Şuayip YAMAN
Evet, yanlış duymadınız, mahalle sakinlerinin Park’a girişi yasak.
Etkililerin ve yetkililerin buna bir çözüm bulması lazım. Metropol bir ilçeyiz. Ne olursa olsun vatandaşların bir Park’a girip oturması yasak olmamalı...
Yasakla sorun çözülmez. Bu konuda ilçemizdeki etkililerin ve yetkilerin oturup bir orta yol bulup çözüm üretmesi gerekir.
Gerekli asayiş ve güvenlik önlemlerini alarak bu Park’ı da hem Huzur evi sakinlerinin ve hem de mahalle sakinlerinin birlikte oturabileceği bir park haline getirilebiliriz.
Bir mahalle sakininin yaptığı açıklamaya göre, Mahalleli çocuklar bir gün bu Park’a girmiş, Park’ın güvenlik görevlisi gelip kapıyı kilitlemiş. Çocuklar Park’ta bir müddet mahsur kalmış, en son çare yaralanma pahasına telden atlayarak dışarıya çıkmışlar.
Oysa vatandaşlar oturdukları daireleri “önünde Park var” diye satın almışlar. Ama şimdilerde o Park’a girmek yasak.
Mahalle sakinleri şimdilerde Park’ı sadece uzaktan, balkonlardan seyrediyorlarmış.
Dünyanın neresinde böyle bir uygulama var?
Geçtiğimiz bir Cuma günü, Namaz’dan çıkan birkaç yaşlı vatandaş dinlenmek için Park’a gelmiş, ama kapı kilitli olduğu için soluğu evlerinde almışlar.
(Bugün Avrupa da okulların bile çevresi açıkken biz hala orta çağ zihniyeti ile okulların çevresini bile yüksek demir çubuklarla, hatta bununla da yetinmeyip taaa tepelerine bıtırak teller koyarak öğrencilerin okuldan çıkmasını engelliyoruz. Bu nasıl bir uygulamadır?)
İnsanların birbirleriyle tanışıp, sohbet ettiği, dinlendiği Parkları da çitlerle ve kilitlerle muhafaza altına sokuyoruz. Peki, ama parklar niçin yapılır?
Park; Çağdaş Caddesi ile Çark 1 ve Abdülhamit Han Caddesi arasında bulunuyor.
Bölgede imar yapılırken Belediye burayı park yeri olarak ayırmış. Sonrada da şimdiki park yapılmış.
Aldığım bilgiye göre; İlçe Belediyesi ile Huzur Evi yetkilileri arasında mahalle sakinlerinin Park’ta yaşlılarla birlikte oturmalarına dair bir protokol yapılmış. Gerçekten böyle bir protokol yapıldı ise protokole neden uyulmuyor?
Park’a girmek yasak olduğuna göre; yaşlılarla mahalle sakinlerini nasıl kaynaştıracağız?
Huzur Evi sakinlerinin güvenlik gerekçesi ile çevreden bağlantısını kopartmak, kimlere yarar sağlayacak?
Sayın Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında huzur evi sakinleri ile halkı birbirleriyle kaynaştırmanın öneminden bahsetmişti.
Bunu parkları halka kapatarak mı sağlayacağız?
Mahalle sakinleri, “Biz burada yaşlılarla tanışıp moral veriyorduk, onların eksikliklerini ve çeşitli sorunlarını dinliyor, elimizden geldiği kadar sorunlarını gidermeye çalışıyorduk.” Bizim Huzur Evi’ndeki yaşlılarla bir sorunumuz yok. Bilakis onlara faydamız var.
Bizim burada oturmamızı engelleyen zihniyet iş yapacaksa, Yeşil Çubuk Parkı’ndaki madde kullananları engellesin.” Diyerek sitemlerini dile getirdiler.
Mahalle sakinleri Park’ın tekrar açılması için CİMER’e dilekçe vermişler, cevap bekliyorlarmış.
Ve yine mahalle sakinleri Park’ın açılması için de demokratik haklarını sonuna kadar kullanacaklarını ve bunun içinde ilgili mercilere başvuracaklarını beyan ediyorlar.
Bahse konu Park bir önceki Belediye Başkanı Lokman Özden tarafından mahalle sakinleri için yapılmış.
Mahalle sakinleri, “Bekir Ağalar sülalesinin ileri gelenleri Huzur Evi’nin yanı sıra bu Park alanını da çevre sakinlerinin oturmaları için yeşil alan olarak bağışlamışlar.
Biz 5 yıldır buradaki ağaçları büyüttük, suladık ve koruduk. Kameli yeler de uygunsuz hareketlerde bulunan gençleri uyardık, kabuklu yemiş yiyip, kabuklarını yere atanları ikaz ederek elimizden geldiği kadar Park’ın temiz kalmasını sağladık.
Allah razı olsun Bekir ağalar sülalesine burayı vatandaşların oturması ve dinlenmesi için bağışlamışlar. Biz şimdiye kadar burada mahalleli olarak yeni gelenlerle tanıştık, oturduk, sohbet ettik, kaynaştık. Şimdi park’a giremiyoruz. Sadece kapısında hatıra fotoğrafı çektirip gidiyoruz.” Diyorlar.
Park’ın arazisini bağışlayan Bekir Ağalar sülalesinin saygıdeğer insanlarından ve buraya Park’ı kim yaptı ise, Allah onlardan da razı olsun.
Ama Park’ın kamuoyuna da açık olması gerekmez mi? Parkın çevresinin çitlerle kuşatılması, dolaysıyla birilerine pozitif ayrımcılık yapılması ve halktan soğutulması uygun bir davranış mıdır?
Belediye yasak konusunda kamuoyunu neden aydınlatmıyor?
Mahalle sakinleri bir önceki Belediye Başkanı döneminde Park’a girip otururken, şimdiki Başkan döneminde neden giremiyor? Gerçekten Park’a girmek yasaksa, Belediye mahalle sakinlerine neden bir açıklamada bulunmadı? Kamuoyunu aydınlatmak bu kadar mı zor?
Bırakın park’tan iyi niyetli herkes faydalansın, Devlet yaşlılara ve kimsesizlere sahip çıkıyor ise, mahalleli de sahip çıksın. Bunun kime zararı olabilir?
Önemli olan yaşlıların toplumla, özellikle de akranları ile kaynaşması değil mi? Park’ın bariyerlerle, çitlerle, kilitlerle ve hatta kaynak yapılarak kapatılması nasıl izah edilebilir? Böyle bir davranış Metropol bir ilçeye yakışır mı?
Bu Park’a da güvenlik kulübesi konabilirdi...
Yine aldığım bir bilgiye göre; Diğer bazı parklarda olduğu gibi, bu Park’ta da zaman zaman uygunsuz hareketlerde bulunanlar, gelişigüzel çöp ve içki şişesi atan yaratıklar olmuş.
Park’ta güvenlik olmayınca çevre sakinlerinin yaptırımı ne kadar caydırıcı olur?
Oysa (diğer bazı parklarda olduğu gibi) bu Park’a da bir güvenlik kulübesi konulup, güvenlik görevlileri ile de takviye edilebilirdi. (Bu Park’ın yapılışından beri yapılan en büyük eksikliktir.)
Park’ta böyle bir önlem alınmış olsaydı. Belki de bugün bu Park kamuoyuna açık olacak; Huzur Evi sakinleri ile mahalle sakinleri birlikte şu anda bile hoş sohbetlerine devam edeceklerdi. Ama olmadı.
İşte bu yüzden, menfi olaylara fırsat vermemek için yetkililer tarafından Park’ın kapatılması ilk etapta yetkililer tarafından uygun görülmüş bir çözüm olabilir.
Sonuçta sorumsuz ve vurdumduymaz birkaç yaratığın Park’taki insanlık dışı hareketleri yüzünden Park kapatılmış, fatura da mahalle sakinlerine çıkartılmıştır. Ama ileride pozitif ve iyi sonuç alınabilecek çözümler üretilebilir...
Yaşlılarımıza her zaman sahip çıkmalıyız...
Geçmişi bugüne taşıyan yaşlılarımız, bugünle gelecek arasında kurulacak köprünün yapı taşlarını oluşturmakta, toplumsal, kültürel, etik değerlerimizi gelecek kuşaklara aktarmamızı sağlamaktadır.
Yaşamlarının büyük bölümünde çalışarak, topluma ve insanlığa yararlı hizmetlerde bulunan yaşlılarımızın, ileri yaşın getirdiği sorunları aşma çabalarında yanlarında olmak görevimizdir. Bugün çağdaş ve kolay yaşam olanaklarına kavuşmamızda sınırsız katkıları olan yaşlılarımıza her türlü desteği vermeli, duygu, düşünce ve deneyimleriyle toplumumuzun vazgeçilmez değerleri olduklarını anımsatarak onlara hak ettikleri ilgiyi ve saygıyı göstermeliyiz.
Yaşlı, genç, çocuk ayrımı olmaksızın bir arada sürdürülen yaşamın, bizleri mutlu ettiğini, bu kenetlenmenin geleceğimize güvenle bakmamızı sağladığını ve içimize kapanarak yalnızlığa sürüklenmemizi engellemektedir.
Bu nedenle yaşlılara sevgi, saygı ve desteğimizi koruyarak, bilimin yol göstericiliğinde, uzman kadroların denetiminde yaşlı yurttaşlara yönelik hizmetleri ve çeşitliliğini artırmaya yönelik çalışmaların sürdürülmesi gerekir. Çünkü bu çabalar onları yaşama bağlar.
Sosyal güvenlik sisteminin, öncelikle gereksinim içinde bulunanlar olmak üzere tüm yaşlıları kapsayacak biçimde genişletilmesi ve onların birçok sorununu ortadan kaldıracak hale getirilmesi gerekir.
Devlet'in çabalarının yanı sıra, yaşlılık döneminin sorunlarının aşılmasına katkıda bulunan gönüllü kuruluşlarımızın ve sorumlu yurttaşlarımızın iyi niyetli girişimleri, yaşlılığı, yalnızlığın ve umutsuzluğun yaşandığı dönem olmaktan çıkararak, her yaşın kendine özgü güzellikleri ile yaşanabileceğini ortaya koymaktadır.
Yaşlılarımıza ve sorunlarına duyarlı yaklaşmak; insanlık ve yurttaşlık görevidir.
Yaşlılarla çevrenin bağlarını koparmak için Huzur Evi yanındaki Park’ın çevre sakinlerine kapatılması bir çeşit pozitif ayrımcılıktır. Onları çevreden soyutlamak onlara iyilik değil, kötülüktür. Bu da bir çözüm değildir.
Yaşlılarımıza saygı ve sevgimizi her zaman belli etmek, onların gönüllerini hoş tutmak hepimizin öncelikli görevi ve minnet borcudur. Dün ile bugün arasında köprü kuran büyüklerimiz, kültürümüzü, örf ve adetlerimizi yarınlara taşıyan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılarımıza gösterilen ilgi ve alakanın bir gün değil her gün gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum...
Yaşlılık bizim geleceğimiz...
Her insan için değişik mana ve önem ifade eden yaşlılığın hayatın en özel dönemlerinden biridir.
Hayatta değişmeyecek bir şey varsa o da bir gün herkesin yaşlanacağıdır. Bugün annemiz ve babamız yaşlıyken yarın bizlerde onlar gibi yaşlanacağız. Her insan için aynı durum geçerlidir. Bugün böyleyken yarın farklı olmayacak. Yaşlılıkla tanışacağımızdan davranışlarımızı dizginlemeliyiz, güzel hoşgörülü ve saygılı davranmak onları mutlu eder.
Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık dönemi, itibar gerektirir. Bu aynı zamanda bir “minnet borcu” dur.
Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kalmaları gerekir. Bir ömrün büyük bir kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş insanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde, ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır.
Ailelerinden ve çocuklarından bu hizmeti çeşitli nedenlerle alamayanlara, bu hizmet imkânlar ölçüsünde devletimiz tarafından veriliyor. Bu sosyal devlet olmanın da bir gereğidir.
Yaşlılarımız, yaşanmışlıklarıyla geçmişimiz, örnek aldığımız tecrübeleriyle geleceğimizdir. Onlar örfümüz, âdetimiz, geleneklerimiz ve hoş sohbetlerimizdir. Onlara verdiğimiz değerler ile geleceğimizi yeniden kuracağız.
Bizleri bu günlere ve geleceğe hazırlayan yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak, onlara gereken saygıyı ve ihtimamı göstermek, toplum olarak hepimizin görevidir.
Yaşlılığı kabullenmek, hem erdem, hem de olgunluktur. İnsanlığı büyüten sevgidir. Unutmayalım ki sevgiye en çok muhtaç olanlar yaşlılarımızdır. Tıpkı bizim bir zamanlar onların sevgisine muhtaç olduğumuz gibi.
Bizler yaşlılarımıza gösterdiğimiz sevgiyle genç kuşağa örnek olmayı başardığımız ölçüde yaşlandığımızda saygıyı hak edebileceğiz.
Buradan etkililere ve yetkililere sesleniyorum;
Park’ı çevre sakinlerine kapatarak neyi kanıtlamak istiyorsunuz? Böylesine çağdışı bir uygulamaya neden seyirci kalıyorsunuz?
Park’ı, Huzur Evi sakinlerinin güvenliği için kapattıysanız buna bir şey diyemem. Kurum yönetiminin takdiridir, kapatabilir...
Ama Park; çevre sakinlerinden dolayı kapatıldıysa, buna katılmak mümkün değil... Çünkü sağduyulu mahalle sakinleri bunu hak etmiyor.
Zaman zaman sohbet ettiğim Huzur Evi sakinleri, “Yakınlarımızdan göremediğimiz saygı, sevgi, hoşgörüyü çoğu zaman çevre sakinlerinden görüyoruz.” Şeklinde mutluluklarını dile getiriyorlar.
Park’ı mahalle sakinlerine kapatarak, en büyük kötülüğü Huzur Evi sakinlerine yaptığınızın farkında değil misiniz?
Unutmayınız ki; Bir gün sizlerde yaşlanacaksınız.
Belki bir gün sizlere de kimse bakmayacak, huzur evlerinde kalmak zorunda olacaksınız. (İnşallah olmaz. Ama olmaz olmaz demeyin. Dünyanın bin bir hali var.)
Lütfen kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkalarına da yapmayınız...
Lütfen Huzur Evi yanındaki Park’ı en kısa zamanda kamuoyunun hizmetine açarak, bu insanların kaynaşmasını sağlayınız.
Mahalle sakinleri ile birlikte belki Huzur Evi sakinleri de Park’ın açılmasını dört gözle bekliyorlardır.
Bizim geleneklerimizde büyüğe saygı çocuklara sevgi göstermek vardır. Her toplum yaşlılarına gereken saygı ve özeni göstermelidir.
Huzur Evi sakinlerinden de; Park’ın mahalle sakinlerinin hizmetine açılıp, açılmaması konusunda fikirlerini alsak ne kaybederiz?
Aslında hiçbir şey kaybetmeyiz...
Bir denesek kıyamet mi kopar?