İLK SEMA'YI KİM YAPMIŞTIR?

YUSUF BOSTAN

Gönüller Sultanı Hazreti Mevlâna Celalettin Rum-i Hazretleri (hicrî 672) miladî 17 Aralık 1273′te pazar günü akşam üstü güneşin batışa hazırlandığı, gündüzden karanlığa doğru ilerlediği zamanda,  bu âlemden bekâ âlemine doğru yolculuğu başlamıştır. Gönüller Sultanı Âşıkların üstadı ölümünü gerdek gecesi “Şeb-i Arûs” “Sevgiliye kavuşma” günü olarak ilan edilen, “kabir sadece öbür aleme geçmek için bir kapıdır” diyerek mübarek ömürlerini bu dünyada  tamamlamışlardır.

 

Hazreti Mevlana Celalettin Rum-i hazretleri ne zaman vücudunun her zerresi aşk ile dolup taştığında bir özlem basar, hemen oracıkta sema etmeye başlardılar. Bedenindeki o mübarek ruhu oracıkta bu mekândan ayrılıp gerçek sahibine kavuşmak isterdi. Can bedende, bedende bu dünyaya ait olunca vakti gelmediğinden dolayı bir türlü vuslat hali olmazdı. Bu yüzdendir ki Yüce Sultanın ölüm günü onun için Vuslat günüydü. Yani Allah'a ulaşarak Onun la birlikte olma haliydi.

 

Şeb-i Arus törenlerinde yapılan sema zikirlerini ilk Hazreti Mevlana Celalettin Rum-i Hazretlerimi yaptı? Yine yüce Sultanın bir sözüyle sorumuza cevap arayalım inşallah.  “Sonu görmek istiyorsan başa bak” diyor. Âşıklar piri.

 

Âlemlere Rahmet diye gönderilen sevgili Peygamber Efendimiz Ebu Bekir’i sorar. Tam o sırada Cebrail (a.s) gelir. Alt tarafında bir bez, sağ tarafında kalın bir hurma dalı, üstü çıplaktır. Onu sadece Resulüllah Efendimiz görür. Diğer zevattan hiç kimse göremez. Onlar kendi aralarında anlamadığımız bir lisanda konuşurlar. Yani ashabın anlamadığı bir dilde. Efendimiz Allah Resulü “Kardeşim bu ne hal seni bu halde görmemişim” der. “Ya Resulüllah” der. Cebrail (a.s). “Allah gök ehline ve meleklere herkes böyle giyinecek buyurdu. Hepimiz böyle giyindik. Onun için böyle geldik. Allah sana ve Ebu Bekir’e selam söyledi. Sen bir gaza için para istedin Ebu Bekir o kadar çok verdi ki üzerine giyecek giysisi kalmadı. Ufacık bir bez parçası örtündü. Kalanını bir hurma dalıyla kapattı. Allah Zülcelal hazretleri bizlere böyle giyinmemizi emretti. Ve şimdi Ebu Bekir’ Ben ondan razıyım o benden razı mı? Diye sormamı istiyor. “Çağır Ebu Bekir’i sor?”

O sırada Hazreti Ebu Bekir’e haber gelmişti zaten. Hazreti Ebu Bekir Hazretleri mahcup bir halde o kıyafetle geldi. Allah ashabının gözünden o hali sakladı. Ashap görmedi sadece Resulüllah Efendimiz (s.a.v.) gördüler. “Hoş geldin Ya Ebu Bekir” “Hoş buldum Ya Resulüllah (s.a.v.)” “Öyle mahcup durma Allah Zülcelal Hazretleri sana selam etmiş. Cebrail (a.s.) söyledi, Allah ben, Ebu Bekir’den razıyım diyor ve soruyor. Oda benden razımı.?

 

Bu sözü duyar duymaz Hazreti Ebu Bekir Hazretlerinin aklı gitti. Başladı dönmeye “Ene razi, ene razi, ene razi” Bende razıyım, bende razıyım….!”  diye ve o gün ilk sema başladı.

 

Aşıklar Sultanı Hazreti Mevlana o gün bu gün Allah Zülcelal Hazretlerini sema ederek zikretmeye devam etti ve devam ettik. Zira Rad süresi 28. Ayeti kerimede “Ela bizikrillahi tetmeinnnü’l kulup” “Bilmiş olun ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur” buyurmaktadır. Allah Zülcelal Hazretleri. 

 

 “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde arama, arif kişilerin gönlündedir” diyerek bu fani dünyadan giderken bizlere nasihat etmeyi de unutmamıştır. Bir dakika sonra ne olacağımızı hiçbir kimse bilemez. Bu yüzdendir ki:

 

Hoştur bana senden gelen,

Ya gonca gül, yahut diken,

Ya hayattır, yahut kefen.

Nârın da hoş, nurun da hoş,

Kahrın da hoş, lütfun da hoş.

 

Diyen Yunus Emre Hazretlerinin de gönül diyarına sağlık. “Ben bir kuluma iki dünyada, iki cihanda saadet verirsem üç şey veririm diyor” Allah Zülcelal Hazretleri. Birincisi helalinden kazanç yolu, İkincisi küçük de olsa huzurlu bir ev, Üçüncü Saliha bir hanım, Hamd olsun dördüncüye gerek kalmıyor zira  bu üç güzel haslete sahip olan insan dünyada her şeye sahip olur.

 

Zira bizler Allah Zülcelal Hazretlerinin katında makamımızı merak ediyorsak, Alemlere Rahmet diye gönderilen Efendimizin hadisi şerifine bir bakalım; "Sizin Allah indindeki mekân ve makamlarınızın ne olduğunu merak ediyorsanız, sizin gönlünüzde Allah'ın durumun nasıl, ona bakınız." Yani sözün kısası gönlünüzde Allah Zülcelal Hazretlerine karşı kulluğunuza, bağlılığına, marifetinize ve muhabbetinizin ne kadar yüksekteyse derecenizde o kadar yüksektir.  Kısaca siz Allah'ı ne kadar seviyorsanız, Allah da sizi o kadar seviyor. Böyle olunca, kulun gayesi Allah'ın rızasını kazanmaktır

Allah'ı sevmek Muhabbetullah dır. Ondan sonrası da Marifetullah, dır. Ve Vuslatın başladığı, sevgiliye kavuşulduğu andır.

Ne diyelim gayret bizden Yardım Yüceler Yücesinden.