HADİ GENE İYİSİNİZ

NEVZAT LALELİ

 

            Bir bayramı daha arkada bıraktık. Bütün milletimizin büyük bir coşku ile kutladığı bu bayramların milletimizi dünya ve ahiret saadetine erdirmesini niyaz ederim.

            Bayramlar, kırgınlıkların yok edildiği, insanların birbirlerine sevgi ve saygı kanatlarını açtığı günlerdir. Büyükler, komşular ziyaret edilir, küçüklere bayramlık hediyeler verilir ve hiç bitmesini istemediğimiz halde bayramlar çok kısa bir zamanda bitiverir. Bir de bakarız biz yine o, “yarın ne yapacağım?” sorularının çok sorulduğu kasvetli günlere dönüvermişiz.

            Bu bayram dikkat etmişseniz, hükümet de halka bir jest yaparak ve sanki çocuklara bayramlık para verir gibi bizlere “gıcır gıcır paralar verdi.”

            Bayram arifesi PTT’nin ATM’lerinde para çekmek istedim. Hesabımda 590 TL varmış ben onun hepsini alayım, dedim ve tuşlara dokunarak parayı çektim. ATM bana 4 tane 100 TL, 3 tane 50 TL ve 2 tane 20 TL verdi. Bir de ne göreyim, istisnasız paraların hepsi gıcır gıcır ve yepyeni paralar. Aklıma paraların seri numaralarına bakmak geldi. Fotoğrafta da gördüğünüz gibi 100’lükler kendi aralarında, 50’liler kendi aralarında ve 20’likler de kendi aralarında seri numaraları takip ediyorlar.

           

            “Vay canına… Bu seri numaraları birbirini takip eden paralar, piyasada hiç kullanılmamış, darphaneden yeni çıkmış paralar” dedim.

            Metro treni biraz sonra beni Maltepe’ye getirdi. Maltepe de bir banka ATM’si önünde elinde 50 kadar 100 TL tutan bir arkadaş gördüm. Onun elindeki paralar da gıcır gıcırdı. Ona; “Kardeşim. Şu elindeki paraların seri numaralarına bakabilir miyim?” dedim.

            Adam önce yüzüme baktı. Sonra beni sakallı ve yaşlı bir adam olarak gördüğü için olacak, güven duydu ve paraların seri numaralarını gösterdi. Baktım hepsinin seri numaraları birbirini takip ediyordu. Adama;

            “Görüyor musun? Hükümet yeni, para basıyor. Ben bassam adım kalpazan olur, ama bunu hükümet yapınca aferin güzel yaptın” oluyor, dedim.

            DURUMUMUZ İYİ Mİ?

            İnsanlarımızın mutluluğu onların ekonomik, sosyal, hukuki, siyasi, ahlaki, ilmi… açılardan iyi olmasına bağlıdır.

            TÜRK-İŞ’ açıklamasına göre dört kişilik bir ailenin 2016 yılı ocak ayı açlık sınırı 1.447 TL ve yoksulluk sınırı 4.714 TL dır. Ailesi dört kişi olan milyonlarca emekli, memur ve asgari ücretlilerin hangisini maaşı yoksulluk sınırının üstünde…

Ama gene iyisiniz, iyi... Bayram arifesi, gıcır gıcır paralara kavuştunuz.

            Arkadaşlarınızla birlikte kahvehaneye girdiniz birer çay içtiniz. Sonra kara kara düşünmeye başladınız. Bu çayın parasını nasıl ödeyeceğim, diye… Ama gene iyisiniz, iyi…

            İşsizlik aldı başını gidiyor. Yeni fabrikalar kurulmuyor ki yeni iş sahaları açılsın. Sizin delikanlı da aylardır, işsiz. İŞ-KUR ve TUİK karşılıklı anlaşarak % 25 olan işsizlik oranını % 9’a çekmişler… Hadi gene iyisiniz, iyi…

Yerli üretim ve imalat tamamen durdu. Tabii buna bağlı ihracatta… Şapkadan çoraba her şey ithal… Bakın üstünüzdekilerin markalarına… Hadi gene iyisiniz, iyi…

Ahlaksızlık diz boyu. Ticari hayatta artık 7,5 milyar TL (7,5 katrilyon) çekler bile karşılıksız. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi Ocak-Mart dönemine ait karşılıksız çek Ocak - Mart 2015 döneminde, karşılıksız çek adedi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 arttı, karşılıksız çek tutarı ise yine aynı dönemde yüzde 74 artışla 7,5 milyar liraya çıktı.

Bu milletin on binlerce kızı veya gelini kaçırılıyor ve batakhanelere düşürülüyor. Bu kızlar senin veya benim kızlarımız ve gelinlerimiz. Kimin kızı veya gelini kaybolmuşsa o evden feryatlar yükseliyor. Batakhaneye düşen kızlar ise bir ömür orada seks kölesi olarak çalıştırılıyor. Ama ne gam… Hadi gene iyisiniz, iyi…

Saddam, ABD büyük elçisinin aldatması ile Kuveyt’e girdi ve bir daha çıkamadı. Şimdi biz de ABD’ye, NATO’ya haber vererek (izin alarak) Suriye’ye giriyoruz. Bu adamların ipiyle kuyuya inilmeyeceğini daha öğrenemedik. Ya bizim sonumuz da Irak gibi olursa… Ama siz aldırmayın. Hadi gene iyisiniz, iyi…

İç ve dış borcumuz 2002 – 2014 yılı arasında (https://grifikirler.com/turkiyenin-dis-borcu-azaldi-mi-artti-mi.html) 130 milyar dolardan 402 milyar dolara yükseldi. 2016 yılı ortalarında ise 600 milyar doları geçti. Ama ne gam… Hadi gene iyisiniz, iyi…

AÇIĞA PARA BASMAK HAKKI ÇİĞNEMEKTİR

Bir ülkenin parası karşılığında, milli gelir de artış, hazine de döviz veya altın varsa o para kıymetlidir. Eğer bu varlıklar yok da para açıktan basılıyorsa, yoksulun, fakirin eline geçen paranın değeri o oranda azalıyor ve bütün bir millete zulmediliyor, demektir. Enflasyon o oranda artıyor, para değerleri o oranda düşüyor demektir. Çünkü darphane para basma makinelerin numaratörleri, Avrupalılar tarafında sürekli kontrol edilmektedir.

Açıktan para basan kalpazanlar büyük cezalara çarptırılırken, bu işlemi (bu gün olduğu gibi) hükümet yapıyorsa, “Aferin sana iyi yapıyorsun” denmekte ve hükümet alkışlarla ve oylarla desteklenmektedir. “Efendim. Tedavülde kullanılan eskimiş paralar yeniden basılıyor” sözü de bizi tatmin etmiyor.