Heronlar, Neronlar; vipler, cipler…

Tarık Sezai Karatepe

Heronlar, Neronlar; vipler, cipler…

 

Sana rest mi çekti, zarf mı attı, blöf mü yaptı, tezgah mı kurdu, komplo mu planladı, tehdit mi etti, ayak mı diredi, dirsek mi gösterdi, sırt mı çevirdi?

Amirisin. Koy kapıya. Vatan evladı saymakla bitmez. Değiştir mevzuatı. Al birini, getir ötekini. Sonra aç, kirli defteri:

Sen misin, 30 kamerayla canlı canlı izleyip, bıyığı yeni terlemiş erleri yem diye sunan…! Günah galerin renkli. 26 sene geçmiş, adım atmamışsın.

Çevirme yapıp bırakmışsın. Elini kolunu sallayarak girmiş, karakolun dibine. Can havliyle çarpışmış, er, erbaş; ast, üst… Sen izlemişsin, BBG evi gibi. Özel Kalem’e, ‘şehitlerimize rahmet, kederli ailelerine başsağlı’ mesajı havale etmişsin.

Yaslı görünmeye çalışmışsın. Güneş gözlüğün ayrı bir hava vermiş. Sonra taziyeye gelmiş, sıra. Rol kesmişsin. Atmosferi arkana almışsın. Siviller yuhalanmış, sen alkışlanmışsın. Kameralara ağır pozlar vermişsin.

Ceddin Sultan Alparslan, Murat Hüdavendigar, Fatih, Kanuni… cenk meydanında can vermiş, gönül almış. Bakmamış hiç biri, saltanata. Batmamış, gurura kibire…

Komutan-padişahmış hepsi, üstelik. Yeni tarihli istifa dilekçesi çıkmamış, cebinden. Hizmette sınır tanımazlarmış.

‘O yoksa, ben de yokum!’ dememiş, hiç biri. Atılmış, gazadan gazaya; seriyyeden seriyyeye…

Çağrı Bey, Avrupa’yı; Tuğrul Bey, İsfahan’ı kolluyormuş. Süleyman Şah, Kars’ı, Antakya’yı… Battal Gazi, Malatya, Tokat, Ankara’yı fethetmiş. Almış, küffarın elinden.

Piri Reis, Çaka Bey, Barbaros ile Sokollu, İslam Gölü yapmış, Ege ile Akdeniz’i… Yılmamış.

Şu haline bak! Tel tel dökülüyorsun. Ecnebinin insansız uçağını bağlamışsın, otomatiğe. Çekilmişsin, karargaha. Hesap verememişsin. Özünü eleştireceğine, eleştiriye tutmuşsun; Bilgi İşlem Merkezi’ni:

‘Nasıl olur da açığa çıkar, Hantepe baskını? Kim servis etti, ekrana. Halka kim sızdırdı, mahrem sırrımızı(!)’

Siyonist’in çeyrek asırdır bilgi verdiği, kadro verdiği, para-pul verdiği, talim için Bekaa’da toprak verdiği Asrın Canisi ‘bebek katili’, eli kanlı yapıyı, bir de Heron’la takviye etmişsin.

Sorular cevapsız kalıyorsa, kabahat sorgucuda değil; cevaptan kaçan zanlıdadır.

Neronlaşan bünye, Roma’yı da yakar; dağları da. Alışmış, ne yapsın! Tel örgüler sarmış, halkla arasına. Egzotik romanlar okumuş, başa bela! Sonra eğitim-doktrinlere konu olmuş:

‘Evlerden adam toplasak, gözdağı versek, sindirsek epeyce. Sonra medyada karalama yapsak, göreve çağırsak, karikatüristleri çağırsak imdada, şairler bize çalışsa, Behcet Kemal Çağlar’ımız olsa mesela. Subjektif kalemşörler övgüler dizse, silahşörlere…

Müttefik seslerimiz olsa, açığımızı kapatsa… 33 33… azalsa Anadolu. Sayısız bilinmezle gitse, Öte Dünya’ya! Gizli kalsa, Dörtyol. Yayla muhabbeti ortaya çıkmasa. Unutulsa, İskenderun. Biz de gemimizi yürütsek, o hızla.’

………………………..

Vipler, protokol yerleridir. Önemli şahıslar, değerli işler görmüşler, yorulmuşlardır. Rahat etmelidirler(!) Efsunlu bir havası vardır, oraların. Ulaşamadığına kıymet verir, halkımız.

Sıraya giren, para üstü bekleyen, dolmuşa binen, maraton trübünde oturan bizdendir, kıymeti yok(!) Böylesi henüz bir şeye sahip olamamıştır. Ne yaylakta katı, ne kışlakta atı vardır. Çalmamış, çırpmamıştır.

Caka satan, müşaviriyle dolaşan, kapısını açtıran, boyun eğdiren, sözü emir sayılan, kapıkulu tutan, emir eri dolaştıran saygındır, millet nazarında. Korkudandır saygısı, sevgi yoktur aslında.

Hesap vermez, onlar. Ciplenirler. Mikroçipli hafıza kartlarına sahiptirler, çünkü. Bedelsizdir her şey. Gözden ırak ol, emeklilik boyunca. Yan yana görünmeyelim, ihtilali çağrıştırır.

…………………………

İleri gidip asılmamak, geri kalıp basılmamak için, sen de at, bir adım. 1680 Yaş’zede hatırına, ev basan ocak söndüren cuntacıya geçit verme!

Bırak, istifa eden etsin, kalan kalsın. Düşme peşine, müstafinin. Boyun eğme, şantaja. Çiftlik değil, orası. ‘İçini boşaltıyorlar, koca yapının!’ laflarına kulak asma!

Eşkıyaya karşı gram ilerleyememiş, halk ve Hak düşmanına ‘Dur!’ diyememiş. Varlığı, dosta güven verememiş, düşmana korku salamamış. Uzak durmuş, Anadolu’dan. Sevememiş, Yaradan’ın Emri’ni.

Demek, vatan-millet-makammış, derdi.

Yaş tahtaya basma! Paylaşma yetkini. Kaldır, MGK’yı, YAŞ’ı… Kanser pansumanla iyileşmez. Ameliyat gerekir, başka değil.

Artık rahat etsin, Anadolu. Sıçramasın bir korkuyla, tokmağına vurulmasın kapının. Amansız bir ürpermeyle, acı haber dağlamasın yürekleri…