Hasetle ve hasetçiçilerle boğuşanlara...

Dr.Muhammed Bozdağ


“İnsan yeryüzüne geldiğinden beri, ilişkiler haset savaşlarıyla kaynıyor. Hz. Âdem’in (as) ilk oğlu kıskanç Kabil, öz kardeşi Habil’i öldürdü. Güzelliğini kıskanan kardeşleri küçücük Yusuf’u (as) kaybolsun diye bir kuyuya attılar. Bir kadın paraşütçü, kıskandığı arkadaşının paraşütünü gevşetti de çakılarak ölmesine yol açtı. Bir erkek, eşinin aşırı ilgisinden kıskandığı öz bebeğini boğdu. Neden?
Haset, insanın öz onurunu, ailesini, canını, malını koruması değil, başkalarının üzerine çıkmaya çalışmasıdır. Kin veya kibir karanlığına girip ölümsüzlük zannına kapılan kalp, dünyevi değerleri yücelttiği düzeyde kıskanır. Benliğiyle büyüklenen, başkasının büyüklenmesinden bunalır. Güzelliğiyle kibirlenen daha güzeliyle yan yana gelemez. Malıyla büyüklenen zenginle kıyaslandığında renkten renge girer.
Haset sorun çözmez. İnsanın kalbine kıskançlık koyması, içine bir dinamit fıçısı doldurmasından daha dehşetlidir. Dinamit işini birden bitirir; kıskançlık ise kalpte ebediyen patlamaya devam eder. Çare kalpte gizlidir:

1) Allah’ın sana verdiğini şükürle sahiplen! 2) Allah’ın başkasına bağışladığından bakışını çek! 3) Tüm dünyevi değerlerini kasapta asılan etler gibi ölüm mührüyle damgala! 4) Benliğini bedeninle birlikte soyunup hiçliğe savur ki, hafifleyen ruhaniyetin kanatlanıp göklere yükselsin! 5) İlahi ahlak aracılığıyla Allah’ın rahmet okyanusuna tutun ki, sıradan su savaşlarına karışmayasın.” Muhammed Bozdağ