Şu büyüleyici ve maneviyat dolu İstanbul’a hangi kapıdan girelim derken kendimizi bir anda Sabah Namazında Eyüp Sultan El-Ensari Hazretlerinin huzurunda buluverdik.
Cuma akşamını Cumartesi sabahına bağlayan, Cumartesi akşamını Pazar sabahına bağlayan gecenin bitimine doğru Eyüp Sultan camii şerifinde sabah namazı kılmak maksadıyla Anadolu’nun her bir yerinden insanlar akın akın gelir o yüce Muhabbetullaha. Gelen binlerce misafiri öyle bir huşu, öyle bir güzellikle karşılar ki insan geçmişine ait ne varsa burada sıfırlanır.
Gelenler Eyüp Sultan El Ensari Hazretlerinin Hane-i şeriflerindeki, Rasulüllah Efendimizin gül kokusunu koklayıp manevi havasından istifade ederler. Bu yere ayrı bir rahmet yağar gökyüzünden. Hem gece hem gündüz. Bu yağan rahmet nuru Mescidi Nebevi’deki sabah namazı esnasında yağan nurun yansımasıdır. Rahmet nurunun yayıldığı bu yerde, Eyüp Sultan El Ensari Hazretleri yatar o mis kokulu toprağın bağrında. Bu yüzdendir ki; Dünyanın her bir yerinden o kokuyu alan insanlar koşa koşa gelir mübareğin huzuruna.
Gelen misafirleri kapısının girişindeki sağ tarafında yazılı olan ‘’Edep’le gelen, Lütuf’la gider’’ sözüyle karşılar o koca sultan. O hikmetli sözdeki sırrı bilen de bilmeyende kardadır. Zira bu kapıda zarar da olan yoktur. Neden? Derseniz bu koca sultanı ziyaret eden herkes Resulüllah Efendimizi (s.a.v.) ziyaret etmiş gibidir. Şeref makamı, Yüce Mevla’mın tayin ettiği kimselere verilir.
Bu yüzdendir ki; bizler o yüce makamdaki sultanları övmekle onlara asla şeref kazandırmayız. Tam tersi o mübarek insanları övmekle bizler şeref kazanırız. Kısaca bu yolun sırrı makamca yüksek olup, gönülce alçak olmaktır. Neden mi?
Alemlere Rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin iki mübarek amcaları vardı. Bunlar Hazreti Hamza ve Hazreti Abbas (radıyallahu anhüma) dır. Bir gün Hazreti Abbas ‘a sorarlar ‘’Ya Abbas sen mi büyüksün Resulüllah mı büyük?’’ diye. Cevabın zarafetine bakın ki mübarek amcaları şu cevabı verirler.’’Ben daha evvel doğmuşum ama Resulüllah daha büyüktür.’’
Sohbetlerimizde Muhabbetullaha giden yolda bilinmeyenleri anlatalım ki heyecanımız ve samimiyetimiz daha da artsın, hadi buyurun inşallah.
DÜNYANIN HER YERİNDEN İSTANBUL’A GELENLER, NEDEN? İLK ÖNCE EYÜP SULTAN EL ENSARİ HAZRETLERİNİ ZİYARET EDERLER?
Kostantiniye 11 kere kuşatılmıştır. Onbirinci’sinde Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri 77 Evliya ile kuşatmıştır. İstanbul’u bir taraf dan kuşatma devam ederken diğer taraf dan Koca sultan Eyüp Sutlan El Ensari Hazretlerinin kabri şeriflerini aramaktadırlar. Allah şefaatlerine nail eylesin. Eyüp Sultan El Ensari Hazretlerinin kabir taşına zamanında, İslamın o nurlu askerleri granit bir taşın üzerine o tarihi geçirirler. Akşemseddin Hazretlerinin orayı nasıl keşfettiğini o granit levhayı nasıl bulduğunu hepimiz biliyoruz. O konuya girmeden asıl buradan sonrasına bakalım neler olmuş.
Sultan Mehmet Han Hazretleri Ebu Eyüp El-Ensari Hazretlerinim kabri şeriflerinin yerini, Akşemseddin Hazretlerinin büyük kerameti sonucunda bulmuşlardır. Mübareğin kabir yeri kazılınca mübarek bedenlerinin hiç bozulmadan orada asırlardan bu yana yattığını Salavat’ı Şerife’ler eşliğinde olaya şahit olurlar. Akşemseddin Hazretleri bu mübarek bedeni görünce dayanamaz, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinden destur ister. “Sultanım Müsaade buyurursanız, bu mübarek zat o kutsal topraklardan Sevgili Peygamberimizin dualarına müşerref olabilmek maksadıyla buralara kadar gelmişlerdir. Bize de ayaklarının altından öpmek düşer” diyerek kabri şerife iner. Akşemseddin Hazretleri Ebu Eyüp El-Ensari Hazretlerinin ayaklarının altını öper ve kabri şeriflerinden büyük bir Edeblen çıkar. Fatih Sultan Mehmet Han hazretleri bu manzara karşında dayanamaz büyük bir edep ve heyacanla, oda Hocası Akşemseddin Hazretlerinden;“Hocam sizde destur verirseniz bu mübareğin ayakların altından bende öpmek isterim.” der
O koca sultanın kabri şeriflerine büyük bir tevazu ve muhabbetle iner. Eyüp Sultan El Ensari Hazretlerinin ayaklarının altını öpmek için eğildiğinde, Ebu Eyüp El- Ensari hazretleri mübarek ayaklarını geri çekiverir ve öptürmez cihan Padişahına. Cihan Padişahı çok üzülür ve gözyaşları eşliğinde mübareğin kabri şeriflerinden çıkar. Akşemseddin Hazretlerine dönerek; “Hocam şu mübarek bizim gibi aciz bir kula dahi ayaklarının altını layık görmedi” diyerek Akşemseddin Hazretlerine naz ile sezlenişte bulunur.
Akşemseddin Hazretleri Cihan Padişahın gönlünü almak, bir nebze olsun rahatlatabilmek maksadıyla şöyle der; “Hünkârım bu yüce sultanın sizin gibi bir padişaha ayaklarının altını öptürmek istememesinin sebebi Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin Kostantiniyeyle ilgili o mübarek duasına nail olacağınızdan dolayıdır. Bu yüzdendir ki Edeb’en öptürmek istemedi bu mübarek zat” der.
Eyüp Sultan El Ensari Hazretlerini ziyaret ederken o cihan padişahının göstermiş olduğu Edeb’e hürmeten Edep’le ziyaret etmek bizlere de nice manevi kapıları açar inşallah.
Ne diyelim”Edeb’le gelen, Lütuf’ la gider” diyerek gayret bizden yardım Yüceler Yücesinden.