Geçtiğimiz yıllarda bir sigorta şirketinin reklâmı oldukça dikkat çekiciydi.
İyi bir reklâmdı doğrusu. İnsanları en çok endişe ettikleri yerden yakalamıştı.
Geleceklerinden.
Gelecekte bir gün gelecek diyerek başlıyordu Ve insanları geleceklerini garanti altına almaya çağırıyordu.
Daima endişesini içimizde taşıdığımız bir durumdu gelecek kaygısı.
Neydi gelecek?
Kiminin zaafı, kiminin ümidi, kiminin ertelediği hayalleri, gerçekleştiremediği yarınlarının adıydı gelecek.
Kimine göre garantilenmeye çalışılan zamanın ileriki parçası.
Kimine göre kutsalın dönüşü.
Kimine göre yaşanılamaz hale gelecek bir dünyanın bundan sonraki adı.
Kimine dönülecek köşe, kimine başarı.
Kimine iktidar, kimine şöhret, kimine ise müebbet muhalefettir gelecek.
Kimine göre Adriyatikten Çin seddine bir Türk dünyası.
Hukuksuzluklar, çifte standartlar, adam yerine konmamalar karşısında ürkek bir ümit olarak tam üyeliği gerçekleşmiş bir AB üyesi vatandaş olmanın adıdır gelecek.
Belki daha çok zulüm, belki daha çok adalet.
Ama en gerçek gelecek... ahiret.
Herkesin gelecek muhayyilesi farklı farklı.
Tökezlemeden yaşamak istiyoruz. O yüzden önemsiyoruz geleceği.
Ancak zamanın panoramasına bakınca her defasında tökezliyoruz.
Her gün ummadığımız sürprizler çıkıyor karşımıza. Geleceği değil, yarını bile göremiyoruz. Borsa gibi inişli çıkışlıyız sürekli.
Şimdi çepeçevre kuşatılmış sanki. Gelecek ise karamsar. Kaşlar çatık.
Hüzün çökmüş bereketli topraklara. İklim tam bahara gebe iken birden kış oluveriyor. Taze meyveler bir bir dökülüyor dallarından.
Her gün Tuzla tersanelerinde ölen insanlarla beraber ümitleri de ölüyor insanın teker teker.
Anadolu"nun yiğit insanı düştüğü/düşürüldüğü yerden kalkacağına ümidini hiç yitirmese de asıl bozulması, oyunu kurallarına göre oynayan kendisi olmasına rağmen sürekli oyunbozanlıkla suçlanmasına.
Ağlamaklı olsa da mertliğine yediremiyor ağlamayı. Yine susma vaktidir.
Gelecek mi?
O artık daha çok bilinmeyenli bir denklem.
Bazen bu denklemi kendince çözüp yolunu bulmak istersin. Yüzünde tebessüm belirir aniden. İlham perilerin gelmiştir. Teknolojiye inat kalemini alırsın eline. Uzandığın yerden doğrulur düşündüklerini dizelere dökmek, yeni ümitlere yelken açmak istersin.
Kendi dünyanda ki gelişmelerden güç alıp bu gün neler olup bitmiş diye televizyona yönelirsin.
Yine bir flaş gelişme altüst etmiştir her şeyi.
Yine oyunun kuralları değişmiştir. Şimdilik yine kaybetmişindir.
Sürekli itilip kakılman kamçılasa da seni duydukların bakışlarını ümitsizce yere düşürür
elin kalem tutarda yazamazsın haftalarca