Kâinattaki hareketli veya hareketsiz tüm varlıklar, belli bir sebep ve hikmet dâhilinde, muayyen bir görevle yaratılmışlardır. Canlılardan; insanlar, melekler, cinler ve tüm hayvanlar ilâhî kudretin tanzim ettiği sistemin kendisine biçtiği görev çerçevesinde, belirli plan (kader) ve denge çizgisinde yaşarlar.
Behâim çıkmaz hılkatin sabit hududundan,
Beşer hâlâ habersiz böyle bir kaydın vücudundan.
diyen şâir’in ifadesiyle; hiçbir şey sebepsiz ve anlamsız olarak, başıboş yaratılmış değildir. Yani vahşi hayvanlardan zararlı haşerelere kadar hepsinin eko sistem içinde görevi vardır.
Van ilimizde vuku bulan üzücü deprem sonrasında tartışılan konulardan birisi de; depremin önceden tahmin edilmesi ve erken algılama konusudur. Bilim adamları fay hatlarını, kırıkları ve biriken enerji potansiyelini inceleyerek, deprem olacağını, hatta süresini tahminde epeyce tecrübe sahibidirler. Ancak bazı hayvanların sezgi ve deprem algılama gücü bir gerçektir. Bunu araştırmak gerektiğini düşünüyorum.
Nitekim literatüre baktığımızda çeşitli örnekler görüyoruz:
Haziran 1974’te Çin’in Liaoning eyaletinde yapılan jeolojik ölçümler, iki yıl içinde, Richter ölçeğine göre 5-6 şiddetinde sarsıntı olacağını gösteriyordu. Aynı yıl, kış ortasında bazı sürüngenler uykularından uyanıp yer üstüne çıktılar ve donarak öldüler. Fareler güpegündüz ortalıkta dolaşmaya başladılar. Kazlar uçup ağaçlara çıkıyor, domuz ve inekler ahırlarından kurtulmak için kapı ve duvarları yıkmaya çalışıyorlardı. Bunun üzerine Çin’li yetkililer Haicheng şehrini tahliye etmeye karar verdiler. Bir milyon insan evlerinden çıkarıldı.
Şehrin tahliyesinden kısa süre sonra, şiddetli bir deprem Haicheng’i yerle bir etti. Ama önceden evlerini terk eden bir milyon insanın hayatı kurtuldu.
1906 da ABD.Şikago depreminden önce, şehrin köpekleri saatlerce acı acı ulumuştur. Ülkemizde de benzer gözlemler ve rivayetler vardır. Dolayısıyla; deprem öncesi bazı hayvanların olağan dışı davranışlarını izlemek ve dikkate almak gerekir.
Hayvanlar âleminden söz etmişken, Kur’an-ı kerimde Nahl (Arı) süresinde bahsedilen arıları ve yine Neml (Karınca) süresinde konuşmaları anlatılan karıncaları iyi izlediğimiz zaman alınacak dersler olduğunu söylemeliyim.
Kilometrelerce uçarak çeşitli çiçeklerden bal nektarı toplayıp, hassas radarı sayesinde kaybolmadan kovana taşıyan küçücük bal arılarının üretip sunduğu eşsiz gıda ve şifa kaynağı bal, çok değerli bir nimettir.
Arılar topluluk halinde yaşar, Arıbeyinin komutası ile hareket ederler. Aralarında fevkalade bir vazife taksimi vardır. Her bireri üzerine düşen vazifeyi kusursuz yerine getirir. Aralarında ortak bir dilleri vardır.
Araştırmacı bir uzman, arı kovanının önüne şeker şurubu koymuş. Arılar bunu içmeye başlayınca, sonra şurubun içine bir miktar rakı dökmüş. Arılar hemen uzaklaşmışlar. Ancak birkaç arı rakı karışımlı şurubu içerek anormal hareketler yapmaya başlamış. Bir süre sonra kovandan çıkan kalabalık bir gurup arı, sarhoş olanları öldürmüş.
Karıncalar da aynen arılar gibi koloniler halinde sistemli ve organize yaşarlar. Peygamber Süleyman Aleyhisselâm’ın, karıncaların konuşmasını duyduğunu anlatan (Neml süresi 18-19) ayetlerin mealleri şöyledir: “Nihayet karınca vadisine geldikleri (üç mil, takriben 5 km. yaklaştıkları) zaman, dişi bir karınca, -Ey karıncalar! dedi. Yuvalarınıza girin;Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! (Süleyman aleyhisselam),onun sözüne gülerek tebessüm etti ve dedi ki: -“Ya rabb! Beni nefsime zâbit kıl ki; bana ve anne-babama verdiğin nimetine şükredeyim, râzı olacağın iyi bir amel yapayım. Ve beni rahmetinle sâlih kulların arasına dâhil et.”
Elmalılı Hamdi Efendi merhum, meşhur tefsirinde şöyle yazar:
“Karıncalar birçok meraklıları tarafından incelenmiş ve çok enteresan şeyler anlatılmıştır. Topluluk halinde yaşadıkları bilindiği gibi, güçleri, gayret ve çalışkanlıkları da bilinmektedir. Komuta ile hareket ettikleri, birbirlerine tebliğat yaptıkları, postacıları ve kontrolörleri bulunduğu kaydedilmiştir. Nasıl söylediklerini bilmesek de, her halde bir şeyler anlattıklarını biliyoruz.”
Sonuç olarak: zehirli yılan ve akreplerden tutun, kediler, köpekler ve yeryüzünün çöpçüleri mesabesindeki leş yiyicilerine varıncaya kadar tüm canlı cansız varlıklar, ekolojik sistem dengesi içinde insana hizmet etmektedir. Dolayısıyla insan da buna teşekkür olarak, yaratana kulluk etmekle mükelleftir.
HÜDÂYA EMANET OLUNUZ.