İslam da, ilk müftü ve hâkim Hz.Muhammed (s.a.v) efendimizdir. Sahabe devrinde, sahabelerin bilginleri tarafından dini fetvalar verilirdi. Mezheplerin meydana gelmesi ise; ilmine güvenilir bilginlerce sorulara, cevaplar verilmeye başlandı ve Mezheb önderlerinin dini konulardaki görüşlerinin kabul görmesiyle mezhepler doğdu.
İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin adı Numan, babasının adı ise Sabittir .(Numan ibni sabit ) ismiyle anılırdı. Ebu Hanife, Irak’ın Küfe şehrinde, Hicri 80 de doğmuş, Bağdat’ta 150 de vefat etmiştir.40 sene yatsı abdesti ile sabah namazını kıldığı ve bir rekât namazda, kur’an-ı kerim-i hatm ettiği,55 defa hacca gitti rivayet edilmektedir. Fıkıh ilminde çok ileri derecede bilgin olduğu, güçlü bir mantığı bulunduğu, zamanındaki filozoflar ve bilginler tarafından kabul edilmiştir. Üstün bir aklı ve zekâsı vardı, imkânsız gibi görünen konularda benzeri olmayan bir dereceye yükseldi. Tüccar olan babasının yolunu izleyerek, ipek ticaretine atılmış ve alışveriş deki dürüstlüğüyle ün yapmıştır. İmamı a’azam’a, bir kadın, satmak için elbise getirmiş, İmamı a’azam,(r. A)satıcı kadına sormuş, elbisene ne istersin demiş, kadında 1 dinar demiş, imamı a’azam, senin elbisenin değeri1 dinar değil beş dinardır demiş ve elbiseyi 5 dinara, kadından almış. Fırsatçılık yapmamış.İmamı a’azam, bu ticaret işinden, sağladığı gelirinin büyük bölümünü hayır işlerine ayırmıştır. Kendisine teklif edilen Kadılığı, ısrarlara rağmen, reddederek siyasetten uzak durduğu için, Devlet yöneticileri tarafından, baskılara uğramış ve hapishanede, ruhunu, hakka, teslim, etmiştir.
Ebu Hanife künyesinin meşhur olmasının sebebi, hakkında, eski kaynaklarda yeterli bir açıklama yoktur. Ancak "Hanif" kelimesinin müennesi olan "Hanife" kelimesine nispetle bu künyenin, İslam'a tam gönül vermiş, abid bir kimse olması veya Iraklılar arasında "Hanife" denilen bir divit veya yazı hokkasını devamlı yanında bulundurması sebebiyle verilmiş olduğu söylenmektedir. Hanife isminde bir kızı olduğu söylenmişse de kabul, görmemiştir.
Ebu Hanife, Fıkıh ve kelam bilginidir. İslama ters düşen, bozuk fikirlilerle mücadele etti. Tevhit ilmini çok iyi biliyordu. Bu konuda El-fıkhü’l Ekber ve El-âlim vel-Müteallim adlı kitapları yazdı. Daha sonra, her müslimanın ihtiyacı olan ibadet ve muamelat’a önem verdi. Hanefi mezhebi, dört Sünni ameli mezheplerden, birisi oldu. Kendisinden bir meselenin hükmü sorulduğunda Kur’an ve sünnete dayalı olarak fetvalar verirmişti. İbadet ve hukuka ait 64 bin fetva verdiği kayıtlarda geçmektedir. İmamı azamın mezhep birçok İslam toplumunca kabul edilmiş, Arap ülkelerinin yanı sıra, Türkiye, Hindistan, Pakistan, Çin ve Orta Asya'ya kadar yayılmıştır. İmamı Azam Ebu Hanife, on sekiz yıl boyunca kendisinden ilim öğrendiği hocası Hammad'ın en sevdiği talebelerinin başında geliyordu. Çünkü o, üstadının söylediklerini en iyi öğrenen ve hıfzeden talebesiydi. Bu yüzden hocası ders halkasının önünde, kendi hizasında ondan başkasının oturmasını yasaklamıştı. Hammad’ın herhangi bir sebepten dolayı şehir dışında, olduğu zamanlarda, Ebu Hanife, kendisine vekâleten talebelere ders verirdi. Hatta fıkhı meselelerde sorulan sorulara cevap bile verirdi. Hocası Hammad geldiğinde, o sorulara verdiği cevapların çoğunu tasdik ederdi. Kufe’nin müftüsü olan hocası Hammad vefat edince, arkadaşları onun yerine, Ebu Hanife'nin ders vermesi hususunda ittifak ettiler. O da kabul etti. Ebu Hanife züht ve takvasıyla, üstün zekâsıyla kendini etrafındakilere kabul ettirdi. Zamanla şöhreti arttı, cemaati çoğaldı, mecliste en geniş halkaya sahip oldu.
İmamı Aza’mın tedris faaliyetinde, dikkat ettiği en önemli hususlardan biriside, talebeleriyle istişare yapmaktı. Onlarla istişare etmeksizin kendi başına bir içtihatta bulunmazdı. En meşhur talebeleri İmam-ı Ebu Yusuf ile İmam-ı Muhammet’tir. Müminler için nasihatte bulunurken, katı davranmazdı. Allah’a emanet olunuz.