Görmenin çeşitleri vardır.1.Beden gözüyle görmek.2.Kalb gözüyle görmek. 3. Basiret, idrak ve ferasetle görmek. Rüyalarda görme.
Neden dünya gözüyle yaratanımızı göremiyoruz. Çünkü biz sonradan yaratılan ve daha sonra yok olacak ve ölecek olan varlığız, faniyiz. Allah (CC) ise, ezeli ve ebedidir. Onun önü ve sonu yoktur. İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilince, cennete giren, müminlerin Cenabı Hakkı göreceklerini kıyame süresi 22,23 ayetlerinden öğrenelim. “Yüzler vardır ki, Ogün ışıl ışıl paralayacaktır. Rablerine bakacaklardır (onu, göreceklerdir.) Böylece müminler, cennette iken, keyfiyeti ve kemmiyeti bizce bilinemeyen bir şekilde, herkes açıkgözle Cenab’ı hakkı görecektir.
1.Dünyada iken beden gözüyle Allah’ın görülemeyeceği, Ülül azim Peygamberlerden olan, Musa (as) Turisinaya Allahtan vahy’e mazhar olmak için gittiğinde, “ Rabbim bana kendini göster, seni göreyim! Dedi (Rabbi) sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sende beni göreceksin buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince. ( onur) dağı paramparça etti. Musa da bayğın düştü. Ayılınca dediki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim.” (Araf süresi ayet 143)
İnsanlar varlık âleminde pek çok şeyi, beden gözüyle görememekte ve bilememektedir. Nitekim: bizimle olan ruhumuzu görmediğimiz halde, varlığında şüphe etmemekteyiz. Meyvenin içindeki tadını görememekteyiz, tadını ise hissetmekteyiz. ABD devletlerine gitmeyen ve görmeyen bir kimse, görmediği için, Amerika yok diye bilirmi? Bunun gibi, Allah’ın zatını görememek yokluğunu göstermez.
Yine Cenab’ı Hakkın Cemalinin dünya gözüyle görülemeyeceği Enam süresi ayet 103 “ Gözler onu göremez; hâlbuki o gözleri görür. O eşyayı pekiyi bilen her şeyden haberdar olandır.”
.
Varlık âlemi, Allah’ın bir eseridir eserden, müessire, gitmek suretiyle yaratıcımızı bulmak ve bilmek zorundayız. Bir şey varsa, elbette onun ustası da vardır. Bir yerde, duman tutuyorsa, orada ateş vardır. Bir yerde minare görünüyorsa, orada da cami var demektir. Her nekadar beden gözüyle Allah’ı göremesekte âlemi kâinatta tecelliyatını görmekteyiz.
Bu konuda “(Ebü’l- Berekât en-Nesefî) nin görüşüne göre;
İnsanın dünyada var olan pek çok şeyi görememesi bunların görülemez oluşundan değil, onları görme yeteneğine sahip kılınmayışındandır.”
“Sahih hadislerde belirtildiğine göre, müminler, bulutsuz bir günün öğle vaktinde güneşi ve bulutsuz bir gecede dolunayı gördükleri gibi Allah’ı âhirette görecektir (Müsned, III, 16; IV, 13-14; Buhârî, “Tevhîd”, 24; Müslim, “Îmân”, 299, “Zühd”, 16).
İbn Teymiyye, iman ve itaat derecesine göre sâlih müminlerin Allah’ı rüyada görebileceğini, fakat imanı ne kadar kâmil olursa olsun Allah’ı rüyada gördüğü gibi tasavvur edemeyeceğini söyler (MecmûǾu fetâvâ, II, 390). Mu‘tezile kelâmcılarına göre Allah’ın kalben görülmesi O’nun aklî bilgilerle bilinmesi demektir
Ashap mi‘rac münasebetiyle Resûl-i Ekrem’e, “Allah’ı gördün mü?” diye sormuş, o da, “Nurdur, nasıl göreyim?” veya “Sadece bir nur gördüm” cevabını vermiş (Müslim, “Îmân”, 291-292), Resûl-i Ekrem’in dünyada Allah’ı görüp görmediği konusu da tartışılmıştır. Bir telakkiye göre bu olay gerçekleşmiştir, çünkü mi‘rac hadisleri içinde Resûlullah’ın Allah’ı gördüğünü ifade eden rivayetler mevcuttur (Lâlekâî, III, 512-520).İslam, Ansiklopedisi, cilt:35;sayfa:312” alınmıştır.”
2.Kalp. Gözüyle, görme Hac süresi ayet 46 “…Ama gerçek şuki, gözler kör olmaz; lakin göğüsler içindeki kalpler kör olur” Bizlere düşen kalp ve beden gözlerimizi açık tutmaktır. Beden gözlerinin kör olması Olaylar üzerine düşünmeyen ve düşündüğünden de ibret almayan, gözlerin kör olduğu anlatılmaktadır.
İnsanı çevreleyen dış âlem, insanın biyolojik ve ruhi yapısı Cenab’ı hakkın varlığını, gücünün sonsuzluğunu göstermektedir. Böylece kâinat kitabına bakıp yaratıcımızı bulmamız ve bilmemiz gerekmektedir. Nitekim İbrahim (as) Enam süresi 75-80. Ayetlerinde varlık âlemine bakıp yaratıcısını bulduğu ve iman ettiği beyanı yer almaktadır.
3. Basiret, idrak ve ferasetle görme;bu konuyu da Enam süresi,104 den anlayalım “ Size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak, şuur, kabiliyeti) verilmiştir.” İdrak, şuur, tefekkür, ferasetle Allah’ı bulmak ve bilmek mecburiyeti vardır. Bir hadisi kutside “Tefekkerü fi alaillah vela tetefekkerü fi zatillah/ Allah’ın zatını düşünmeyin, nimetlerini düşünün” Mevla bizleri tefekkür ve tezekkür edip, rızasını kazananlardan eylesin. Allah’a emanet olunuz.