Anayasa Mahkemesi'ne asla öfke duymuyorum.
Öfkelenmek için şaşırmak gerekir.
Ancak öfkeli olmamak, kararın korkunç bir eylem niteliği taşıdığını görmeye ve göstermeye engel değildir. Korkunç eylem, de korkunç kelimelerle tanımlanmayı, eleştirilmeyi ve kınanmayı hak eder!
Kararın somut sonucu hiç umurumda değil! Varsın kız öğrenciler üniversitelere başörtüsü ile giremesinler! Zalimin zorlaması karşısında dilden 'Müslüman değilim' demeye bile izin veren İslâm'ın bize sıfatlarını öğrettiği Allah, üniversitede okuyabilmek için başını açan bir genç kızı Cehennem'e atmaz.
'Atar' diyen varsa ben onun dinine de, tanrısına da inanmam!
Mesele somut sonuç değil!
Karar 367'yi bile geride bırakacak kadar vahim bir yol açarak fiilen Anayasa Mahkemesi'ni Meclis'in yerine geçirmiştir.
Bu, askerin iktidara el koymasından çok daha beter bir darbedir!
Askeri darbenin hiç değilse 'Demokrasinin ve hukukun gereğini yerine getiriyorum' diye bir iddiası olamaz. Cunta en çok 'Hukuk ve demokrasi işlemediği için müdahale ettim' der. Kendisini demokrasi ve hukuk ilacı olarak sunamaz.
Her kim 'Bu karar hukukidir' derse, 'askeri darbe demokratiktir' demiş kadar olur ki, irtica-savar tetikçi gazetecilerimize uyar!
Karar, hastaya ilaç diye zehir veren doktorun yaptığı işle eşdeğer bir eylemle, hukuk adına hukuku en tepeden imha etme yolunu açmıştır. Bundan sonra Meclis ne zaman bir Anayasa değişikliği yapmaya kalkışacak olsa, aynı merci, 'Bu değişiklik, değiştirilemez maddelere aykırıdır' diyebilecektir.
Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuk ilkelerini çöpe atarak kendisini iktidar ilan etmiştir! Artık kanun koyucumuz, Anayasa Mahkemesi'dir.
Zira bu kararla Meclis'e 'Sen hiçbir şey değilsin' denilmiştir. Hatta sadece Meclis'i fiilen inkâr değil; Kurtlar Vadisi'nin kötü adamı İskender'in yaptığı gibi topyekûn milleti hiçlemektir bu; 'millet de kim' diye aşağılamaktır!
Bu ağır aşağılamayı ancak işgal yıllarında görmüş bulunan milletimizin yapabileceği bir şey de maalesef yoktur!
Anayasa Mahkemesi'nin yüz tane daha parti kapatması bile bu karar kadar vahim değildir. Ancak yine de soğukkanlılığımızı korumaya çalışacak ve bu hukuk iğfalinin sonuçlarından kurtulmak için kafa çatlatmaya devam edeceğiz.
Kendi adıma bu hengâmede sadece gözyaşı döken timsahlara yönelik öfke ve tiksintimi denetlemekte zorlanıyorum! Gazeteci geçinen bazı tetikçiler ve bir kısım siyasetçiler 'haklı çıkmış ama üzülmüş adam' numarasına yatmıyorlar mı?
Allah'ım dilime mukayyet ol da dümdüz gitmeyeyim!
Hele, Meclis 411 oyla başörtüsü düzenlemesini onayladığı zaman, '411 el kaosa kalktı' diyerek, gazete olma iddiasındaki hiçbir organın atamayacağı manşeti yapıştıran makinelitüfeğin başındaki zat şimdi bize dönüp 'Ben dememiş miydim?' diye böbürlenmiyor mu?
Gel de, akla, insafa ve vicdana küfretmenin bundan daha çıldırtıcı bir yöntemini hayal et!
Meclis'i ve demokrasiyi askıya alma becerisini askerin elinden kapmayı hukuki bulup alkışlayanlar, adalet perisinin kanayan vicdanından yükselecek âh ile sağır ve kör olacaklar!
Bir siyasi iktidardan kurtulmak için değer mi?
bugün