Aşağıda sizlere bir basın toplantısı özeti sunacağım. Bu yazıyı tarafsız bir gözle okuyabilmeniz için de Basın toplantının sahibini açıklamayacağım. Bakalım siz bunun kim olduğunu bulabilecek ve bu metnin altına imzanızı atabilecek misiniz?
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Hepinizin malumu olduğu üzere bu hafta ülkemizin en önemli gündem başlıklarından birisi “dokunulmazlıkların kaldırılması” konusudur.
Hemen baştan şunu ifade edeyim ki; “Millete hizmet etsin diye geliştirilmiş olan dokunulmazlık, milletin aleyhine kullanılmamalı. Suç işleyen herkes cezasını çekmelidir. Bu anayasal bir gerekliliktir. Çünkü Anayasamızın 10'uncu maddesine göre diline, dinine, ırkına, mezhebine, cinsiyetine bakılmaksızın kanun karşısında herkes eşittir."
Keşke makamına, mevkisine bakılmaksızın yetim hakkı yiyenlere dokunulabilinse… Hukuksuzluk yapanlara, yolsuzluk yapanlara dokunulabilse…
Ancak Türkiye’nin yaşadığı bu tartışma, maalesef ahlaki değil, siyasi bir tartışmadır.
Temiz meclis, temiz toplum ve temiz yönetim için yapılan bir tartışma değil, iktidarın toplumsal algıyı yönetme çabasıdır. Çünkü bu iktidar ne zaman başı sıkışsa, hemen gündemi değiştirmeye ve demokratur oyununa başvurmaktadır.
Ak Parti, kurulduğu zaman vaatlerden birisi “Türkiye’yi 80 Darbesi’nin ürünü olan Anayasa’dan kurtarıp Yeni bir Anayasa yapmak”tı. Ak Parti, 2002 seçimlerinden sonra 370 milletvekiline ulaşmıştı. Yani tek başına Anayasa yapacak güce kavuşmuştu. Ne oldu?
Bugün yine “Yeni Anayasa” diyor. Aradan tam 14 yıl geçti. Nerede Yeni Anayasa?
Ak Parti siyaset sahnesine çıktığı günden beri girdiği bütün seçimlerde millete “Yeni Bir Anayasa” sözü vermiş, ama istisnasız bütün seçimlerden sonra bu sözünü unutmuş, yeni Anayasa vaadini rafa kaldırmıştır.
Son örneğini 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde gördük. O zaman meydan meydan dolaşıp, Yeni Anayasa vaadiyle milletten oy isteyenler, şimdi bizzat Sayın Başbakan’ın kendi ifadesiyle; “Yeni Anayasa’yı demlenmeye bırakmışlardır!”
Anayasa tartışmalarında olduğu gibi bugün yaşadığımız dokunulmazlık tartışmasında da samimi değillerdir. Çünkü dertleri, millet değil, kendi siyasi gelecekleridir.
Dün “Çözüm Süreci”nin mimarıydılar. Bugün çözüm sürecinin bir numaralı düşmanı haline geldiler. Dün “Ergenekon davasının” bir numaralı savunucusu hatta savcısıydılar, bugün, “ne Ergenekonu? Öyle bir şey yok” noktasına geldiler. Dün İsrail’i bir numaralı düşman ilan edenler, bugün “İsrail bizim dostumuz”, diyorlar. Dün, “Ne pahasına olursa olsun, yeni Anayasa yapacağız” diyenler, bugün “biz onu demlenmeye bıraktık” diyorlar.
VE SUNNİ GÜNDEMLER
Yukarıda belirttiğim hususlar, “Yeni Anayasa yapma ya da dokunulmazlıkları kaldırma meselesi” değil, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu devasa sorunları ört bas edecek sun’i gündemler oluşturma meselesidir.
Gafletleriyle azdırdıkları terörü geri plana itme, işsizliği unutturma, toplumsal sorunları polemik siyasetiyle örtme, Kilis’e atılan roketleri perdeleme meselesidir. Kısacası gündemi değiştirme çabasıdır.
Bakın, her gün birçok şehit haberi geliyor. Gencecik fidanlarımızı toprağa veriyoruz. Ülkemiz bölünme tehlikesiyle karşı karşıya. Toprak ayağımızın altından kayıyor. İslam dünyasında yüzyılın Kerbelasını yaşanıyor. 22 milyonluk Suriye’nin 470 bini hayatını kaybetmiş, 16 milyonu mülteci durumuna düşmüş.
Türkiye ise tedirgin ve endişeli. Türkiye moralsiz ve gergin! Türkiye kamplaşıyor.
Dış Borç toplam 700 milyar dolarlara ulaşmış. İşsizlik yüzde 11-12'lere (gerçek rakamlarla % 25) çıkmış. Üniversite mezunu her 4 gençten biri işsiz.
İktidar bu sorunlarla yüzleşmek yerine dokunulmazlık tartışmalarıyla algı yönetimi yapıyor. Açık söylüyorum; isteseler dokunulmazlıkları bir günde kaldırabilirler. Ak Parti’nin bunu tek başına yapacak sayısı ve gücü var ama isteği yoktur.
DOKUNULMAZLIKLAR KALDIRILABİLİR
Dokunulmazlıkların kaldırılması için Anayasa değişikliğine gerek yoktur. Anayasa’ya göre TBMM’nin toplantı yeter sayısı 184’tür. Toplantıya katılanların çoğunluğu ile dokunulmazlıklar kaldırılabilir. Ancak karar sayısı 139’dan az olamaz.
AK Parti’nin 317 oyu vardır. Peki, niye o zaman CHP’ye ayrı çağrı, MHP’ye ayrı çağrı, HDP’ ye ayrı çağrı yapıyorsunuz? Çalıştırın Meclisi ve kaldırın dokunulmazlıkları…
İranlı işadamı Babek Zencani, Türkiye’de tam 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttığını iddia ediyor. Zencani’nin bu beyanı üzerine Hükümet’in derhal harekete geçip “Bu iddia, Hükümetimiz ve Türkiye’miz için korkunç bir iftiradır” deyip hemen bir soruşturma komisyonu kurması gerekmez miydi? Konuyu araştırması için, İran’a bir heyet gönderilmesi icap etmez miydi? Sayın Cumhurbaşkanının Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirmesi beklenmez miydi? Daha önemlisi, dokunulmazlıkların kaldırılması için Anayasa değişikliği yapılıyor. Yolsuzlukla rüşvetle suçlanan Bakanların da bu kapsama alınmaları gerekmez miydi?
Maalesef başta Ana muhalefet partisi CHP olmak üzere Meclis’teki muhalefet de bu oyundan memnundur. Muhalefet de kendi siyasi beceriksizliliğini aynı suni gündemin peşine takılarak ört bas etmeye çalışıyor. Anlayacağınız; al gülüm ver gülüm. Aksi halde muhalefet, suçlanan bakanların mutlaka kapsama alınmalarını şart koşardı.
Ülkenin gerçek gündemine ilişkin çözüm üretemeyenler, polemik siyasetinden medet umuyorlar. Çünkü temelde aralarında hiçbir fark yok. Hepsinin ekonomi politikaları faizci Hepsinin dış politikaları aynı: Avrupa Birlikçi. Amerikancı, İsrail’ci.
Bir kısım milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla;
Terörün son bulacağına, Rüşvet ve yolsuzlukların önleneceğine, İşsizliğin düşeceğine, Eğitimin düzeleceğine, Adaletin sağlanacağına inanıyor musunuz?
Türkiye’nin, inançlı ve ahlaklı kadrolarının basiret, feraset ve dirayetine ihtiyacı vardır. Bunun için, “temiz toplum, temiz siyaset ve temiz yönetim” diyoruz. Ülke ve millet sevdasını her şeyin önünde tutuyoruz. Ancak bizim iktidarımızda milletin gözyaşı diner.