GÜLERİZ AĞLANACAK HALİMİZE
Tesadüfen elime eski bir gazete geçti 2008 Eylül ayına ait bir gazete, okuyacak bir şeyler geçsin elime yeter ki, tarihi, rengi hiç önemli değil. Başladım bu tarihi geçmiş gazeteyi okumaya. Yedinci sayfada küçücük bir sütun ayrılmış haberi okudum, güldüm ağlanacak halimize.
Haberden bahsedeyim biraz
R.Y (25) adlı şahısa Sulh Ceza Mahkemesinde eşine şiddet uyguladığı gerekçesi ile kasten yaralama iddiasıyla dava açılmış, dava sonucuna göre 5 ay hapis cezasına çarptırılan R.Y. nin cezası mahkemece denetimli serbestlik kapsamında kitap okuma cezasına çevrilmiş. Buna göre şahıs bir yıl boyunca ayda üç saat evlilik hakkında mutlu olmanın yollarının anlatıldığı kitaplardan okuyacakmış, daha sonra bu kitaplardan beş sayfadan az olmamak üzere özet çıkararak kendi el yazısı ile yazacakmış. Gazete haberinden aldığım alıntı aynen böyle. Tabi ben olayın nerede geçtiğini ve ismi açıkça yazmadım. Önemli olan bu olayın yaşanmış ve hala yaşanıyor olması. 2008 Eylül ayında gerçekleştiğini okuduğum olaydan sonra alınan ceza bir yıl kitap okuma cezası, dolayısıyla hala kitap okuyor bu şahıs.
Umarım evliliklerine faydalı olur bu verilen ceza, umarım bir daha R.Y.de ve eşine şiddet uygulayan diğer erkeklerde bundan vazgeçer.
Bence bir cezadan çok ödül verilmiş bu şahısa, okumak kadar güzel ve rahatlatıcı bir uğraş daha yok. Belki okumayı sever de böylelikle boş vakitlerinde eşine şiddet uygulamak yerine kitap okumayı alışkanlık haline getirir!
İşte bu küçücük sütunda verilen haber ve hayatın gerçekleri. Ben bu satırları yazarken kim bilir kaç kadın mağdur oluyor, kaç kadın fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Yapılan araştırmalarda Türkiyede her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor. Ve yine yapılan araştırmalara göre kadınların yüzde 90ı Haklı görülebilecek dayak yoktur diyor. Böyle bir hak kimsede olamaz tabiî ki. Kadınlarımızın haklarının korunabilmesi için burada devletimize ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşüyor. Biz kadınlara da haklarımıza sahip olmamız adına bireysel görevler düşüyor.
Eşinize şiddet uyguladığınız zaman biliyor musunuz bu sizin acizliğinizi ve güçsüzlüğünüzü nasıl da ortaya seriyor, medeni bir şekilde konuşarak sorunlarını halletmeyi beceremeyen, güçsüz ve aciz insanların başvuracağı bir yoldur şiddet. Ve biliyor musunuz kadın bunu hiçbir zaman affetmiyor, sadece duygularını bastırıyor, kimi çocukları, kimi sosyal ve ekonomik şartlardan, kimi de içinde hala kendisine şiddet uygulayan eşine karşı biraz da olsa sevgi kaldığını düşündüğünden susuyor. Sevgi büyük yara alıyor. Ama kadın asla affetmiyor.
Kadına karşı şiddete son sloganını birçok yerde ve zamanda duyuyoruz, bende bir kez daha tekrar ediyorum. KADINA KARŞI ŞİDDETE SON umarım bu ses duyulur, kulaklara küpe olur. Umarım eller birbirine zarar vermek yerine, birbirine güller verir.