(Yazıyı tamamen okuduktan sonra aşağıda Video’yu da izleyiniz)
Allah Kur’an’ında DUA ile ilgili şöyle buyurur:
Allah’ın adıyla
«77. (İNANANLARA) de ki:
“Duanız (kendinizi aciz görerek O’ndan istemeniz) olmasa,
Rabbim size ne diye değer versin?” (Ve de inkârcılara de ki:)
“Gerçek şu ki, siz (Allah’ın mesajını/ayetlerini) yalanladınız:
Artık bu (azap),
kaçınılmaz olacaktır/yakanızı bırakmayacaktır!”» [FURKAN SURESİ’nden]
Allah katında DEĞER bulmak isteyenler, O’na dua ile yaklaşsınlar: Sakın ha sakın herhangi bir insanı aracı yapmayınız, yoksa ibadetinize ŞİRK karıştırmış olursunuz?! Allah’tan başka EVLİYA yoktur: O ise bütün Mümin Müslümanların Tek Velisidir; O’ndan başka BAĞLANILACAK bir Veli/Evliya da yoktur… Mümin Müslüman kulların her biri de Allah’ın VELİ/EVLİYA kullarıdır?! Yani şu anlamda: Allah’a dost edinmiş mümin müslüman kullar demektir?!
Çünkü Allah; Kur’an’ında aynı şekilde: ŞEYTANIN VELİLERİ/EVLİYASI’nın da olduğunu beyan eder?!
Allah’ın VELİ Kulları Mümin Müslümanlar; yalnızca ALLAH’A BAĞLANMAYI ÖĞÜTLER?!
Eğer birileri sizleri: Falan şeyhe bağlanmaya, efendihazretlerine tabi olmayı, el etek öpmeyi, TÖVBE ALMAYI vs. öneriyorsa o kişi MÜŞRİKTİR ve ondan şiddetle uzaklaşınız…
Allah’a dua ederek yönelin, o size gerçekleri (eğer bulmak istiyorsanız) bulmanıza yardımcı olacak ve karşınıza büyük bir ihtimalle anladığınız dilde bir KUR’AN MEALİ okumanızı öneren insanlar çıkaracaktır, buna inanın!
Bir işadamının gökdelendeki ofisinde iki kişi hararetle bir konuyu görüşüyorlardı. İçlerinden birinin çok önemli bir sorunu vardı. Odanın içinde sinirli sinirli bir o yana, bir bu yana yürüyordu. Sonra bir koltuğa çöktü ve başını ellerinin arasına aldı. Çökmüş, iyiden iyiye mahvolmuş bir hali vardı. Arkadaşının çok anlayışlı bir insan olduğunu bildiğinden ona derdini anlatıp akıl danışmak amacıyla gelmişti. Sorunu her yönüyle, enine boyuna inceledilerse de, hiçbir sonuca varamadılar. Hatta bu incelemeler sonucunda, sorunun düşündüklerinden daha büyük olduğunu gördüler. “Dünyada beni bu güçlükten kurtaracak hiçbir kuvvet göremiyorum,” dedi dertli adam.
Diğeri bir an durdu ve “Ben böyle düşünmüyorum. Beni bu güçlükten kurtaracak hiçbir kuvvet yok, demekle yanlış düşünüyorsun. Ben şahsen her sorunun bir çözümü olduğuna inanan insanlardanım. Sana yardım edecek bir güç vardır.” Ardından yavaş bir sesle sordu: “Niçin duanın gücünü denemiyorsun?”
Morali bozuk adam şaşırmış gözlerle bakarak, “Duaya tabii ki ben de inanırım. Fakat nasıl dua edileceğini bilmiyorum. Sen ondan sanki bir iş, sorunu çözecek bir şeymiş gibi söz ediyorsun. Gerçi ben senin gibi düşünmüyorum, ama dua etmeyi öğretirsen yine de dua etmek isterim,” dedi.
Bu adam duanın nasıl edileceğini öğrendi ve dua etti. Sonuçta sorununun olumlu yönde çözülmeye başladığını gördü. Hiçbir güçlükle karşılaşmadı demek istemem, elbette birçok güçlükle karşılaştı, fakat dua ederek kavuştuğu inanç ve güç sayesinde sorunun üstüne üstüne gidip çözmeyi başardı. Şimdi duanın gücüne inanmış durumda. Geçenlerde rastladığımda bana şunları şöyledi: “Eğer dua edersen her sorun çözülebilir, hem de olumlu yönde çözülebilir.”
Doktorlar da duayı çoğu kere hastalarını iyileştirmede bir tedavi aracı olarak kullanırlar. Kuvvetsizlik, tansiyon ve buna benzer birçok rahatsızlığın kaynağı iç huzurun olmamasıdır. Dua etme hem iç huzuru sağlar, hem de birçok rahatsızlığı ortadan kaldırır. Arkadaşım olan bir fizyoterapist, sinirli insanlara masaj yaparken şunları söyler: “Ruhunun ibadet yeri olan vücudunu gevşetmek için masaj yaparken, parmaklarımla beraber Yaradanın Gücü de seni etkilemektedir. Ben senin dış görünüşünü oluşturan vücudunu rahatlatmak için uğraşırken, kendin de iç huzura ulaşmak amacıyla elinden geleni yapmalı ve dua etmelisin.”
Bu uygulama yeni bir fikirdir. Fakat işe yaramıştır. Hastalar iç huzura kavuştular ve bunun sonucunda sinir sistemleri rahatladı, kasları gevşeyip dinlendi.
Bir sağlık kulübü işleten Jack Smith, duanın gücünü bilen ve hastaları iyileştirmekte ondan yararlanan bir insandır. Bir zamanlar ödül avcısı olarak çalışmış, ardından taksi şoförü olmuş, sonra da bir sağlık kulübü açmıştır. Bu kulübe hep tanınmış insanlar, iş hayatının patronları gelmektedir. Smith’in bütün müşterilerine söylediği şudur: “Bir insan ruhuyla sağlıklı olmadıkça beden olarak da sağlıklı olamaz.”
Bir gün ünlü aktör Walter Huston, Jack Smith’in masasına oturmuş ve duvarda asılı bir yazı görmüş. Bu yazı ne anlama geliyor diye sorunca, Jack Smith ona bakarak gülümsemiş ve “Eğer dua edersen içindeki güç ortaya çıkar, bu da olumlu sonuçlar elde etmeni sağlar,” demiş.
Huston, ağzı hayretten açık bir durumda, “Bir sağlık kulübünde böyle bir söz işiteceğim hiç aklıma gelmemişti,” demiş.
“Ben karşıdaki levhayı asarak müşterilerimin dikkatini çekiyorum. Bu levhayı görünce hepsi merak edip soruyor. O zaman ben de dua etmenin olumlu sonuçlar verdiğini anlatma fırsatı buluyorum”, demiş Smith.
İnsanları zindeleştirmek için uğraşan Jack Smith, dua etmenin spor yapmaktan, buhar banyosundan ve saunadan daha önemli olduğunu söyler. Çünkü insanın içinde saklı olan gücü ortaya çıkarır.
İnsanlar duanın kişisel yeteneklerini geliştirdiğini anladıkları için eskisine göre daha çok dua ederler. Dua onların içindeki gücü ortaya çıkararak kendilerine daha güvenli bir insan olmalarını sağlar.
Tanınmış bir doktor şunları söyler: “Dua insanların kişisel sorunlarını çözmede ona yardımcı olan en büyük güçtür. Duanın gücü beni her zaman şaşırtmıştır.”
Dua büyük enerji kaynağıdır.
Dua insanların hızlı yaşlanmasını da engeller. Bunu da hastalanmamızı önleyerek gerçekleştirir. Dua bizde meydana gelen bıkkınlık ve monotonluğu önler, kendimizi yeniden taze ve dinç hissetmemizi sağlar. Her akşam dua edersek sabah kendimizi yenilenmiş ve enerjik bir insan olarak buluruz. Eğer bilinçaltınızda varolan gücün ortaya çıkmasına izin vermeyi başarırsanız, her sorunun üzerine çekinmeden gidebilir ve yanlışla doğruyu daha kolay ayırabilirsiniz. Bilinçaltındaki gücün ortaya çıkmasını ise dua sağlar. Dua sizin doğru hareket etmeniz için yol gösterir. Dua bilinçaltınızın derinliklerine iner ve orada saklı olan gücü ortaya çıkarır.
Şimdiye kadar ortaya çıkaramamışsanız, bu gücü ortaya çıkaracak yeni dua teknikleri öğrenmelisiniz.
Bu dua tekniklerinden biri hakkında size bilgi verebilirim. Benim anlattığım şekilde dua ederseniz olumlu sonuç alacağınıza inanıyorum.
1) Sorunları YARADANA anlatın,
2) Çözüm yollarını gözünüzde canlandırın,
3) Büyük bir istek ve gayretle bu sorunları çözmeye uğraşın.
Çoğu kere sorunların üstesinden gelmeyi başardığınızı göreceksiniz.
1) Sorunları YARADANA anlatmak: Nerede olursanız olun, ister evde, ister işyerinizde, arabada ya da sokaklarda yürürken, sorunlarınızı YARADANA anlatıp onunla iletişim kurun. Sorunlarınızı çözmek için O’ndan size güç vermesini isteyin.
2) Çözüm yollarını gözünüzde canlandırmak: Fizikte en önemli faktör kuvvettir. Psikolojideki en önemli faktör ise gerçekleştirme arzusudur. Bir insan başarıyı sahiden isterse ona ulaşır. Olumsuzluğu isterse olumsuzluğa ulaşır. Neyi gerçekleştirmek isterse ona ulaşır. Dolayısıyla, sorunlarınızı çözmek istiyorsanız, bu olumlu isteği kafanızda canlandırın.
3) Büyük bir istek ve gayretle sorunlarınızı çözmeye uğraşın: Sorunların çözüm yollarını gözünüzde canlandırmayı ve bunu çözme isteğini sağlayabildiğiniz zaman, psikolojinin temel faktörü olan gerçekleştirme isteği ortaya çıkmış demektir. Bundan sonra Yaradanın size verdiği güçlü çözüm yollarını uygulayın; bakın, sorunun çözüldüğünü göreceksiniz.
Ben bu üçlü dua tekniğini kendimde uyguladım ve işe yaradığını gördüm. Bunu uygulayan diğer insanlar da işlerini yaparken büyük bir güç ortaya çıktığını ifade etmişlerdir.
Örneğin, bir kadın kocasının kendisinden gün geçtikçe uzaklaşmakta olduğunu farkeder. Kendisi sosyal faaliyetlerle çok fazla uğraşan, kocası da kendini tamamen işine veren birisidir. Halbuki geçmişte çok güzel bir evlilikleri vardır. Ne yazık ki bu güzel beraberlik ortadan kaybolmuş durumdadır. Kadın bir gün kocasının başka bir kadına ilgi duyduğunu anlar. Kendini kaybeder ve sinir krizleri geçirir. Psikoloğuna gidip danışmaya karar verir. Konuşma kendisiyle ilgili bölüme gelince, artık iyi bir ev kadını olmadığının, bencil ve keskin dilli bir insan haline geldiğinin farkına varır.
Kendini daima kocasından üstün gördüğünü anlar. Psikolog, kadının kendi kendini her yönden tenkit edebildiği ve hatalarını görebildiğini anlayınca, onun bir süre sonra düzelebileceğine karar verir.
Kadına kendisini kafasında çekici ve yetenekli birisi olarak canlandırmasını söyler.
Yaradana inanarak dua etmenin insanın yüzüne yansıyacağını ve yüzü güzelleşen bir insanın davranışlarının da düzeleceğini söyler. Ona nasıl dua edileceğini, ulaşmak istediği durumu gözünde nasıl canlandırabileceğini öğretir. Eski ilişkisini gözünde canlandırmasını ve tekrar bu duruma ulaşmak istemesini öğütler. Kafasında, kocasının iyi olan yönlerini ve ikisi arasında eskiden var olan uyumu canlandırmasını ister. Bu hayalleri kafasında hep canlı tutmasını ister. Böylece onu büyük bir kişisel zafere hazırlar. Kocası boşanmak istediğini söylediğinde, kadın büyük bir gayret harcayarak bunu soğukkanlılıkla karşılar. Kocasına eğer çok istiyorsa boşanabileceğini fakat boşanmadan önce dokuz günlük bir süre istediğini ifade eder. Bu süre sonunda hala boşanmayı istiyorsa, kendisinin de kabul edip mahkemede zorluk çıkarmayacağını belirtir. Bütün bunları gayet soğukkanlılıkla ve kendinden emin bir tarzda dile getirir. Kocası ona şaşkınlıkla bakar, halbuki karısından isyan edip öfkeden deliye dönmesini beklemektedir.
Her gece kocası evden çıkıp giderken, kendisi evde oturup onun dönmesini bekler. Fakat beklerken kocasını hep evliliklerinin mutlu günlerinde olduğu gibi, eski koltuğuna oturmuş gazete okuyan haliyle canlandırır. Kocasını, eskiden yaptığı gibi evin etrafında dolaşır, parmaklıkları boyar ve eşyaları yerleştirirken canlandırır. Hatta ilk evlendikleri günlerdeki gibi bulaşıkları kurularken canlandırır. İkisini, birlikte golf oynarlar, kırlarda yürüyüşe çıkarlar ve güzel bir lokantada yemek yeyip eğlenirken canlandırır.
Bu hayalleri büyük bir inançla gözünde canlandırmaya devam eder. Bir gece bakar ki, kocası gerçekten eski koltuğuna oturmuş. Bunun gerçek mi hayal mi olduğunu anlamak için iki defa bakar. Oysa hayalleri gerçek olmuştur, kocası gerçekten eski koltuğuna oturmuş beklemektedir. Az sonra yine eskiden olduğu gibi gazete okumaya koyulur. Güneşli bir öğleden sonra ise karısına, “Haydi gel, birlikte golf oynayalım”, diye teklif eder.
Günler böylece mutlu bir şekilde geçerken, dokuzuncu günün sonuna gelmişlerdir.
Kadın, “Bill, unuttun mu, bugün dokuzuncu gün,” diye hatırlatınca, kocası, “Ne demek istiyorsun?” diye karşılık verir.
Kadın, “Bugün dokuzuncu gün değil mi? Nasıl hatırlamazsın? Boşanmaya karar vermeden önce dokuz gün bekleyecektik, işte bugün dokuzuncu gün oldu”, der şaşkın bakışlarla.
Bunun üzerine gözlerini karısına çeviren adam, arkasına saklamış olduğu kağıdı çıkarır. Elinde tuttuğu kağıtta şunlar yazmaktadır: “Aptal olma. Hiç sensiz yapabilir miyim? Bu ayrılma fikrini de nereden çıkardın?”
Bu dua tekniği çok iyi sonuç vermiştir. Kadın; birincisi, sorununu Yaradana anlatmış, ikincisi, çözüm yollarını kafasında canlandırıp onları gerçekleştirmek istemiş, üçüncüsü ise Yaradanın verdiği güçle sorunun üstesinden gelmiştir.
Bu yöntemi ciddi şekilde uygulayan bir insanın şaşırtıcı sonuçlar alacağından eminim.
Ben dua etmenin hem sevdiklerimize hem de Yaradana bir tür titreşimler göndermek olduğuna inanırım. Bütün evren bir titreşim içindedir. Masanın moleküllerinde titreşim vardır. Hava titreşimlerle doludur. İnsanlar arasındaki iletişim de bir tür titreşimdir. Siz bir insan için dua edince ruhsal dünyadaki gücü harekete geçirirsiniz. Dua ettiğiniz kimseye kendinizden bir sevgi, yardım, destek ve anlayış geçirirsiniz. Bu sırada evrendeki titreşimi, Yaradan sayesinde, harekete geçirirsiniz ve bu titreşim dua ettiğiniz insanın işlerini eninde sonunda olumlu yönde etkiler.
Örneğin ben, bir insan için dua ederken hep başımdan geçen şu olayı düşünürüm. Bir gün trenle bir yere gitmeye hazırlanıyordum. İstasyona gelince, kalabalığın içinde fakir, üstü başı yırtık bir çocuk gördüm ve içimdeki bir duygu bu çocukla bir daha karşılaşmayacağımı söyledi. O anda o çocuk adına dua etme isteği uyandı ve dua ettim. Çocuğun sıkıntılardan kurtulup hayatta hep mutlu yaşaması ve iyi durumlarla karşılaşması için dua ettim. Fakat çocuğu önceden hiç görmemiştim ve o da kendisi için dua ettiğimi bilmiyordu. Tren yavaş yavaş istasyondan ayrılıp gitmeye başladı. Kafamı pencereden dışarı çıkarınca, dua ettiğim çocuğun bana bakmakta olduğunu gördüm. Bana büyük bir mutlulukla gülümsedi. Duamın ona ulaştığını anladım ve kendisine el salladım, o da bana minnettar bir şekilde el sallayarak karşılık verdi. Ben o çocuğu bir daha görmedim, fakat dua yoluyla yaşamlarımız birbirine değmiş, birbirinden haberdar olmuştu. O gün bulutlu bir gündü, birdendire güneş çıktı ve çocuğun yüzü aydınlandı, birden çocuğun kalbinde bir ışık yandığını ve bu parlak ışığın yüzüne vurduğunu düşündüm. Kalbim mutlulukla doldu. Şunu anladım ki, Yaradan, çocuk ve ben aynı çember içindeyiz. Benim Yaradana dua yoluyla gönderdiğim iyi dilekler, Yaradandan çocuğa, çocuktan da bana yansımıştı.
Duanın önemli işlevlerinden biri de insanlarda yaratıcı fikirler doğurmasıdır. Örneğin, benim tanıdığım bir insan var. Kendisi bir şirkette yöneticilik yapıyor ve emrinde dört kişi çalışıyor. Bu insanlar odada on dakika boyunca hiç ses çıkarmadan dua eder ve konsantre olurlar. Yaradana, kafalarının yaratıcı bir şekilde çalışması için dua ederler. Hepsi kendi tarzında, Yaradana, şirket için kafasında bulunan en yararlı fikrin ortaya çıkmasında yardımcı olması için dua ederler.
Yeniliğe açık bir çok insan bugün dua edince daha iyi bir ruh haline kavuştuğunun, daha iyi çalıştığının, daha verimli olup daha iyi uyuduğunun farkına varmıştır.
Grove Patterson, enerjisini biraz da dua etme biçimine borçlu olduğunu söyler. Örneğin o dua ederken uykuya dalmaktadır. Böyle yapınca bilinçaltının daha çok dinlendiğine inanmaktadır. Yaşamımızı büyük ölçüde bilinçaltımız yönettiği için onun dinlenip gevşemesi çok önemlidir. Eğer duanızı böyle bir dinlenme esnasında bilinç altının derinliklerine iletebilirseniz o zaman bu duanın ne kadar etkili olduğunu göreceksiniz.
Mr. Patterson önceleri dua ederken uyuyakaldığına üzülüyormuş, fakat bunun yararını görünce hep aynı hareketi yinelemeye devam etmiş.
Dr. Laubach gerçek gücün dua sırasında elde edildiğine inanan bir insandır.
Laubach’ın belirttiği dua etme şekillerinden biri, sokakta yürürken görülen insanlar için dua etmektir. Kendisi buna “dua bombardımanı” adını takmıştır. Yolda yürürken duanın her bölümünü başka bir insan için yapmaktadır. Dr. Laubach böyle dua ettiği zamanlar, duayı içinden sessizce yaptığı halde, kendisi için dua edilen insanların bunu hissedip kendisine gülümsediklerini söyler. Onların bir elektrik enerjisi gibi duanın gücünü hissettiklerine dikkat çeker.
Laubach her gün otobüste rastladığı arkadaşları için de dua etmektedir. Yine bir gün otobüse bindiğinde, bir arkadaşının suratının asık olduğunu görmüş ve arkasına oturmuş. Devamlı dua ederek duasını bu arkadaşına göndermeye başlamış.
Bir topluluk karşısında konuşma yapmadan önce dua eder, onlara iyi dileklerimi ve sevgilerimi gönderirim. Salonda gergin ve huzursuz olan birkaç kişiyi seçer, dualarımı özellikle onlara gönderirim.
Eğer dua etmeyi unutmazsanız her gün iyi bir gündür…
Her sabah kalkınca “Bugün iyi bir gün ve bütün işlerim yolunda gidecek” diyorum. Hakikaten günlerim çok güzel geçiyor, duanın gücünü içimde hissediyorum.
(Teşekkürler Peale, Teşekkürler)
Furkan Suresi son ayetinde Allah;
Rasûlüne bizlere şöyle demesini emretmiş:
“DUANIZ OLMASA RABBİM SİZE NE DİYE DEĞER VERSİN!..”
Allah’ın adıyla
«61. O (ALLAH) yücedir/mübarektir!
Gökyüzünde yıldız kümeleri yaptı.
Orada bir lâmba (Güneş) ve aydınlatıcı bir Ay kıldı.
62. Gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur.
Öğüt almak veya şükretmek isteyen kimse için!
63. O Rahmân’ın kulları yeryüzünde mütevazı olarak yürürler.
Cahiller kendilerine lâf attıkları zaman;
“Selâm size!” derler.
64. Onlar Rableri için secde ederek ve kıyamda durarak gecelerler.
65. Onlar şöyle derler:
“Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzaklaştır.
Şüphesiz onun azabı, yapışkan bir azap olmuştur.
66. Orası kalacak bir yer ve bir makam olarak ne kötüdür!”
67. Onlar harcadıkları zaman savurganlık etmezler
ve
cimrilik de etmezler.
Bu ikisinin arasında dengelidirler.
68. Onlar Allah ile birlikte başka bir ilâha yalvarmazlar.
Haklı bir gerekçe (savunma durumu) olmadıkça,
Allah’ın haram kıldığı canı öldürmezler
ve
zina da etmezler.
Kim bunları yaparsa ağır bir cezayla karşılanır.
69. Kıyamet günü azap onun için kat kat olur.
Horlanmış olarak azabın içinde sonsuz kalır.
70. Ancak tövbe eden,
iman eden, faydalı işi en iyi şekilde yapan başka!
İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklerle değiştirir.
Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
71. Kim tövbe eder de faydalı işi en iyi şekilde yaparsa,
şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak huzurumuza döner.
72. Onlar ki, yalan şahitlikte bulunmazlar.
Boş ve saçma sözlere rastladıkları zaman,
vakarla (dikkate bile almadan) geçip giderler.
73. Onlar ki, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman;
onlara karşı kör
ve
sağır (ilgisiz) davranmazlar (hemen dikkat kesilirler).
74. Onlar ki; “Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak eşler
ve
çocuklar lütfet,
bizi başkalarına zarar vermemekte imam/önder kıl” derler.
75. İşte onlar, sabretmelerine karşılık saraylarla ödüllendirilecekler.
Orada mutluluk ve selâm/esenlik dileğiyle karşılanacaklar.
76. Orada sürekli kalıcıdırlar.
Orası kalacak yer ve bir makam olarak ne de güzeldir!
77. (İNANANLARA) de ki:
“Duanız (kendinizi aciz görerek O’ndan istemeniz) olmasa,
Rabbim size ne diye değer versin?” (Ve de inkârcılara de ki:)
“Gerçek şu ki, siz (Allah’ın mesajını/ayetlerini) yalanladınız:
Artık bu (azap),
kaçınılmaz olacaktır/yakanızı bırakmayacaktır!”» [FURKAN SURESİ’nden]
Allah doğru söyledi; inşaallah işitip itaat ederek yaşayanlardan oluruz (Amin).
Dua'nın Gücü Bilimsel olarak kanıtlandı (Video'yu mutlaka izleyin).