avrupa Birliği Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu ile işbirliği içerisinde yürütülen ve İngiltere Büyükelçiliği tarafından Avrupa’yı Birleştirme Programı-Diplomatik Değerler ve Etki Fonu kapsamında desteklenen, “İnsan Hakları Alanında Bireysel Başvuru Usullerinin Tanıtılması Projesi’nin uygulama safhasına geçilmiştir.
Bu amaçla; Projenin açılış toplantısı ve eğitim semineri Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci Egemen BAĞIŞ’ın ev sahipliğinde, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ, Adalet Bakanı Sadullah ERGİN, Kamu Baş denetçisi M. Nihat ÖMEROĞLU, Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı Dr. Hikmet TÜLEN ile İngiltere Büyükelçiliği Elçi Müsteşar Janet Douglas’ın açılış konuşmalarıyla Ankara’da yapıldı.
Açılış toplantısına, Ankara ilçelerinin mülki amirleri ile ilçelerin insan hakları kurullarında görev yapan üyeler de katılmışlardır.
İngiltere Büyükelçiliği-Elçi Müsteşar Janet DOUGLAS, Türkçe olarak yaptığı açılış konuşmasında, “İnsan hakları ile Türkiye’de ki insanlara uygulama amacı güdülür. Bu sistem ile insanların Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkını tanımıştır. Bu proje bu nedenle çok önemlidir. Eğitim ve atölye çalışmalarınızı büyük bir umutla bekliyoruz” dedi.
İnsan hakları sorunlarının uluslararası işbirliğini zorunlu hale getirdiğini söyleyen ve kurullarının çalışmalarına yönelik bilgi veren Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı Dr. Hikmet TÜLEN, “İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi için sivil toplum kuruluşlarıyla devletin işbirliği içinde bulunması gerektiğini vurguladı. İnsan hakları alanının genişliği ve çeşitliliği dikkate alındığında yükümüzün ağırlığı ve sorumluluğumuzun büyüklüğü ortaya çıkmaktadır.
Ulusal kurumlar insan haklarının standartlarını belirlemiş olması nedeniyle çok önemlidir. İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi için bize (Türkiye’ye) de görevler verilmiştir. Ulusal insan hakları kurumları, Sivil toplum örgütleri, Tüzel Kamu Denetçileri Kurumu ile koordinasyon halindedir.
Kurumumuz görev ve yetki çerçevesinde insanın hakkı ve gururudur.
24 Ocak 2013 tarihinde çalışmalarına başlamıştır. İnsan Hakları Kurumu’nda, il ve ilçe İnsan Hakları Kurullarının etkinleştirilmesi için çalışmalarımız devam ediyor” dedi.
29 Mart 2013'te vatandaşların idareye ilişkin şikâyetlerini kabul etmeye başladıklarını belirten Kamu Baş denetçisi M. Nihat ÖMEROĞLU, “ Kamu hizmetlerinin işleyişine ilişkin etkin bir şikâyet mekanizmasının oluşturulması amacıyla kurulduklarını ifade eden ÖMEROĞLU, "Bu doğrultuda kamu idaresinin her türlü eylem ve işlemleriyle tutum ve davranışları şikâyet konusu edilebilmektedir."
Yapılan projenin vatandaşların başvuru usulleri hakkında detaylı bilgi olması açısından önemli olduğunu dile getiren Kamu Baş denetçisi ÖMEROĞLU, "Yalnız gerçek kişiler değil tüzel kişiler de kurumumuza başvuruda bulunabilmektedir. Yani menfaatlerinin kamu idaresince ihlal edildiğini düşünen şirketler, sendikalar, vakıflar, dernekler, sivil toplum kuruluşları gibi bütün tüzel kişiler faaliyet alanlarıyla ilgili olsun veya olmasın kurumumuza başvurarak şikâyetlerini dile getirebilmektedir" diye konuştu.
Kurumları için sivil toplum kuruluşlarının desteğinin önemli olduğunu söyleyen Kamu baş Denetçisi ÖMEROĞLU, insan hakları ile temel hak ve özgürlüklere ayrı bir önem verdiklerini belirtti.
Kamu Baş denetçisi ÖMEROĞLU, konuşmasına şöyle devam etti: "Eğer şikayet edilecek konu insan hakları, temel hak ve özgürlükler, kadın hakları, çocuk hakları ve kamuoyunu ilgilendiren genel konulara yönelikse şikayet başvurusunun kendisiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın veya başvuran kişinin menfaatinin ihlal edilmiş olma şartı aranmaksızın, şikayeti kabul ettiğimizi özellikle vurgulamakta fayda görüyorum. Bu konularda herhangi bir kişinin hak ihlaline uğraması halinde sivil toplum kuruluşları kurumumuza da başvuruda bulunabilmektedir. Ayrıca zamanında müdahale edilmemesi durumunda telafisi güç veya imkansız zararların doğması ihtimali bulunan hallerde, diğer bir başvuru şartı olan idari başvuru yolların tüketilmesi şartına, yani şikayetin ilgili kuruma bildirilip bildirilmediğine bakılmaksızın, kurumumuza doğrudan şikayet başvurusu yapılabilmektedir. Bu sayede mağdur olan bireylerin daha fazla hak kaybına uğramalarının önüne geçilmekte ve şikayetler hakkındaki araştırmalara ivedilikle başlanmaktadır. Kamuoyunda Gezi Parkı olarak bilinen olaylara ilişkin yapılan şikâyet başvuruları da bu kapsamda değerlendirilmiş ve idari yolların tüketilmesi şartı aranmaksızın derhal inceleme aşamasına geçilmiştir."
Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci Egemen BAĞIŞ, 2010 Anayasa Değişiklikleriyle başlayan süreç ile insan hakları alanında kurumsallaşma yönünde büyük bir mesafe kat edildiğini belirterek, Proje kapsamında düzenlenecek eğitim programları ile insan hakları alanında bireysel başvuru usulleri konusunda her kesimden vatandaşın bilgilendirilmesi yönünde önemli bir adım atıldığını ifade etti.
Avrupa Birliği Bakanı BAĞIŞ şöyle devam etti, "Türkiye’de özellikle son dönemde maalesef değişimi zorlayan, özgürleştirmeyi ön saflara çeken ve bu konuda aktif olan iktidardaki siyasi parti olurken, bunu engellemeye çalışan zihniyet de muhalefet partileri olmuştur.
Türkiye tarihinin belki de en kapsamlı demokrasi paketi dün ilan edildi. Muhalefet partilerimiz bu konuda yorum yapmaktan kaçındılar. Bugün açıklama yapacaklarını ilan ettiler. Ben bir günde idrak edebilmiş olmalarını bile önemsiyorum.
Ben inanıyorum ki, önümüzdeki seçimlerden sonra başörtülü milletvekillerimiz de olacak. "Ortaköy Rum Ortodoks Vakfı ile bir kira müzakeresi yapıyoruz. Bütçemiz içinde bir rakamda uzlaşabilirsek, onların kiracısı olma yolunda bir adım atacağız.
Türkiye'de özellikle son dönemde değişimi zorlayan, özgürleştirmeyi ön saflara çeken ve bu konuda aktif olan iktidardaki siyasi parti olurken, bunu engellemeye çalışan zihniyetin muhalefet partileri olduğunu belirterek, "Türkiye tarihinin belki de en kapsamlı demokrasi paketi dün ilan edildi. Muhalefet partilerimiz bu konuda yorum yapmaktan kaçındılar. Bugün açıklama yapacaklarını ilan ettiler. Ben bir günde idrak edebilmiş olmalarını bile önemsiyorum.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün açıkladığı yeni demokratikleşme paketine de değinen Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci BAĞIŞ, Türkiye'nin reformlar açısından önemli bir süreci daha başlattığını söyledi.
Hükümetin insan hakları konusuna verdiği öneme işaret eden Avrupa Birliği Bakanı "Geçmişte devlete karşı tabir yerindeyse gıkını çıkaramayan bir Türkiye iken 29 Mart 2013'ten beri ‘Kamu Denetçiliği Kurumu’ aracılığıyla devletten çatır çatır hakkını arayan bir Türkiye haline geldik. Ama geldiğimiz nokta bizi tatmin etmez. Çünkü bu millet her zaman her şeyin daha iyisine layık. Biz 'haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır' diyen bir anlayışın mensupları olarak gerçekten kendimizi zorlamamız gerekiyor.
AB Bakanı BAĞIŞ, Türkiye'de reformların hiçbirinin AB'nin gözünü boyamak için değil, vatandaşların bunları hak ettiği için yapıldığını belirterek, "Biz de çivi çiviyi söker mantığıyla Türkiye'de demokratik sorunlarımızı daha fazla demokrasiyle çözmenin yollarını aradığımız bir süreç içindeyiz. Demokratikleşme paketimiz de Türkiye'de statükocu devlet anlayışına adeta bir balyoz vuracak ve 'devlet için millet' değil, 'millet için devlet' kavramını perçinleştirecektir".
AB Bakanı BAĞIŞ, şöyle devam etti : "Bagajsız, barajsız, belasız bir demokrasi bu milletin de hakkı; prangasız bir siyaset, engelsiz bir demokrasi hepimizin anamızın ak sütü gibi bize helal olan bir yaşam tarzı olması gerektiğine inanıyoruz. Dün Sayın Başbakanımızın birkaç kez vurguladığı gibi bu paket ne ilktir ne de son olacaktır. Çünkü reformda hiçbir zaman ihtiyaç tükenmez. Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Toplumlar her zaman doğal olarak daha fazlasını hak ediyorlar, talep ediyorlar ve devletin de bunu ortaya koyacak kararlılığı her zaman sergilemesi gerekiyor.”
"Gelişmiş demokrasilerde değişimi isteyen, zorlayan genelde iktidarları sıkıştıran genelde muhalefet olmuştur" diyen AB Bakanı BAĞIŞ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ama Türkiye'de özellikle son dönemde maalesef değişimi zorlayan, özgürleştirmeyi ön saflara çeken ve bu konuda aktif olan iktidardaki siyasi parti olurken, bunu engellemeye çalışan zihniyet de muhalefet partileri olmuştur. Türkiye tarihinin belki de en kapsamlı demokrasi paketi dün ilan edildi. Muhalefet partilerimiz bu konuda yorum yapmaktan kaçındılar. Bugün açıklama yapacaklarını ilan ettiler. Ben bir günde idrak edebilmiş olmalarını bile önemsiyorum. Bu da bir başlangıçtır. Maazallah daha da uzun sürebilirdi. Ama biz üç dönemdir ortaya koyduğumuz reformcu anlayışımızı bundan sonra da devam ettirmeye kararlıyız."
AB Bakanı BAĞIŞ, Türkiye'de anadiller farklı olsa da herkesin ortak sevdasının Türkiye olduğunu söyledi.
Başörtüsü kullanma özgürlüğünü savunduğu için Anayasa Mahkemesi'nde yargılandığını hatırlatan AB Bakanı BAĞIŞ, "Bugün sadece başörtüsü özgürlüğü değil, aynı zamanda bu paketle birlikte gelen kimsenin bir başkasının yaşam tarzına karışmamasının devlet tarafından güvence altına alınmasını sağlayan bir paketi hazırlayan hükümetin mensubuyum."
AB Bakanı BAĞIŞ, "Ben inanıyorum ki önümüzdeki seçimlerden sonra başörtülü milletvekillerimiz de olacak" dedi ve konunun aslında cinsiyet ayrımcılığı konusu olduğunu söyledi.
AB Bakanı BAĞIŞ, "Çok şükür artık o da ortadan kalkıyor."
Demokratikleşme paketinin toplanma özgürlüğüyle ilgili çok önemli açılımlar içerdiğine işaret eden AB Bakanı BAĞIŞ, "Artık Türkiye'de gösteri yapmayla ilgili kurallar çok daha AB standartlarına geldi. Biz meydanların sonuna kadar herkese açık olduğunu özellikle vurgulamak istiyoruz. Yeter ki tepkiler demokratik olsun, şiddet içermesin" ifadesini kullandı.
"Ortaköy Rum Ortodoks Vakfı ile “kira müzakeresi” yapıyoruz."
AB Bakanı BAĞIŞ, farklı inançlara mensup vatandaşlar adına da çok farklı bir dönem yaşandığını söyledi ve devletin 1 yıl içinde farklı inanç gruplarının vakıflarına iade ettiği mülklerin toplam bedelinin 2,5 milyar lirayı aştığını kaydetti.”
En yakın örneğinin de AB Bakanlığının İstanbul'daki çalışma ofisi olduğunu dile getiren AB Bakanı BAĞIŞ, binanın belediye tarafından tahsis edildiğini, ancak binanın mülkiyetinin Vakıflar Meclisi'nin aldığı kararla Ortaköy Rum Ortodoks Vakfı'na geçtiğini aktardı. Bakan BAĞIŞ, "Şu anda Ortaköy Rum Ortodoks Vakfı ile bir kira müzakeresi yapıyoruz. Bütçemiz içinde bir rakamda uzlaşabilirsek, onların kiracısı olma yolunda bir adım atacağız. Anlaşamazsak da başka bir yere taşınacağız ve binalarını terk etmek durumunda kalacağız."
AB Bakanı ve Baş müzakereci BAĞIŞ, paketle birlikte il, ilçe, belde ve köy isimleri konusunda halkın tercihlerinin ortaya konmasını önemsediğini vurgulayarak, kendisinin de Siirtli olduğunu hatırlattı. "Siirt'te hepimizin göz bebeği olan bir yer var. Ben doğduğumda bana öğretilen adı Tillo'ydu" diyen Bağış, buranın adının ‘Aydınlar’ olarak dayatılmaya çalışıldığını oysa herkesin ‘Tillo’ ismini kullandığını söyledi.
Yıllardır hükümetin gizli bir gündemi var mı diye tartışıldığını dile getiren AB Bakanı BAĞIŞ, "Hükümetimizin gizli gündemini açıklamanın artık vaktinin geldiğine inanıyorum. Evet bizim bir gizli gündemimiz var. Gizli gündemimiz daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları, daha fazla adalet" diye konuştu.
Adalet Bakanı Sadullah ERGİN, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye'nin tablosuna baktığımızda maalesef hiç de hak ettiğimiz bir nokta da değildik."
İnsan Hakları Alanında Bireysel Başvuru Usullerinin Tanıtılması projesinde bir konuşma yapan Bakan ERGİN, demokrasinizin güçlendirilmesi, hukuk devletinin inşası, güven veren adaletin tesisi noktasında çok önemli adımlar atıldığına dikkat çekti.
Adalet Bakanı ERGİN, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye'nin tablosuna baktığımızda maalesef hiç de hak ettiğimiz bir nokta da değildik. Türkiye 2012 başına kadar Avrupa Konseyi’ne en çok şikayet edilen ülke arasında Rusya'dan sonra 2. ülkeydi. Türkiye aleyhinde en çok ihlal kararı verilen 1. ülke. Biz bunu hak etmiyorduk. Türkiye hak etmediği ve laik olmadığı bir pozisyondan çok iyi bir değişim ve dönüşüm sürecine girdi ve çok önemli adımlar atıldı."
2010 yılında yapılan Anayasa değişimi ile birlikte Anayasa Mahkemesi’nin daha katılımcı ve daha temsili bir yapıya kavuştuğunu ifade eden Bakan ERGİN konuşmasına şöyle devam etti: "Türkiye'de yargılamaların uzunluğundan kaynaklanan sorunları çözmek ve güven veren adaletin tesisinde en önemli halkaları eklemek üzere bir gayret gösterildi ve çalışmalara devam ediliyor.
Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1950 seçimlerinden sonra her 8 ve 10 yılda bir askeri darbe ve muhtıralarla parlamentoyu kapatan, partileri kapatan, demokrasiyi askıya alan bir siyasi gelenek ile 21'inci yüzyılda Türkiye'nin geleceğe yürümesi mümkün değildi. Bunlar ise beraberinde insan hakları ihlallerini getirdi."
Adalet Bakan ERGİN, 2010 yılında yapılan Anayasa Değişikliği ile birlikte Türkiye'nin insan hakları mücadelesinde çok önemli bir döneme girdiğini ve Türkiye'de artık, halkın isteklerini doğrudan siyasetin merkezine taşıyabileceği bir mekanizma kurulduğunu söyledi.
Bu sayede Türkiye'nin bugün siyasi haklarını her geçen gün genişleten, insan haklarına tahkim eden, adalette önemli adımlar atan bir ülke haline geldiğini ifade eden Adalet Bakanı ERGİN şöyle devam etti: "Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde ki bu görünümünü değiştirmek ve dolayısıyla ülke içerisinde demokrasiyi güçlü, hukuku güven veren bir yapıya taşımak için yapılan adımların meyveleri ortaya çıkmaya başladı. Bu tedbirlerin sonucu ise 2012 yılının sonuna kadar Türkiye, aleyhine ihlal müracaatı yapılan 2'nci ülke iken bugün dördüncü sıraya indik ve bu inişimiz devam edecek" dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ, Avrupa Birliği Bakanlığının koordinasyonunda düzenlenen "İnsan Hakları Alanında Bireysel Başvuru Usullerinin Tanıtılması Projesi’nin açılış toplantısındaki konuşmasına düzenlenen etkinlikten duyduğu memnuniyeti ifade ederek başladı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ, “ Bugüne kadar (şu son birkaç güne kadar), Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sayısı 8 bin 500 civarında..,
Bu 8 bin 500 başvurunun hemen hemen 3 bin civarında bir rakamın dosyası kapatılmış durumda, yani bakıldı ve bitirildi.
Biz işin başında olduğu gibi bugün de halkımızdan bu konuda biraz daha sabır istiyoruz. Bunun sonunda halkımızın çok daha hoşuna gidecek ve bu ihlalleri en aza indirecek kararları vereceğimize inanıyorum.
Bireysel başvuru konusunda başarılı olmaktan başka hiçbir yolumuz yok. Biz buna mecburuz ve Anayasa Mahkemesinin etkin bir iç hukuk yolu olduğunu hem ülkemizdeki vatandaşlarımıza hem de dışarıdaki bu konudaki ortak vicdanı, küresel vicdanı temsil eden uluslararası kuruluşlara bunu göstermek zorundayız."
Bireysel başvuruda usullerin tanıtılması konusunda bu tür toplantıların sıklıkla yapıldığını belirten Kılıç, kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının bireysel başvuru konusundaki gayretlerini takdirle karşılanacak hareketler olarak nitelendirdi.
Bu çalışmalara Türkiye'nin neresinde olursa olsun her türlü desteği verdiklerini vurgulayan Başkan KILIÇ, Anayasa Mahkemesi’nin dün olduğu gibi bundan sonra da bu konudaki desteği sürdüreceğini söyledi.
Bu tür toplantıların olumlu yansımalarının kendilerine geleceğini anlatan Başkan KILIÇ, "Bu tür toplantıların sonunda meydana gelecek farkındalık, sorumluluk duygusunun açığa çıkartılması ve duyarlılık, sonuçta Anayasa Mahkemesi’ne olan iş yükünün azaltılmasına sebep olacaktır" diye konuştu.
Anayasa'da 2004'te yapılan değişiklikle uluslararası sözleşmelerde insan hakları konusunda, milli yasalarla olan çatışmalarda uluslararası anlaşmaların üstün tutulacağına yönelik hükmün eklendiğini hatırlatan Başkan KILIÇ, şunları söyledi: "Ancak ne yazık ki biz bu konuda, bu düşünceyi ve bu hükmü hayata geçirecek fırsatı bulamadık. Bunu bazen yargıçlarımızın isteksizliği bazen de bu konudaki donanım eksikliği, maalesef o konudaki her yerde ifade ettiğimiz devrim niteliğindeki bu değişikliği hayata geçiremedik. İşte bu noktada gerek Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak olan başvurunun gerekse Kamu Denetçiliğinin gerekse Türkiye İnsan Hakları Kurumunun yapacağı çalışmalarla insan hakları ihlallerini kuşatan bir anlayışla bu maddenin hayata geçirilmesinde çok önemli bir fonksiyon icra edeceğine inanıyorum.
Şöyle inanıyorum ve bunu çok da önemsiyorum, 2004'te Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun Anayasa’ya girmesi konusunda en büyük gayreti sarf eden ve ta 2004 yılından beri başlayarak büyük bir gayret sarf eden bir kurumdur. Şunu açıklıkla ifade ediyorum, 2010'da Anayasamıza giren bireysel başvurunun, Anayasa’ya girmesinde kişisel olarak hem de kurumsal olarak çok büyük bir gayretimizin olduğunu ifade etmek isterim. Bu gayret nedeniyledir ki bizim bireysel başvuru konusunda başarılı olmaktan başka hiçbir yolumuz yok. Biz buna mecburuz ve Anayasa Mahkemesi’nin etkin bir iç hukuk yolu olduğunu hem ülkemizdeki vatandaşlarımıza hem de dışarıdaki bu konudaki ortak vicdanı, küresel vicdanı temsil eden uluslararası kuruluşlara bunu göstermek zorundayız."
Bu ülkenin insanlarının yaşadığı hak ihlallerini en aza indirmek anlayışında olduklarını dile getiren Anayasa Mahkemesi Başkanı KILIÇ, "Bu anlayışla hareket ettiğimiz zaman biz etkin bir iç hukuk yolunun tesis edileceğine inanıyoruz.”
Bireysel başvuru yolunun 2010'da Anayasa’ya girdiğini hatırlatan Başkan KILIÇ, bundan itibaren Anayasa'da kendilerine iki yıllık bir hazırlık döneminin öngörüldüğünü söyledi. Başkan KILIÇ bu iki yılın 6 ayını kuruluş yasasını çıkarmakla uğraştıklarını söyledi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı KILIÇ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Meclis'e bu konuda inanılmaz baskılar yaptık. Zira Anayasa değişti, yapısı değişti, görevleri değişti. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş ve çalışma usulleriyle ilgili yasası maalesef çıkarılamadı. Biz uzun süre yasasız çalıştık. Eski yasanın Anayasa’ya aykırı olmayan hükümlerini kullanmak suretiyle bu dönemi geçirmek zorunda kaldık. Bu altı aylık sürenin sonunda çıkan bu yasayla birlikte Avrupa Konseyi ile ortaklaşa çok ciddi bir proje yapmakla karşı karşıya kaldık.
Yüksek yargı organlarının Avrupa standartları bakımından rollerinin güçlendirilmesi konusundaki projenin bir parçası haline geldik. Çünkü zamanımız yoktu. Bu çerçevede on üç yuvarlak masa toplantısı yapıldı. Bu yuvarlık masa toplantısının on üçünü, geçen hafta birinci yılını kutladığımız, birinci yılına bastığımız bireysel başvurunun olduğu bir dönemde gerçekleştirdik.
Çok değerli bilim adamlarımız, üniversiteden gelen hocalarımız bizim bu konuda bir yıllık bilançomuzu, bir dizi bilançomuzu ortaya çıkardılar. Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki bu bilançonun sonunda zararlı değiliz, zararımız yok. Doğru yolda olduğumuza inanıyorum. Biz doğru yoldayız ve buna ek olarak büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki, Anayasa Mahkemesi bu konuda çok güçlü bir iradeye sahip. Biz bunu başaracağız, başarmak zorundayız. Bu anlayışla hareket ediyoruz, bu anlayış neticesinde de değerli arkadaşlarım gecesini gündüzüne katarak fedakârca, büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürmektedir."
Bir yıllık dönemde bireysel başvuru sayılarına ilişkin de bilgi veren Anayasa Mahkemesi Başkanı KILIÇ, "Bugüne kadar, şu son birkaç güne kadar Anayasa Mahkemesine yapılan başvurusu sayısı 8 bin 500 civarında. Bu 8 bin 500 başvurunun hemen hemen 3 bin civarında bir rakamın dosyası kapatılmış durumda, yani bakıldı ve bitirildi. Biz yıla 5 bin devirle girdik. Bu iyi bir sonuç mudur? Bence iyi bir sonuç değildir. Ancak şunu hepinizin büyük bir olgunlukla ve büyük bir makuliyet ölçüleri içinde karşılayacağınızdan eminim, henüz Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa'ya uygun olarak bu konudaki içtihatları ortaya çıkmış değil. Yavaş yavaş çıkmaya başladı bunlar. Bu konuda işin esasına girilerek icra kararları da verilmeye başladı. Biz işin başında olduğu gibi bugün de halkımızdan bu konuda biraz daha sabır istiyoruz. Bunun sonunda inanıyorum ki çok daha halkımızın hoşuna gidecek ve bu ihlalleri en aza indirecek kararları vereceğimize inanıyorum."
"Bu bitirilmiş olan dosyaların çok büyük bir çoğunluğunun usulü hatalardan kaynaklandığını belirtmek istiyorum" diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı KILIÇ, usullerle ilgili bugün yapılan toplantıyı önemsediğini yineledi. Başkan KILIÇ, başvuruların üçte ikisinin avukatlar, geri kalanın ise doğrudan yapıldığını da bildirdi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı KILIÇ, “Amacımız, insan onurunu yüceltmektir” diyerek konuşmasını bitirdi.
Eğitim Programı’na 4 bölüm halinde devam edildi.
Avrupa Birliği Bakanlığı Siyasi İşler Başkanı Ege ERKOCAK, ‘AB’ye Katılım Süreci ve Siyasi Kriterlerini,
Anayasa Mahkemesi Raportörü İsmail ÇINAR, Anayasa Mahkemesi’nce Bireysel Başvuru Usullerini,
Dış İşleri Birimi Koordinatörü İlhan CEYLAN; ‘Kamu Denetçiliği Kurumu’na Başvuru Usullerini,
Başbakanlık Uzmanı Aydın BİNGÖL ise, ‘Türkiye İnsan Hakları Kurumuna Başvuru Usullerini’ detayları ile anlattılar. Katılımcıların konularla ilgili sorularını cevapladılar