Ülkemizde sivil toplum kuruluşları demokratik hayatımızın kılcal damarları olarak görev ifa etmektedirler. Sivil toplumlarımız ile söylenemeyenler, yazılamayanlar ve görülemeyenler su yüzüne çıkar. Çünkü oralarda ortak akıl vardır. Bir kişinin değil çok seslilik vardır. Başkanları ise orkestra şefi görevindedirler. Bazı sivil toplum kurumlarında ise başa geçenler padişahlık gibi başa geçtiler mi bırakmazlar ölene kadar devam ederler. Bazı sendika başkanlarından buna örnek verebiliriz ama dalaşma konusu bir yazı kaleme almak istemediğim için isim vermeden geçeceğim. Yıllardır içerisinde bulunduğum sivil örgütlerde üyelik sıfatlarımızın yanı sıra yönetim kadrolarında da görev alarak icracı konumunda bulunduk. Türkiye Yazarlar Birliği bunların başında gelmektedir. Ülkemizin yazar, çizer ve yayınla ilgili isimlerini bir çatı altında toplayan ve bugünlerde 30. yılını çeşitli kültürel etkinliklerle ulusal ve uluslar arası alanda etkinlik düzenleyerek kutlayan birlik her iki yılda bir kongresini yaparak olağan şekilde yoluna devam etmektedir. Türkiye"de her 10 yılda demokratik hayata zorunlu olarak yapılan balans ayarlarını düşünürsek 30 yıl uzun bir süredir. Ve bu süre içerisinde yönetim kurulunda görev alan birçok dostumuz görevlerini bıraktıktan sonra da birlikle ilgilerini kesmedikleri gibi birliğimizin yaptığı her etkinliğe katılarak yardım ve destek sağlamaktadırlar. Bizim kültürel ve diğer değerlerimiz bunu gerektirdiği için arkadaşlarımızın bu davranış içinde bulunmaları doğaldır.
Bunları neden anlattım. Bayram değil seyran değil meselesi değil. Türkiye Yazarlar Birliği"nden ayrılan ve ille de başkan olacağım diyerek yıllar önce yola çıkan bir arkadaşımızın kuruculuğunu yaptığı ve bugün gerçekten üye sayısı ile ülkemiz fikir hayatında yerini alan kısa adı İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) olan kuruluşumuzun başına edebiyat dünyasının yakından tanıdığı özellikle Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi ile dikkat çeken bürokrasideki tecrübelerini de yakından tanıdığımız İhsan Işık geldiğinde ümitlendik ve kuruluşun etkinliklerine katılmaya başladık. Ortak dostlarımızla bu kuruluşun yaptığı etkinliklere katılarak desteklerimizi verdik. Her kurumda olduğu gibi burada da ufak tefek sancıların olduğuna şahit oluyorduk. Geçer diyerek geçiştirilen bu sorunların yumak haline geldiğini geçenlerde bana yazar ve yapımcı Mehmet Nuri Parmaksız tarafından gönderilen bir mailden öğreniyoruz. Yazının bu arkadaşımıza da yine İLESAM üyesi Sayın Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU'ndan gelmesi ve onunda bizimle paylaşmak istemesini gayet normal gördüm ve okudum. Meğer bizim İhsan Işık neler yapmış bizim haberimiz olmamış. Türk Bayrağımız hakkında başlıklı bir mesajda yazılanları okuyunca İLESAM adına üzüldüm. Bende bu konularda artık Yönetim Kurulu'nun bir açıklama yapmasını beklerim diyen Mehmet Nuri Parmaksız"ın ardından bugün İLESAM sitesine girdiğimde Yönetim Kurulunda yeni görev dağılımı yapıldığı haberiyle karşılaştım. Geçen akşam birlikte iftar ettiğimiz dostlarımızın görevden neden ayrıldıklarını bilemiyorum ama cadı kazanı kaynatıldığı belli. Ne diyelim yeni göreve getirilen arkadaşlarımız İhsan ışık"tan devraldıkları bayrağı umarım yere düşürmeden taşımaya deva ederler. Mesajın noktası virgülüne dokunmadan bizlerle paylaşan Mehmet Nuri Parmaksız mı kendi dünyasında ve çapında elinden geldiğince edebiyat ve sanat âlemine katkı sağlamaya devam ediyor.
Peki Çubukluyu bu yazı ne kadar ilgilendirmektedir derseniz işte cevabımız :
İlgilendirmemektedir mi olacak sandınız. İlgilendirmektedir hem de bal gibi ilgilendirmektedir. Çubuklunun da ülkemiz fikir hayatına yön veren ve kendi değerlerine yakın kurum ve kuruluşlardan haberdar edilmesi hakkıdır. Saygılarımla.